Müslüman olduktan sonra 20. yüzyıla kadar bağımsızlıklarını koruyan Moro Müslümanları, 1946'da ABD sömürge yönetimi tarafından Hıristiyan Filipinler idaresine bırakılarak bağımsızlıkları ellerinden alındı. 1970'li yıllarda silahlı mücadeleye başlayan Moro Müslümanları, 2012 yılında başlayan barış görüşmeleri sonucunda varılan anlaşmayla özerkliğine kavuştu.
Filipinler hükümetiyle 1997 yılında görüşmelere başlayan Moro Müslümanları, 2012 yılında çözüm için müzakerelere başlanmasıyla ateşkes ilan etti. Malezya'nın arabuluculuğuyla devam eden görüşmelerde MİLF, bağımsızlık yerine Bangsamoro özerk bölge oluşturulmasını kabul etti.
Barış vaadiyle seçime giren Rodrigo Duterte'nin 2016 yılında yapılan Filipinler devlet başkanlığı seçimini kazanmasıyla hızlanan barış görüşmeleri, varılan anlaşmayla sonuca ulaştı. MİLF tarafından 2017 yılında hazırlanan ve Mindanao eyaleti ve çevresindeki adalara özerklik tanınmasını da öngören Bangsamoro Temel Yasa Tasarısı Filipinler'de Kongresi tarafından onaylandı.
Ocak 2019 yapılan referandumdan da yüzde 80 gibi bir oranla halkın büyük desteğini alarak geçen özerklik yasasıyla Moro Müslümanları hukuki ve ekonomik alanlarda büyük kazanımlarının elde etti.
Müslümanlar kendi meclisini kuracak
Anlaşmayla çoğunluğunu Moro İslami Kurtuluş Cephesi'nden oluşacak 80 kişilik bir meclis kurulacak ve başbakanını da kendi içinden seçecek. Anlaşma gereği yerel yönetimi ele alacak olan Moro İslami Kurtuluş Cephesi (MİLF), 2022 yılına kadar bölgeyi yönetecek ve ilk aşamada yüzde 30 daha sonra tamamen silah bırakarak siyasi parti olarak faaliyetlerini sürdürecek.
Süreci takip edecek olan Moro Barış Süreci İzleme Heyeti son olarak barış görüşmelerini yürüten başkanlar ve meclis başkanı ile bir araya gelerek Barış Sürecinin tamamlandığını açıklamasıyla tamamlanacak.
Müslümanlar şer'i mahkemelerini kuracak
Barışla birçok hakka kavuşacak olan Moro Müslümanları, ekonomik kazanımlarının yanı sıra bölgede gayri resmi olarak varlığını sürdüren şer'i mahkemeler bir statüye kavuşacak. Bu mahkemelerde şer'i hükümler uygulanacak. Yönetimde büyük haklara kavuşacak olan Müslümanlar, bölgedeki idari yetkileri ulusal hükümetten devralarak kendi kendilerini yönetecek. Bu süreçte silahlı mücadelede bulunan eski Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi (MUKC) ve Moro İslami Kurtuluş Cephesi (MİLF) üyeleri de kolluk kuvvetlerine katılacak.
Moro Müslümanları ve tarihi süreç
İLKHA muhabirinin çeşitli kaynaklardan derlediği bilgilere göre, İspanyolların önceleri yalnız Faslılar ve Endülüs Arapları, sonraları bütün Müslümanlar için kullandıkları "Moro" adıyla bilinen Müslümanlar, ülkenin güneyindeki Mindanao, Sulu ve Palavan (güney kesimi) adalarında yaşamakta ve bölgedeki beş vilâyette (Tavi-Tavi, Sulu, Basilan, Maguindanao ve Lanao del Sur) halkın çoğunluğunu oluşturmaktadırlar.
Moro halkı Arap asıllı Müslümanlar vasıtasıyla İslam'la tanıştı
Yedi bin adanın bulunduğu Filipinler'deki Mindanao ve çevresindeki adalarda yaşayan Moro Müslümanları, bölgede konaklayan Arap asıllı Müslümanlar vasıtasıyla 9. yüzyılda İslam'la tanıştı. 1280 yılında ise Sulu takımadasına ayak basan Tuan Maşhaika'nın burada evlenip ilk Müslüman topluluğu kurduğu kabul ediliyor. Yine bölgede İslam'ın yayılmasına katkısı bulunanlardan biri de 14. yüzyılın ortalarında bölgeye gelen Kerim-ül Mahdum olarak kabul ediliyor.
