Türkiye'nin tarım politikasındaki yanlışlara dikkat çeken Türkiye Sebze Halleri Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Faruk Akbaş, üretimi yeterli yapmadıklarını bu nedenle arz talebi karşılamadığı için fiyatların yükseldiğini söyledi.

Türkiye'de son zamanlarda sebze ve meyve fiyatlarındaki artış vatandaşları mağdur ediyor. Sebze ve meyve fiyatlarındaki artışa, Antalya'da kötü hava şartlarından dolayı seraların zarar görmesi de eklenince, fiyatlar ikiye katlandı.

Antalya'daki hortum felaketinin ardından rekoltenin düşmesinin fiyatları ikiye katladığını belirten Akbaş, sebze ve meyve fiyatlarının 20 ile 25 gün sonra düşmeye başlayacağını söyledi. Fiyatların yüksek olmasından dolayı vatandaşın alım gücünün düştüğünü de belirten Akbaş, bu sebeple satışların yüzde 80 oranında düştüğünü ifade etti.

Sebze ve meyve fiyatlarının yüksek olmasının vatandaşların yanında kendilerini de olumsuz etkilediğini söyleyen Akbaş, "Son günlerde maalesef sebze ve meyvedeki yüksek fiyatlarla ilgili haller sürekli gündemde olmaktadır. Bir kısım insanlar, özellikle ulusal medya, bilinçli olarak halleri, günah keçisi ilan etmektedirler. Yükselen sebze ve meyve fiyatlarının sorumlusu olarak haller gösterilmektedir. Bunlar tamamen gerçek dışı, kötü niyetli kurgulardır. Sebze ve meyve fiyatları gerçekten yüksektir. Buna en çok muzdarip olanlar hal esnaflarıdır.  Çünkü sebze ve meyve fiyatlarının yükselmesi ile birlikte vatandaşın tüketimi yüzde 80 oranında düşmektedir. Dolayısıyla biz ürün sarfiyatı yapamıyoruz. Ürün satmadığımız zamanda para kazanamıyoruz. Fiyatların yükselmesi herkesten önce bizim işimize gelmez, bizim hesabımıza gelmez." ifadelerini kullandı.

"Ürün rekoltesinde geçen yıla oranla yarı yarıya düşüş var"

Dövizdeki artışın çiftçilerin girdi maliyetlerini artırdığını bu yüzden fiyatların ikiye katlandığını belirten Akbaş, "Ülkenin gerçekleri göz önündedir. Çiftçilerin, girdi maliyetlerinin ne kadar yüksek olduğunu özellikle bu yıl döviz kurunda yaşanan yükselişten dolayı,  fiyatların nasıl ikiye katlandığını hepimiz biliyoruz. Kış mevsimi olması, havaların çok soğuk geçmesi ve yağışların her seneye oranla daha fazla olmasından dolayı, ürün rekoltesinde geçen yıla oranla yarı yarıya düşüş olduğunu hepimiz biliyoruz." diye konuştu.

"Hortum felaketinden dolayı fiyatlar da bir düşüş olmadı"

Antalya'daki hortum felaketinin fiyatları ikiye katladığına dikkat çeken Akbaş, "Özellikle son günlerde Antalya bölgesinde yaşanan hortum felaketinden dolayı seraların yerle bir olduğunu hep birlikte televizyondan izlemekteyiz. Bunlar ne demek;  bunlar rekoltenin düşmesi, fiyatların ikiye katlanması demektir. Bu son günlerdeki hortumlar olmamış olsaydı, havaların biraz ısınmasıyla birlikte, fiyatlarda düşüş bekliyorduk; ama bu hortum felaketinden dolayı maalesef fiyatlar da bir düşüş olmadı. Bizim tahminlerimize göre 20 veya 25 gün sonra artık fiyatlar düşmeye başlayacaktır. Çünkü havaların ısınmasıyla, rekolte yükselecek; arkasından 3 ay sonra açık ürünlerimiz ve tarla ürünlerimiz piyasaya girecektir. Şu andaki fiyatların yüzde 75 aşağısında ürün satabileceğiz, vatandaşımız da evine götürebilecektir. " dedi.

