"İman edip Salih amellerde bulunanların ecirleri eksiksiz ödenecektir.." (Ali İmran Suresi, 57)

Salih amel, namaz, zekât, oruç`un yanında, tebessüm, sadaka, birilerine yardım hatta yolda insanlara zarar verecek bir cismin kaldırılması gibi çok geniş anlamları olan bir tabirdir.

İman edip güzel amellerde bulunanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve zekâtı verenler; şüphesiz onların ecirleri Rablerinin Katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Bakara Suresi, 277)

Müslümanlar bu ilahi mesajı aldıktan sonra ecir kazanmak için yerlerinde oturmayıp, bu uğurda durmadan çabalamışlardır. Çünkü dünya hayatının geçici olduğuna ve bir gün muhakkak ölümün kendilerini bulacaklarına o kadar inanmışlar ki, ölüm kendilerini bulmadan, ne kakar fazla ecir kazanırlarsa o kadar karlı olacaklarına yaşamları ile ispatlamışlardır.
Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. (Ali İmran Suresi, 185)

Kimi mallarını Allah yolunda infak ederek ve bu eylemin Allah`a güzel bir borç olduğunun bilinci ile hareket etmiştir. Bu eylemin vücut bulduğu sahabelerden Abdurrahman b.Avf buna en güzel bir örnektir.

Onlar ki, mallarını gece, gündüz; gizli ve açık infak ederler. Artık bunların ecirleri Rableri Katındadır, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Bakara Suresi, 274)

Kimi cehennem ateşinden korunmak için, bir sadaka dâhil olsa kendilerini korumak için çabalamışlardır. Sadaka verecek bir şeyleri olmayanlar, tebessümün bir sadaka olduğu bilinci ile hareket edip, Allah`tan ecri böyle talep etmişlerdir.
Gerçek şu ki, sadaka veren erkekler ile sadaka veren kadınlar ve Allah`a güzel bir borç verenler; onlar için kat kat arttırılır ve `kerim (üstün ve onurlu)` olan ecir de onlarındır. (Hadid Suresi, 18)

Kimi bu hayırlı kervan da yer alabilmek için Cafer b. Ebi TALİB olup, Allah yolunda cihad etmeyi şiar edinmiş, şahadet kendisini buluncaya kadar bu yoldan vaz geçmemiştir. Kendisine verilecek olan ecrini, Allah`tan böyle talep etmiştir.
Kim Allah yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz. (Nisa Suresi, 74)

Bazen cihad yolunda şahadet kendisine nasip olmayıp yaralanan müminler de kendi çabalarının karşılıksız kalmayacağını ve boşa gitmeyeceğine inanmış ve ümitsizliğe kapılmamışlardır.

Kendilerine yara isabet ettikten sonra, Allah ve elçisinin çağrısına icabet edenler, içlerinden iyilik yapanlar ve sakınanlar için büyük bir ecir vardır. (Ali İmran Suresi, 172)

Kimi Musab b. Umeyr olmayı tercih edip, bulunduğu mahale, şehir veya ülkeyi Medine`ye çevirmek ve bu toplumun ıslahı için davet çalışmalarında bulunmuştur. Gece gündüz bu uğurda çalışmış, Allah katındaki ecrini böyle kazanmayı hedeflemiştir.

Ancak tevbe edenler, ıslah edenler, Allah`a sımsıkı sarılanlar ve dinlerini katıksız olarak Allah için (halis) kılanlar başka; işte onlar mü`minlerle beraberdirler. Allah mü`minlere büyük bir ecir verecektir. (Nisa Suresi, 146)

Kimi peygamber varisi olmayı tercih edip, ilimde derinleşmeyi tercih etmiştir. Kitap yüklü merkep olmaktan Allah`a sığınmış, hakkı söylemekten çekinmeyip, ilmini az bir pahaya satmamıştır. Bu tavrı ile Rabbinden ecir talep etmiştir.
Ancak onlardan ilimde derinleşenler büyük bir ecir vereceğiz. (Nisa Suresi, 162)

Bunlar bu eylemlerinden dolayı, eş ve çocuklarını, memurluklarını, ticaretini kendi kutsal yollarında bir engel olarak görmüş ve Allah yolunda ecir kazanmayı bunlara tercih etmiştir.

Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak bir fitne (bir deneme)dir. Allah ise, büyük ecir (en güzel karşılık) O`nun Katında olandır. (Tegabün Suresi, 15)

Bu yolda başlarına gelecek her türlü sıkıntılara rağmen geri adım atmayıp, her türlü hakarete karşılık sabır edilmesi gerektiğine inanıp, bu sıkıntılarının ecrini bir gün muhakkak alacaklarına iman etmişlerdir.

Sabredenler ve Salih amellerde bulunanlar başka. İşte, bağışlanma ve büyük ecir bunlarındır. (Hud Suresi, 11)
Bununla beraber ibadetlerinde Allah`a içten bağlılıkla, ümit ve korku içindedirler. Allah ismini duyduklarında içleri titrer ve hemen ona sığınırlar.

Gerçek şu ki, Rablerinden gayb ile (O`nu görmedikleri halde) içleri titreyerek-korkanlara gelince; onlar için bir mağfiret (bağışlanma) ve büyük bir ecir vardır. (Mülk Suresi, 12)

Müminler dünya hayatının boş bir uğraştan öteye gitmediğine iman etmiştir. Dünya hayatının Allah`a kavuşmak için bir araç olduğuna iman etmişlerdir. Dünya hayatının süsünün kendileri için bir imtihan olduklarına iman etmişlerdir.

Gerçekten dünya hayatı, ancak bir oyun ve tutkulu bir oyalanmadır. Eğer iman ederseniz ve sakınırsanız, O, size ecirlerinizi verir ve mallarınızı da istemez. (Muhammed Suresi, 36)

Müminler Allah`a kavuşacakları günü sabırsızlıkla beklerler. Rablerinin kendilerine verecekleri ecirleri merak ederlerler. Rabbimizde kendi yolunda çaba harcayanları boşa çıkarmayacaktır.

O`na kavuşacakları gün, onların dirlik temennileri: "Selam"dır. Ve O, onlara üstün bir ecir hazırlamıştır. (Ahzab Suresi, 44)
Rabbimizin bize bu hatırlatmalarını duyduğumuz halde, hala oturuyorsak yazık bize. Çünkü Allah yolunda kan, ter, gözyaşı dökenle, evinde eşi ve çocukları ile beraber hayatlarını keyif ile sürdürenler bir olmayacaktır. Yaşamımız, ölümümüz sadece âlemlerin Rabbi için olmalı. Mal, makam, unvan bunların hepsi Allah`ındır. O zaman ne duruyoruz? Hepimiz birer ecir avcısı olup, Rabbimize kavuşacağımız o güne hazırlık yapalım.

Müminlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va`detmiştir; ancak Allah, cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır. (Nisa Suresi, 95)

Allah yaptıklarımıza karşılık bizlere (hâşâ) haksızlık yapmaz. Zerre iyilik ve zerre kötülüğün karşılığını verecektir. O zaman küçük bir iyilik dahi olsa kendimizi ateşten koruyalım.

Gerçek şu ki, Allah zerre ağırlığı kadar haksızlık yapmaz. (Bu ağırlıkta) Bir iyilik olursa, onu kat kat kılar ve Kendi yanından pek büyük bir ecir verir. (Nisa Suresi, 40)

Allah bir şey vaat etmişse muhakkak ve şüphesiz ki onu yerine getirir. Bizlere dünyada iken, kendi yolunda yapacağımız her işin karşılığını, fazlası ile verecektir. Bizlere sadece işittik ve itaat ettik demek düşer.

Allah, iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va`detmiştir, onlar için bir bağışlanma ve büyük bir ecir vardır. (Maide Suresi, 9)

Yunus KUŞAN
www.vankarsiyaka.com