İslâmiyet'in Sulu'ya girişiyle ilgili ilk tarihî belge ise, eskiden Sulu sultanlarının taç giydikleri Bud Dato'da bulunan ve Tuan Makbalu adında yabancı bir Müslüman'a ait olduğu sanılan 710 (1310-11) tarihli bir mezar taşıdır. Yine Tersilalar, Tuan Şerîf Evliyâ da denilen Kerîm el-Mahdûm adında sûfî bir Arap davetçisinin 1380 yılında Buansa'ya (bugünkü Jolo) gelerek mahallî idarecilerin izniyle diğer Sulu adalarını gezip İslâmiyet'i yaydığını ve Simunul adasındaki Tubig-Indangan şehrinde bir cami yaptırdığını belirtir.
İslami değerleri önceleyen sultanlıklar kuruldu
Daha çok 1400'lü yıllarda İslam dinin yayıldığı adalarda 1450'de Şerif Ebu Bekir El-Haşim tarafından Sulu Sultanlığı kuruldu. Bölgede tebliğ çalışmaları yürüten Şerif Muhammed Kabungsuvan ise 1515'te Mindanao Adası'nda Maguindanao Sultanlığı'nı kurdu. Eğitim dili olarak Arapçayı kullanan bu sultanlıklar, günlük hayatta ise Malay dilini konuştu. İslami değerleri önceleyen sultanlıklar, alfabe olarak Arap alfabesini takvim olarak da hicri takvimi kullandı.
Sosyal, dinî ve kültürel bakımdan farklı bir kimliğe ve Hıristiyanlardan çok daha eski bir tarihe sahip olan Müslümanlar dil ve etnik yapı bakımından on iki gruba ayrılır. Bu Müslüman grupların hemen hepsi Şâfiî mezhebine mensuptur.
Batılılar yıkım getirdi
Gittiği yerlere yıkım ve gözyaşından başka bir şey götürmeyen batılıların gelmesiyle adalardaki huzurlu günler sona erdiği gibi bölgenin ismi de değiştirildi. 1521 yılında bölgeye ulaşan İspanyollar, 1542'de adalara dönemin veliaht prensi ve geleceğin İspanya kralı II. Felipe'in onuruna "Filipinler" adını verdi." 1571 yılında ise Müslümanların yaşadıkları güneydeki Sulu ve Mindanao adaları hariç tüm ülke İspanya hakimiyetine girdi.
İspanyollar tarafından sömürgeleştirilen Filipinler bölgesinin büyük bölümü baskılar sonucu Hıristiyanlaştırıldı. Günümüzde en büyük Katolik nüfusunun bulunduğu Filipinler'de nüfusunun yüzde 10'unu Müslümanlar oluşturuyor.
Camilerin yıkılmasıyla başlayan 300 yıllık direniş
Filipinler'in büyük bölümünü hakimiyeti altına alarak sömürmeye başlayan İspanyollar bununla yetinmeyerek Moro Müslümanlarının yaşadıkları Sulu ve Mindanao adalarına yöneldi. 1587'de genel vali Francisco de Sande, Mindanao ve Sulu Müslümanlarına karşı başlattığı askerî harekâtın kumandanına, Mindanao bölgesine herhangi bir Müslüman davetçinin girmesine ve faaliyet göstermesine izin verilmemesini, bunlardan yakalananların Manila'ya getirilmesini, sultanlarla halka Hıristiyanlığın kabul ettirilmesini ve camilerin yıkılmasını emretmişti. Buna karşı Müslümanlar şiddetle direndiler ve gerilla tipi saldırılarla cevap verdiler; böylece tarihe "Moro savaşları" adıyla geçen ve yaklaşık üç asır süren savaşlar başlamış oldu.
Bangsa-moro (Müslüman toplum Morolar)
İspanya, Amerika ile yaptığı savaşın ardından 1898'de imzaladığı "Paris Antlaşmasıyla" Filipinler'in tamamını ABD'ye bıraktı. Amerika'nın idaresini de kabul etmeyen Moro Müslümanları, silahlı direnişe devam ettiler. İspanyolların yanı sıra Amerika'nın da katliamlarına maruz kalan Moro Müslümanları, 1913 yılında kendilerine serbestlik verilmesi üzerine silahlı mücadeleye son verdi. Kendilerini Hıristiyan Filipinlilerden ayrı gören Moro Müslümanları 1915'te yeniden ABD'ye bağlanmasının ardından Bangsamoro (Müslüman toplum Morolar) adını kullanmaya başladı.
