BDP`nin Kadın Meclisi yaptıkları basın toplantısında kadın mahkumlar için çarpıcı iddialar ortya attı
08.05.2012 08:29:00 / Güncel
BDP Kadın Meclisi, dün BDP Genel Merkezi`nde basın toplantısı yaparak cezaevlerindeki hak ihlallerine dikkati çekti.
BDP Kadın Meclisi Sözcüsü Kibriye Evren, İzmir`in Aliağa bölgesindeki Şakran Cezaevi`nde tutuklu ve hükümlülere zorla inşaat temizliği yaptırıldığını, reddeden kadınların ise saçlarından sürüklenerek dövüldüğünü ileri sürdü. Kadın tutukluların cezaevine girerken yönetim tarafından çırılçıplak aramaya tabi tuttuğunu ifade eden Evren, "Yeni sevk edilen ve doktora götürülen kadın tutuklular çıplak aramadan geçirilirken arama odasının kapısı açık bırakılarak jandarmaya izlettirilmektedir.
Bu uygulamaya direnen kadınlar darp edilmiş, `sizi askerlere soydururuz` gibi tehditlerle karşılaşmışlardır" dedi. BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan ise, Adalet Bakanlığı`ndan aldığı açık görüş izni ile geçen hafta cuma günü Şakran Cezaevi`ne gittiğini, ancak savcının talimatı ile açık görüş hakkının engellendiğini, bunun üzerine tutuklu ve hükümlülerle kapalı görüş yapmak zorunda kaldığını söyledi. Buldan, "Görüşmede tutuklu ve hükümlüler çok ciddi hak ihlalleri olduğunu anlattı. En ciddi ihlal ise çıplak arama uygulamasıdır. Bu ne insani ne de ahlakidir" diye konuştu.
Milliyet
Şakran Cezaevi ile ilgili daha önce basıyan yansıyan haberler...
Pozantı’nın acı gerçeği ülke gündemindeki sıcaklığını korurken, cezaevi uygulamaları üzerine bir korkutucu rapor da Çağdaş Hukukçular Derneği’nden geldi.
Derneğin İzmir Şubesi kentte yeni açılan ve Buca, Bergama ve Uşak Cezaevleri’nden tutuklu ve hükümlülerin sevk edildiği Aliağa/Yeni Şakran Cezaevi hakkında mahpuslardan gelen şikayetlerin derlendiği yazılı açıklamada insanlık onurunu zedeleyen uygulamaların yapıldığını altı çizildi.
Avukatların Şubat ayı boyunca yaptığı ziyaretlerde mahpuslardan benzer şikayetlerin geldiği belirtilirken, yakınma konularının gerek temel hak ve özgürlükler, gerekse mahpus haklarına ilişkin yoğun hak ihlallerinin varlığına işaret ettiği bildirildi.
İKİ HAFTALIK SÜRECE İLİŞKİN YAKINMALAR
- Cezaevine kabul işlemleri sırasında mahpusların çıplak arama uygulamasına tabi tutulduğu, üzerlerindeki (iç çamaşırları da dâhil) tüm elbiselerini çıkarmaya zorlandıkları, gerek iç hukuk, gerekse uluslararası sözleşmelerce onur kırıcı kabul edilen bu uygulamaya karşı çıkanlara şiddet uygulandığı,
- İç çamaşırlarını çıkarmak istemeyen tutuklu/hükümlülerin dövülerek darp edildiği, saçlarının çekildiği, yerde tekmelendikleri, kıyafetlerinin zorla hatta yırtılarak çıkarıldığı, hakaret ve tehdide maruz kaldıkları,
- Yine aramalar sırasında mahpusların elle taciz edildikleri, çıplak arama dışında bacak araları ve göğüs bölgelerinin elle arandığı, cezaevi içinde olmalarına rağmen mahkemeye gidiş, görüşe çıkma gibi durumlarda dahi 3-4 kez üst araması yapıldığı,
- İlk günlerde rutin sayımlar sırasında mahpusların hukuka aykırı bir şekilde ayakta sayım yapılmaya zorlandıkları,
- Başka bir cezaevinden sevkle gelen mahpusların yanlarında getirdikleri eşyaların büyük kısmının kendilerine verilmediği, özellikle günlük kıyafetleri, ayakkabıları, terlikleri, ilaçları, kişisel bakım ve temizlik ürünleri kendilerine verilmediğinden ciddi sıkıntılar yaşandığı,
- Cezaevinde inşaat kirleri bulunmasına rağmen genel temizlik malzemelerinin verilmemesinin hijyen koşulları iyice kötüleştirdiği, bu kalıntı ve artıkları mahpusların kendi imkânları ile temizlemek zorunda kaldıkları,
- Mahpusların getirdikleri gıda malzemelerinin verilmediği, iaşenin az olduğu, kantinde ise ihtiyaç malzemelerinin bulunmayışı, yetersiz oluşu nedeniyle beslenme sorunları yaşandığı,
- İlk günlerde içme suyu sağlanmadığı,
