En yaramaz çocuk bile, "süt" bahsi olduğunda (elbette ki istisnaları da var) "süt" dökmüş kedi gibi uysallaşır ve sütünü içip uslu bir çocuk gibi yerine oturur.

Aylardır Türkiye`nin her tarafında ilkokulda okuyan çocuklara ‘`süt`` dağıtılacağı konuşuluyor. Nihayet iki gün önce (02 Mayıs 2012 Çarşamba) itibariyle ana sınıfı ve ilkokulun 1,2,3,4, ve 5. Sınıflarına yönelik ‘`süt`` dağıtımı başladı. Başlamasıyla da ilk patlağını Diyarbakır Bağlarda ‘`Hürriyet İlköğretim Okulu``nda ilk anda 100`e yakın çocuk hastanelik oldu. Hemen ardından da Diyarbakır İl valisi Mustafa Toprak, konunun Hürriyet İlköğretim Okulu`nda bir veya birkaç çocuğumuzun mide bulantısı şikâyetiyle ortaya çıkan bir olay olduğunu belirterek,

"Psikolojik olarak diğer çocuklar da bundan etkilendi. Bunun sütten olduğunu düşünmüyoruz" demiş.

İkinci olarak ta Edirne`de sütten zehirlenme vakasının yaşanması üzerine; Edirne valisi Gökhan Sözer, dağıtılan sütler sonrası bazı öğrencilerde mide bulantısı ve kusma olduğunu belirtmiş ve konunun araştırıldığını söylemiş. Vali Sözer, yaptığı açıklamada, ‘`Dağıtılan sütler sonrası bazı öğrencilerde mide bulantısı ve kusma oldu, konuyu araştırıyoruz. Kontrol amaçlı yaklaşık 20 öğrenciyi hastaneye sevk ettik. Sütlerden numune alındı. Öğrenciler aç karnına süt içtikleri içinde mideleri bulanmış olabilir. Bazıları psikolojik olarak da etkilenmiş olabilir. Başka bir şeyden de zehirlenmiş olabilirler.`` Demiş.

Sivas valisi de ilk zehirlenme vakasının hemen ardından, ‘`zehirlenme olayı dağıtılan sütlerden kaynaklanmış olabilir`` diye açıklama yapmış. Ayrıca aşağıda adı yazılı bakanlar

Başbakan yardımcısı Bülent Arınç,

Milli Eğitim bakanı Ömer Dinçer,

Sağlık bakanı Recep Akdağ,

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker de, birbirleriyle tam bir çelişki içinde yaptıkları açıklamalarla, halkın ve kamuoyunun kafasını karıştırdılar. Bakanlar ve valilerin bu çelişkili açıklamaları, suçluluk psikolojisi içeririnde yapılmış talihsiz bir açıklamalar zinciridir. Açıklamaların havada uçuştuğu bu günlerde, kimin neye inanacağı belli değil. Eskiden okulda söylerdik; inek nerde dağa kaçtı, dağ nerde yandı bitti kül oldu`` diye. Şimdi ise, ‘`süt`` nerde çocuk içti, çocuk nerde yandı bitti kül oldu``

Şöyle biraz geçmişe gidelim. Geçmişte Karadeniz bölgesini etkisi altına alan ‘`Çernobil faciası``nın ardından, dönemin konuyla alakalı bakanları bölgeye gitmiş ve Karadeniz ile civarında herhangi bir radyasyon tehlikesi olmadığını kamuoyuna duyurmuş ve basın toplantısında radyasyondan etkilenen bölgede yetişen çaylardan içmiş ve ‘`bakın radyasyon yok. Şayet olsaydı biz içer miydik`` diye de halkı inandırmaya çalışmışlardı.

1990 ortalarında da bazı siyasi ve bürokratlara ‘`kimyasal madde içeren mektuplar`` yollanmıştı. O dönemin bakanlarından biri de ‘`şarbon``maddesi içerdiği şüphesi taşıyan bir mektubu, basın toplantısında ‘`palas pangalas`` bir şekilde açmış ve bu durum bazı komedyenler tarafından da hicvedilmişti. Aradan yaklaşık 15-20 yıl geçti ve o günlerde ‘`hiçbir tehlike yok`` denmesine rağmen, bugün hem Karadeniz bölgesinde birçok insanın radyasyona maruz kaldığı ve ‘`şarbon``lu mektuplardan da yine birçok kişinin etkilendiği ortaya çıktı.

Bugün de ‘`Okul Sütü, Akıl Küpü`` sloganıyla, ilkokul ve ana sınıfı öğrencilerine dağıtılan sütlerin bazılarının 2005 yılına ait olduğu ve bazılarının da uygunsuz şekilde paketlenmesinden dolayı çocuklar zehirlendi. Ama yapılan açıklamalara bakılırsa, ‘`her taraf süt liman``. Ama yağma yok artık. Bizi koyun gibi görüp sütümüzü sağacaklarını sanıyorlarsa yanılıyorlar. Bizi koyun gibi güdüp, istediklerini kabul ettireceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar. Zira artık ‘`süt``ten ağzımız yandı ve yoğurdu da üfleyerek yiyoruz.

Artık açıklamalara değil de, elde olan delillere bakacağız. Adana`da dağıtılan "Sütlerin üzerinde son kullanma tarihi 2005 yılına ait damgalar vardı. Üzerinde Milli Eğitim Bakanlığı`nın logosu var". Bu delilden sonra, kim bakanların veya valilerin açıklamasına inanır. Ve hakeza, bakanlar ile valiler, halka karşı inandırıcılıklarını da yitirmişlerdir. Çünkü onlar da çiğ süt emmişlerdir ve her hal u karda halkı yanlış bilgilendirebilirler. Çocuklarımız kobay değil ki bizler de kolay kandırılalım.

Yapılan açıklamalara göre, eğer çocuklar açlıktan dolayı içtikleri ‘`süt``ten etkilendilerse, o halde açlık sınırında olan ailelere gıda yardımı yapmak valilerin asli görevlerindendir.

Süte alerjisi olan çocuklar var ise, bunu araştırmasını da önceden yapmak sağlık bakanlığının görevidir.

Sütlerde bir bozukluk var ise, bunun tahlilini yapmak, gıda ve tarım bakanının görevidir.

Eğitim gören çocuklarımızın hayatını tehlikeye atmamak için önlem almak ta, milli eğitim bakanının görevidir.
Binlerce öğrencinin hayatını tehlikeye atan bu düzensiz ve denetimsiz uygulamadan sonra,
Milli eğitim bakanı istifa edecek mi?

Tarihi geçmiş sütlerin dağıtımını yaptıran adana valisini İçişleri bakanı görevden alacak mı?

Hiçbir şey olmamış gibi açıklama yapan ve neredeyse çocuklar ile ailelerini suçlayan Diyarbakır valisi görevden alınacak mı?

Yâda hiçbir şey olmamış gibi, bakanlar ve valiler gözlerini kapatıp bu uygulamayı devam mı ettirecek?

Ya kamuoyunu rahatlatacak gerçek bir açıklama yapın veya siz istifa edin de biz rahatlayalım.

Hülasa; gözünü kapatan kendine gece yapar ve (Allah Korusun) kötü bir sonuç ortaya çıkması halinde hiç kimse bu vebalin altından kalkamaz.

Fi emanillah Selam ve dua ile

Hacı Şahabettin e mail: xaloyesrib@windowslive.com