Bölgeyi Hıristiyanlaştırma çabaları ve direniş
1935 yılında özerklik verilen Filipinler, II. Dünya Savaşı sırasında Japon işgaline uğradı ve bu süreçte Müslümanlar, Hıristiyan Filipin halkıyla birlikte bu işgale karşı mücadele verdiler. 1946 yılında ise bağımsızlık verilen Filipinler'de kurulan Hıristiyan hükümet, Müslüman Moroluların yaşadıkları bölgeyi Hıristiyanlaştırmak için çeşitli yollara başvurdu.
Müslümanlara ait topraklara Hıristiyanları yerleştiren Filipinler hükümeti, Müslümanların yaşadıkları bölgeleri eğitim, sağlık ve ekonomi yatırımları açısından geri bıraktı. 1968'de Coregidor'da otuz Müslüman askerin Hıristiyan subaylar tarafından üstlerine itaatsizlik yaptıkları gerekçesiyle öldürülmesi, Haziran 1971'de Manili'deki (Kuzey Cotabato) bir caminin kundaklanarak yaklaşık yetmiş kişinin diri diri yakılması, hükümetle Müslümanlar arasındaki düşmanca ilişkiyi iyice tırmandırdı.
Silahlı mücadele
Hükümet eliyle sürdürülen sindirme ve baskı politikalarının yanı sıra hükümetten güç alan çeteler de Müslümanları katletmeye başlayınca yeniden silahlı mücadeleye geçildi. Bağımsızlık için harekete geçen Nur Misuari, "Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi"ni kurarak 1972 yılında silahlı mücadeleye başladı.
Nur Misuari önderliğindeki Moro National Liberation Front'u (MNLF), önce tam bağımsızlık isterken daha sonra özerklik talebiyle mücadelesini sürdürdü. İslâm ülkeleriyle temaslar kuran MNLF, İslâm Konferansı Teşkilâtı'nın desteğini de aldı. 1974'te Kuala Lumpur'da toplanan İslam Konferansı Teşkilatı, MNLF'yi resmen tanıyarak soruna barışçı ve siyasî bir çözüm getirmesi için Filipinler hükümetine çağrıda bulundu.
Yapılan baskı ve Libya'nın aracılığı sonucu Moro National Liberation Front liderleriyle hükümet temsilcileri, Müslümanların yaşadığı 13 vilâyeti içine alacak özerk bir bölgenin kurulmasını öngören Tripoli (Trablus) Anlaşması'nı imzaladılar (Aralık 1976). Ancak Nisan 1977'de hükümetin karşı tarafın görüşünü almadan ve Moro National Liberation Front'un boykotuna rağmen özerklik konuşunda halkoyuna başvurması ve ardından da Tripoli Antlaşması'na aykırı olarak sadece 10 vilâyeti içine alan iki ayrı özerk bölge kurması çatışmaların tekrar başlamasına sebep oldu.
Moro Müslümanları, hukuk alanın da İslâm hukukuna ve "âdât" adı verilen geleneksel hukuka dayalı sistemi gayri resmi de olsa sürdürmede ısrar edince Filipinler hükümeti, 1978'de Müslümanların şahsî ve aile hukukuyla ilgili davalarına bakacak dinî mahkemelerin kurulması için kanun çıkardı. Ancak bu kanun günümüze kadar yürürlüğe konulamadı.
MILF
Uzun süre Moro Müslümanlarının bağımsızlık mücadelesini sürdüren MNLF'nin sürdüğü görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanması nedeniyle teşkilatta bölünmeye gidildi.
İslami duyarlılığı önceleyen isimler MNLF'den ayrılarak Moro İslami Kurtuluş Cephesini (MILF) (Türkiye'de MILF yerine daha çok Moro İslami Kurtuluş Cephesi'nin baş harflerinden oluşan MİKC ismi kullanılıyor) kurdu. MILF, 1977 yılında Selamet Haşimi önderliğinde MNLF'den ayrılan grup tarafından kurulmuştur.