- Mektuplarına el konulması, telefon haklarının kullandırılmaması, günlük gazetelerin verilmemesi, TV ve radyoları teslim edilmemesi nedeniyle mahpusların dış dünya ve özellikle yakınları ile iletişimlerinin ortadan kaldırıldığı, tecrit uygulamalarının ağırlaştırıldığı,
- Açlık grevinde olan tutuklu/hükümlülere dahi ilk zamanlar su verilmediği, iaşe karşılığı olan şekerin ve limonun halen verilmediği, İlk günler B-1 vitamininin verilmediği,
- Kampusta mevcut 7 cezaevinde tek doktor bulunması nedeniyle sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanamadıkları,
- Astım hastası olan bir kadının ilaçlarının odaya verilmemesi nedeniyle sağlık sorunu yaşadığı, şeker hastası olan bir başka mahpusun ise perhiz yemeğine ihtiyaç duyduğu halde halen perhiz yemeği alamadığı,
- Kaldıkları birimlerin, 11 kişinin ayrı ayrı kalabildikleri odalardan oluştuğu, ortak salon adı verilen bölümde biraya geldikleri, salonda sadece büyük bir masanın olduğu, duvarlarda kullanılan malzeme ve akustik nedeniyle en ufak bir konuşmada dahi yankı oluştuğu,
- Sevk öncesi bulundukları cezaevinde kullandıkları ve kendilerine ait olan malzemelerin ve iletişim araçlarının yenilerini kantinden almaya zorlandıkları,
- Adalet Bakanlığı genelgesine rağmen, mahpusların zaten 11 kişilik mekânlarda tutulduğu gerekçesi ile diğer mahpuslarla sohbet hakkını kullanmalarına idarece izin verilmediği,
- Cezaevi müdür ve infaz koruma memurlarının mahpuslarla insan onuruna yakışmayacak şekilde ve “kaba ve tehditkâr” biçimde konuştukları ve mahpusların sorun ve şikâyetlerini dinlemedikleri,
- Odalarında bulunan giysi, kitap, kalem vb. eşyalarda sayı sınırlaması getirildiği şeklindedir.
- Fiziki anlamda dahi tamamlanmayan, şehir merkezinden oldukça uzak bir mesafede, ulaşımın ancak özel araçlarla sağlanabildiği cezaevinin açılmasında neden bu kadar acele edildiği merak edilmektedir. Cezaevine giden avukatların müvekkilleriyle görüşme yapabilmek için uzunca bir süre beklemek zorunda kalması, henüz görüşmeye tam hazır olmayan odalarda görüşmelerin yapılması fiziki ortamın ve personelin yetersizliğine örnek oluşturmaktadır.
- Bununla birlikte görüşülen hemen her mahpusun benzer yakınmalar dile getirmesi, yeni açılan cezaevinin bundan sonra çizeceği yolun ve takınacağı tutumun habercisidir. Cezaevine kabulde çıplak aramayı dayatmak ve kabul etmeyenleri darp etmek ve diğer hak ihlalleri, mevcut cezaevleri uygulamasının bu cezaevinde de uygulanmaya devam edeceğini göstermektedir.
Çağdaş Hukukçular Derneği yazılı açıklamanın son bölümünde mahpusların isyanına destek vererek şu görüşleri ve çağrıları dile getirdi:
“Cezaevlerinin görünür kısımlarında yapılan makyaj niteliğindeki iyileştirmeler (ki Aliağa Cezaevi henüz bu makyajın ilk aşamalarındadır), mahpuslara yönelik baskıların, keyfi uygulamaların, sindirme politikalarının kamuflajına yetmemektedir. Yürürlükteki infaz mevzuatının dahi ihlal edilmesi, tecrit politikalarının sürdürüleceğine delalettir. Son dönemlerde cezaevleri ve diğer tutulma yerlerinde meydana gelen işkence, cinsel saldırı, ölüm ve diğer hak ihlalleri basında yer bulurken, yeni açılan Aliağa Cezaevi İdaresinin onur kırıcı bir muamele olan çıplak aramayı dayatması, cezaevleri pratiklerinde değişen bir şey olmadığını göstermektedir.
Cezaevlerini şehrin çok uzak yerlerine de kursanız, beton yığınlar halinde kampuslar da inşa etseniz, hücrelerde yaşayanların İNSAN olduklarını ve herkes gibi insan olmanın onuruyla yaşamayı hak ettiklerini bizlere unutturamayacaksınız. Bu onura sahip çıkmaya çalışanlar bizler, her türlü işkence, kötü muamele ve tecrit uygulamalarıyla mücadeleyi devam ettireceğiz. Bu nedenledir ki, Aliağa Cezaevi görevlileri ve idarecileri hakkında suç duyurusunda bulunacağız ve sürecin takipçisi olacağız”