"Ülkemizin tarım politikasında yanlışlar var"

Türkiye'nin tarım politikasında arz ve talep dengesini tutturamadığına dikkat çeken Akbaş, "Ülkemizin tarım politikasında yanlışlar var. Bu durum sadece bu günlere haiz bir olay değildir. Biz üretimimizi yeterli derecede yapamıyoruz. Arz yapamadığımız zaman, arz talebi karşılayamıyor ve dolayısıyla fiyatlar yükseliyor. Bu bir kuraldır; siz piyasa ihtiyaç kadar ürün sunamadığınız zaman fiyatlar yükselir. Şimdi bizim ne yapmamız lazım? Önce ülkemizin her ay ne kadar sebze ve meyve ihtiyacı olduğunu tespit edip, bu ürünlerin en kaliteli, en yüksek rekolte ile elde edildiğini belirtmemiz ve buna göre çiftçimizi yönlendirmemiz lazım. Biz bir tarım ülkesiyiz; ama maalesef bütün tarım ürünlerini dışarıdan ithal edecek duruma geldik. Patlıcan fiyatları çok yüksek; ama seralarda patlıcan çıkmıyor ki... Hava soğuk, bitki ürün vermiyor, domates vermiyor, bir de domateste yüksek derecede bir ihracatımız söz konusudur. Dolayısıyla iç piyasaya ürün yetmiyor. O yüzden fiyatlarda yükselme oluyor. Bunun çözümü yok mu?  Bunun çözümü var. Biz üretim, üretim, üretim diyoruz;  denetim, denetim, denetim diyoruz." Dedi.

"Ürünleri yüksek fiyatlarla, fahiş kârlarla satıyorsak, dükkânlarımızı kapatın"

Yeni hal yasasından muzdarip olduklarına vurgu yapan Akbaş, "Bütün oklar bize yönelmiş durumdadır. Biz yıllardır avazımız çıktığı kadar gelin bizi denetleyin dedik. Eğer biz ürünleri yüksek fiyatlarla, fahiş kârlarla satıyorsak, dükkânlarımızı kapatın, bizi cezalandırın, gerekirse halleri kapatın ama bu işin sorumlusu biz değiliz. Çünkü mal halden çıktıktan sonra ikiye katlanıyor. Bunun tespiti denetimlerle olur. Bu işin çözümü, her zaman dediğimiz gibi; önce üretimi dengeleyeceğiz, daha sonrada etkin denetimi sahada uygulayacağız. Antalya'daki fiyatları kontrol edin, faturalarımızı kontrol edin, bizim satış fiyatlarımızı kontrol edin, bundan sonra halden sonraki marketlerdeki,  manavlardaki, pazarlardaki fiyatları kontrol edin. Kim suçluysa cezasını kesin. Denetim yapmadan, gerçek suçluları tespit etmeden, direk halleri günah keçisi ilan ederseniz,  biz bunu kabul etmeyiz, bu vicdanı ve insani de değildir." dedi.

"Hal esnafının ne spekülasyon yapacak gücü;  ne de karaborsacılık yapacak kapasitesi vardır"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a da seslenen Akbaş, "Sayın Cumhurbaşkanım! 2008 yılından bu yana, biz her defasında gelin denetleyin, dedik. Bu işin esas sorumlusu ulusal marketlerdir, dedik. Ama dinletemedik. Çok şükür bu hafta itibariyle Sayın Cumhurbaşkanımız bu yanlışın, bu suçlunun, büyük ulusal marketler olduğunu gördü. İnşallah onlara el atılacak, oradaki yanlışlar giderilecektir. Hal esnafının ne spekülasyon yapacak gücü;  ne de karaborsacılık yapacak kapasitesi vardır. Karaborsacılık ve spekülasyonu kimler yapabilir?  8 bin ile 9 bin şubesi olan marketler yapabilir. 8 bin ile 9 bin şubesi olan bir marketin ne kadar soğan depolayabileceğini siz hesap edin. Bu yıl biz Ankara'nın Polatlı ilçesine gittiğimiz zaman, orada bu marketlerin, her köyden 10 bin ile 15 bin ton soğan nasıl aldığını biliyoruz." (Abdurahman Uğurlu-İLKHA)