"Millî" ifadesini "İslami" olarak değiştirip Moro İslami Kurtuluş Cephesi (MILF) adını alan grup, Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin aksine, dinî inançlarını bağımsızlık mücadelelerinin en temel motivasyonu olarak görmüştür. Kurulduğu günden bu yana silahlı direnişe devam eden MILF bir yandan da Filipinler devleti ile barış görüşmelerine devam etmiştir.
40 yıldır cephede Moro halkının özgürlüğü için mücadele eden MILF, hâlihazırda Filipinler hükümeti ile uzlaşma aşamasına gelmiş ve güncel barış sürecinin uygulayıcı tarafı olmuştur.
Moro halkının en güçlü yapısı haline gelen MILF toplumsal anlamda çok büyük bir destek bulmuştur. Günümüzde MILF'in Selamet Haşimi'den sonraki lideri Hacı Murad İbrahim, Moro halkını temsil etmektedir.
Yaklaşık yarım yüzyıl süren çatışmalarda 120 binden fazla kişi hayatını kaybetti, 2 milyon kişi mülteci durumuna düştü. İslam'ı merkeze alarak mücadelesini sürdüren MİLF, Filipinler hükümetiyle yürüttüğü görüşmeler sonucu özerklik anlaşmasına imza attı.
Abu Sayyaf Grubu
1991 yılında Abdurajak Janjalani tarafından kurulmuştur. Grubun 2002 yılında bin kadar askerî üyesi olduğu, ancak 2006 yılında bu sayının 200 ila 400 arasına gerilediği tahmin edilmektedir. Günümüz itibarıyla sadece Sulu Adası'nda bulunan Abu Sayyaf üyelerinin 50 ila 100 kişi arasında olduğu tahmin edilmektedir. Grup, insanlığın en temel meselesinin adaleti tesis etmek olduğunu ve bu çerçevede ana hedeflerinin Mindanao'da adaleti sağlayacak bir İslami hükümet kurmak olduğunu bildirmiştir. Ne var ki Abu Sayyaf Grubu, 1998 yılında Janjalani'nin ölümünden sonra meşru olmayan yöntemlere kayarak pek çok uluslararası kaçırma eylemine, cezaevi mahkûmlarının acımasızca öldürülmesine, kamuya açık mekânların ve sivil hedeflerin bombalanmasına karışmıştır. MNLF ve MILF, Abu Sayyaf'ın eylemlerini kınamıştır.
Kriz sürecinde gerçekleşen hak ihlalleri
40 yılı aşkın süredir aralıklarla devam eden savaşta yaşanan haksız tutuklamalar sivillere yönelik askerî saldırılar işkence ve siyasi katliamlar kişilere ait mülkiyetlerin yakılıp yıkılması, evlerin, tarım arazilerinin tahrip edilmesi, iletişimin yasaklanması ve her türlü insani yardıma erişimin kısıtlanması Moro Müslümanlarının yaşadığı hak ihlallerinden bazılarıdır. Bölgede yaşanan insan hakkı ihlallerini geniş ölçekte incelemek, raporlamak ve uluslararası kamuoyuna duyurmak hayli güçtür Bağımsız gözlemcilerin bölgeye girememeleri, ihlallerin kayıt altına alınamamasına ve faillerin dokunulmazlık içinde hareket etmelerine yol açmıştır.
Saldırı, gözaltı ve işkence
Mindanao'da askerî kuvvetlerin merkezleri genellikle yerleşim bölgelerine veya mülteci kamplarına yakın yerlerde olduğundan yaşanan pek çok silahlı çatışmada Filipinler askerî güçleri sadece MILF üyelerini hedef aldıklarını söyleseler de Uluslararası Af Örgütü başta olmak üzere pek çok insan hakları kuruluşunun raporlarına göre, bu müdahalelerde siviller de hedef alınmıştır. Mindanao'da 1970'lerin başından itibaren devam eden sistematik katliamlarda 120 bin kişi hayatını kaybetmiştir20 Filipinli Müslüman tanıkların Londra'daki Impact dergisine verdiği bilgilere göre 2000 yılına gelindiğinde Moro'daki çatışmanın insani bilançosu; 2 milyon mülteci, yakılmış 200 bin ev, tahrip edilmiş 535 cami ve 200 okul, tamamen harap edilmiş 35 şehir ve köydür.
