Bu iftira ve karalamalara ek olarak, yapmadıkları birçok şeyle itham edilmeleri, vahşi işkenceler, insanlık dışı yargısız infazlar, sürgünler daha sayamayacağımız akıl almaz uygulamalar ve yığınla derin işler... İslama olan bu düşmanlık daha da ileriye gidiyordu. Camilerde elifba-Kur`an dersi alan-veren herkes terörist, İslam`ı savunup, İslami usullere göre hareket eden terörist, her tesettürlü bayan, her sakallı erkek, o karanlık dönemde gözlerin aydınlığı kalplerin nuru olan namazını eda eden herkes istisnasız terör örgütü üyesi ve teröristti. Bunlardan sadece birini yapmaları ömür boyu zindanlarda hapsedilmeleri için yeterliydi. Müslüman bir ülke, Müslüman halk, sözde Müslüman devlet yöneticileri , savcı-hakimler ama İslami yükümlülükleri yerine getirmeye çalıştıkları için yakalanan Müslümanların ilk suçu camiye gitmekti, Kur`an okumaktı, Kur`an dersi alıp-verenlerle konuşmaktı... Bu nasıl çelişki!!!???
Sabahın erken saatlerinde onu bu düşüncelere sevk eden sebep ise gördüğü ibret dolu rüyaydı. Dehşetle uyanmış, rüyanın etkisiyle bir süre konuşamamış, gözlerini sabit bir noktaya dikerek, hikmetlerini anlamaya çalışıyordu; ``Hiç görmediği ve yerini-ismini bile bilmediği bir mezarlıkta namaz kılıyordu. Etrafı sessiz, o da yanlızdı. Henüz namazını yarılamışken az ilerdeki kabrin açıldığını, kabirden vücudunun her yanı ateş ile kaplı bir kadının çıktığını görüyordu. Kadın durmadan feyad ediyor ve yardım istiyordu ``Yardım edin! Yardım edin! İslami cemaat hakkında bilmeden kötü konuştuğum için yanıyorum! `` diye üst üste aynı cümleyi tekrar ediyordu. Kadının hangi yöne gittiğini görmek ve yardım etmek için namazını bitirmeye çalışıyordu. Namazını bitirip selam verirken, kadının feryadı gittikçe artıyordu ve etrafına toplanan bir topluluk ateşi söndürmek için çabalıyordu.`` Daha kadına yetişemeden dehşetle uyanmıştı. İşte rüyası böyleydi. ``İnsanın her duyduğunu söylemesi, insana günah olarak yeter.`` (Ebu Davut ) hadis-i şerifini idrak ettiğinin bilincindeydi. Cemaatin İslami faaliyetlerini, İslam`ı sevip saygı gösteren bölge halkının gözünde olabildiğince karartmak için her kesim hareket halineydi. Halk artık gördüğüne bile değil, medyaya inanıyordu. İslami cemaatin amacını bilmeyen ve araştırıp öğrenme zahmetine bile girmeyen ağzı laf yapan herkes iftira atmaktan, karalamaktan geri durmuyordu. İşte böyle bir devirde, böyle bir rüya doğru yolu seçip, kötüden ayırt etmek için bir dersti. Bilmedikleri bir topluluk hakkında konuşanlara, fasık birinden duydukları haberi araştırmadan destekleyenlere, suizanda bulunanlara bir dersti. Ve ahirette ise bu günahın karşılığını nasıl göreceklerinin bir işareti değil miydi? Yaklaşık iki yıl sonra, Eylül 1995. Oniki yaşındaki kızını kalp hastalığından dolayı cennete uğurlamıştı. Kızını gömdükleri mezarlık rüyasındaki mezarlık ve namaz kıldığı yer, kızını gömdükleri yerdi. Rüyasının hikmetini yine tam olarak anlamadığının fakındaydı. Yine yaklaşık beş yıl sonra, Ocak 2000. Kadının yardım isteyerek, vücudunu kaplayan yangın ile koştuğu yön İslami cemaat rehberinin kabrinin bulunduğu yön, yangını söndürmeye çalışan topluluk ise tam o bölgedeydi. Subhanallah, yangını söndüren topluluk iftira edip, karaladığı topluluktu. Ne ibretlik bir sonuç... Ve bu yıl, Şubat 2011. Yine rüya görmüştü. Simsiyah çarşafları ile Mescid-i Nebevi`de görev için dizilen mustaz`af bayanlar... Kutlu Doğum etkinliklerinde nasıl dizilmişlerse, o şekil dizilmişlerdi. Allah-u Ekber! Mescid-i Nebevi`de görevli olmaktan daha şerefli olan nedir? Kutlu doğum etkinliklerine iştirak eden Peygamber sevdalılarına hizmet etmekten daha izzetli olan nedir? Peygambere aşık olana hizmet etmek, O`nun mescidinde O`na hizmet etmek gibidir, olay budur. İşte yol, İşte irade . Başka söze ne hacet!
Sümeyra / Batman - Yaş: 20
Sevgili Genç Kardeşlerimiz!
Bir ay boyunca gelen tüm yazılar içerisinde en güzel yazıyı gönderen kardeşimize bir kitap seti veya kaset vb. bir set hediye edeceğiz. Posta ile yazı gönderecek kardeşlerimiz yazılarının “Ayın Yazısı” seçilmesi durumunda, bizimle iletişime geçebilirler. Fakat özellikle dikkat etmenizi istediğimiz iki nokta var. Birincisi; gönderdiğiniz yazıların tamamen size ait olması gerektiği, yazınızda alıntı cümleler varsa bunları belirterek göndermeniz. İkincisi ise adınızı, soyadınızı, yazıyı gönderdiğiniz memleketi ve yaşınızı mutlaka belirtmeniz gerekmektedir. Bu hayırlı çalışmaya (yarışmaya) tüm genç kardeşlerimizin katkıda bulunmasını bekliyoruz.
Doğrugenç sayfasında sizden gelecek karikatür ve mini bulmacalara da yer veriyoruz. İlginizi bekliyoruz.
Yayınlanmasını istediğiniz yazılarınızı dogrugenc@dogruhaber.com.tr e-posta adresine mail olarak veya posta yolu ile gönderebilirsiniz.
Yazılarınızı eğer bilgisayarda yazıyorsanız bir sayfayı geçmesin. El yazınızla gönderecekseniz bir beyaz kâğıdı aşmasın. Gönderdiğiniz mektuplara “Doğru Genç” için diye not düşürmeyi unutmayın.