Bölgede pek çok sivil kaçırılmış, işkence ve kötü muamele görmüştür. Gözaltına alınan kimseler çoğu durumda sorgulama esnasında ağır tehdit ve şiddet gördüklerini söylemiştir. Filipinler ordusunun ayaklanmalara karşı yürüttüğü operasyonlarda taciz, zorla alıkoyma ve öldürme eylemlerine karıştığı da bildirilmiştir. Özellikle kadınların ve çocukların artan şekilde cinsel tacize maruz kaldıkları ancak bu durumun rapor edilmediği anlatılmıştır. Mindanao'da çiftçiler balıkçılar; siyasi partiler, öğrenciler esnaf örgütlenmeleri ve dinî gruplar da hak ihlallerine maruz kalan diğer kesimlerdir. 2000 yılında barış görüşmelerinin askıya alınması akabinde Mindanaoda tansiyon yükselmiş, MILF kamplarına karşı açık savaş ilan edilmiştir Bu çatışma döneminde 400 bin sivil, askerî operasyonlar ve hava saldırıları nedeniyle yer değiştirmek durumunda kalmıştır Bu süreçte sivillere yönelik yargısız infaz, gözden kaybolma ve işkence vakaları da rapor edilmiştir.
Göç Politikaları ve Müsadere
Göç politikaları, bölgenin Hristiyanlaştırılarak tamamıyla Filipinler devlet yönetimi altına alınmasını hedeflemiştir. 20. yüzyılın başlarında Mindanao ve Sulu Adası topraklarının yüzde 98'i Moro halkına aittir. 1903'te 8,8 olan göç oranı, 1980'e gelindiğinde 22,7'ye yükselmiştir. 1950'li ve 1960'lı yıllarda yeni yerleşimciler bölgeye göç etmeye devam etmiştir. 3 milyondan fazla Hristiyan 1966-1976 arasında bölgeye yerleştirilmiştir. Müslüman nüfusun yüzde 80'inin arazileri ellerinden alınmış, kuşaktan kuşağa miras bırakılan topraklarının çoğu sahipsiz kalmış veya başkasının adına kayıtlanmıştır. 20. yüzyılın başlarında Mindanao'da yüzde 77 olan Müslüman nüfus, çoğu Hristiyan olan yerleşimcilerin bölgeye getirilmesi ile yüzde 19'a düşürülmüştür. Yüzyıllardır bölgede yaşayan Müslüman halk, çatışma, savaş ve devletin uyguladığı ayrımcı sosyal politikalar sonucu bölgeden göçe zorlanmıştır.
Mültecilik
Moro'da savaş nedeniyle 2 milyon kişi mülteci konumuna düşmüştür. Norveç Mülteci Konseyi raporuna göre, Mindanao'da 2000-2009 yılları arasında 2 milyon insan mülteci olmuştur. Uluslararası Mülteci İzleme Komitesi'nin Mayıs 2009 raporuna göre ise, tüm dünyada 26 milyon olan mülteci sayısına 2008 yılında 4,6 milyon insan daha eklenmiş ve Filipinler; güneydeki çatışmalardan dolayı 600 bin kişi ile tüm dünyada göçe zorlanmış/yerinden edilmiş en çok nüfusun bulunduğu yer olarak ilan edilmiştir. Mindanao'da mülteci sayısı 2009 itibarı ile 430 bin kişiye yükselmiştir. Bu mülteciler 150 farklı tahliye merkezinde ikamet ettirilmiştir.
Temel hizmetlerden yoksun bırakılma
Çatışma ve savaş yıllarında devlet politikalarının Mindanao halkını içine düşürdüğü en vahim durumlardan biri hiç şüphesiz bölgede yaşayan halkın en temel ihtiyaçlarından yoksun kalması olmuştur. Çatışma dönemlerinde gıda, su, sağlık gibi konularda dahi insani Sistemli şekilde uygulanan eğitimden yoksun bırakma politikasının çarpıcı yardıma ulaşamayan insanlar açısından durum ateşkes zamanlarında da pek iç açıcı değildir. Bölge halkının nerdeyse tamamına yakını gıda, güvenlik, sağlık, yeterli beslenme, eğitim, elektrik, iletişim, içilebilir su ve sıhhi tuvalet imkânlarından yoksun yaşamaktadır.
Eğitim
Moro'da eğitim-öğretim çağındaki çocuklar temel eğitim imkânı dahi bulamamaktadır. Bu duruma öğretmenlerin çatışmalardan uzak, daha güvenli ve merkeze yakın yerlerde yaşamak istemeleri yanı sıra kötü yollar, çatışmalar, okul binalarının tahrip edilmesi, kitapların ve gerekli araç-gereçlerin olmayışı gibi sebepler de etki etmektedir. Tüm bu olumsuz koşullar, söz konusu bölgelerde yaşayan Bangsamoro gençlerinin büyük çoğunluğunun okuma yazma bilmemesi gibi bir sonucu getirmiştir.
Sistemli şekilde uygulanan eğitimden yoksun bırakma politikasının çarpıcı örneklerinden biri, Mindanao Müslümanlarına kendi okullarını açma, kendi eğitim sistemlerine sahip olma hakkının verilmemesidir. Asya Kalkınma Bankası'nın 2004 yılında yayımladığı rapora göre, bölgede 440 adet medrese bulunmakta ancak bunların yalnızca 44'ü Filipinler devleti tarafından tanınmaktadır.33 Bölge Müslümanları, mevcut eğitimin sistematik ve baskıcı bir asimilasyon projesinin parçası olarak devlet tarafından bölge halkını Hristiyanlaştırmak için kullanıldığını ve böylece kültürel emperyalizm uygulandığını düşündüklerinden Amerikan-Filipinler eğitim sistemini kabul etmemiştir.
Morolu Müslümanlar dini kurumlarını korudu
İslam'ı kabul eden ada halkı tüm kurumlarıyla İslam'a bağlandı. İlk dönemden itibaren Kur'an öğrenimine önem veren Müslümanlar, dini eğitimlerini medrese modelindeki mekteplerde aldı. Zamanla medreselerin yerini alan ve onlardan daha geniş bir yapıya sahip olan Pandita Okulu 1930'lu yıllarda Amerikalıların bölgede Batı tipinde yeni okullar açmasına kadar Müslümanların en önemli eğitim kurumu oldu.
Ancak II. Dünya Savaşı'ndan sonra başka İslâm ülkelerinden gelen bazı hocaların ve Müslim Association of the Philippines'in (kuruluşu 1920) Arapça öğrenim veren Ortadoğu medrese sistemine uygun ilk, orta ve lise seviyesinde modern medreseler kurmasıyla medrese eğitimi yeniden önem kazanmış ve 1954 yılında da Kamilol Islam Society'nin Marawi City'de, daha sonra Jamiatul Philippine Al-Islamia adını alan Kamilol Islam Institute'u açmasıyla bu eğitim müesseseleri yüksek okul seviyesine ulaşmıştır. 1981-1982 öğretim yılında, çoğunluğu Mindanao adasında olmak üzere 114 bin 482 öğrenci medreselere devam etmekte ve buralarda bin 299 hoca görev yapmaktaydı.
Sağlık
Mindanao'da yaşanan çatışmalar; savaş ve devletin sosyal politikaları, sağlık hizmetlerini ve bölge halkının yaşam koşullarını olumsuz etkilemektedir. 2008/2009 BM Kalkınma Programı Filipinler İnsani Gelişme Raporuna göre, bölgede ortalama yaşam süresinin en kısa olduğu şehirler Mindanao Özerk Bölgesi'nde bulunan Tawi-Tawi, Sulu, Maguindanao ve Lanao del Sur olmuştur. Örneğin 2006 yılında Tawi-Tawi'de ortalama yaşam süresi 53,5 yıl iken, kuzeyde bulunan La Union şehrinde bu süre 21 yıl daha fazladır. 2012/2014 raporu verilerine göre ise, Hristiyan nüfusun yoğun olduğu kuzey bölgesi ile Müslüman nüfusun yoğun olduğu güney bölgesi arasındaki yaşam süresi farkı daha da açılmaktadır. BM raporuna göre ise bu fark ancak sağlık hizmetlerine erişmedeki eşitsizlik ile açıklanabilmektedir.
İletişim ve ulaşım
Bölgede yaşayan Müslüman halkın sesini duyurabileceği; Filipinler devletinin uyguladığı haksız politikaları, maruz kaldıkları olumsuzlukları, savaş zamanı yaşanan hak ihlallerini iletebilecekleri; tüm dünya kamuoyunu bölgede yaşananlardan haberdar edebilecekleri medya ve iletişim araçları yok denecek kadar azdır. Savaşın en yoğun olduğu zamanlarda bile Mindanao halkı radyo yayınını Malezya Sabah'ta bulunan eğitim kamplarından sağlamıştır. Filipinler genelinde lisanslı radyo sayısı 2012 yılında 214 bin 211 iken Müslüman Mindanao Özerk Bölges'nde Müslümanlara ait hiçbir lisanslı radyo istasyonu kaydedilmemiştir. Bu nedenledir ki dünyanın en eski çatışma bölgelerinden biri ve milyonlarca insanın haksız yere evlerinden edildiği veya öldürüldüğü bir bölge olmasına rağmen Müslüman ülkeler dâhil tüm dünya, bölgede yaşananlar hakkında yeterli bilgiye sahip değildir.
Bölgede hava, deniz ve kara yolu taşımacılığının oldukça yetersiz olması nedeniyle ulaşım çok sınırlıdır. Mindanao'da bulunan kara yolları uzunluğu Filipinler genelinin yüzde 24'ünü oluşturmaktadır. Bölgede asfalt döşeli yolların uzunluğu ülke geneline kıyasla yüzde 7 daha azdır.
İnsan kaçakçılığı
Mindanao Adası'nda savaşın yarattığı güvensiz ortam ve işsizlik, kadın ve çocuk tacirliğinin bölge genelinde oldukça yaygınlaşmasına neden olmuştur. Okula gitmeyen ve toplum korumasından uzak olan erkek çocukların fabrikalarda çalıştırılmak, kız çocukların ise fuhuş yaptırılmak üzere kaçırıldığı bildirilmiştir. Ayrıca başka ülkelerde evlerde çalıştırmak amacı ile kadın ve çocuk kaçakçılığının da yaygın olduğu saptanmıştır. Pek çok kız çocuğunun Zamboanga şehrindensahil güvenlik birimlerinin denetiminde olmayan özel limanlar üzerinden Malezya'ya ve oradan da Ortadoğu'ya yasa dışı yollarla gönderildiği bilinmektedir. Örneğin Ocak-Mart 2012 arasında 514 Filipinli, Suriye tarafından ülkelerine geri iade edilmiş, bu kişilerin yüzde 90'dan fazlasının insan ticareti yoluyla bölgeye ulaştırıldığı ve fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldığı saptanmıştır.
Özellikle Müslüman Mindanao Özerk Bölgesi'nde yaşayan kızların fuhuş sektöründe çalıştırılmak üzere ve kaçak işçi olarak Bahreyn, Bruney, Kanada, Kıbrıs, Hong Kong, Japonya, Kuveyt, Lübnan, Malezya, Katar, Suudi Arabistan, Singapur, Güney Afrika Cumhuriyeti, Tayvan, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelere kaçırıldığı belirtilmiştir. Filipinler kara sularından geçişlerin kontrolsüz ve kolaylıkla yapılabiliyor olması, bölgede insan tacirlerinin etkinliğini artırmakta ve insan ticaretini kolaylaştırmaktadır. Bunun yanı sıra, özellikle Mindanao'da bulunan ve Müslümanların yoğun olarak yaşadığı çatışma bölgelerinde ortalama 900 bin kişinin kimliksiz olduğu ve bu durumun insan kaçakçılığını çok vahim boyutlara taşıdığı rapor edilmiştir.
Sosyoekonomik tecrit
Göç politikaları ile ata topraklarından sürülen Bangsamoro halkı, adanın en geri kalmış bölgelerinde yaşamaya mahkûm edilmiştir. Oysa Mindanao Adası Filipin ulusal ekonomisine kaynak sağlayan en önemli ve en verimli bölgedir. Ancak bölgenin sahip olduğu zengin kaynaklar bölge insanından ziyade yabancı yatırımcılara arz edilmiştir. Müslüman Mindanao Özerk Bölgesi, Filipinler'in ve Mindanao'nun en fakir ve en az gelişmiş bölgesidir. Dünya Bankası raporuna göre, 2000 yılında Filipinler'de yoksulluk oranı yüzde 34 iken, Müslüman Mindanao Özerk Bölgesi'nde yoksulluk oranı yüzde 62,9 ile neredeyse ülke genelinin iki katı olarak verilmiştir. (Fırat Arslan- İLKHA)