Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido'nun kendinin ülkenin geçici devlet başkanı olarak ilan etmesi ve ABD Başkanı Donald Trump'ın da bu kararı tanımasının ardından ABD'nin Venezuela'da darbeye hazırlandığı tezini daha da kuvvetlendirdi.
Cumhurbaşkanı Nicolas Maduro'nun 10 Ocak'ta mecliste bir altı yıl daha görevde kalacağı yeminin ardından muhalefetin çağrısıyla başlayan protestolar nedeniyle Venezuela yeni bir krizle baş etmeye çalışıyor.
Maduro, geçen yıl yapılan, birçok yabancı hükümetin tanımayı reddettiği ve muhalefetin çoğunlukla boykot ettiği seçimden sonra 10 Ocak'ta mecliste yemin ederek ikinci bir 6 yıl görevde kalma dönemine başlamış oldu.
Muhalefetin kontrol ettiği yasama organı olan Venezuela Ulusal Meclisi, Cumhurbaşkanı Nicolas Maduro'yu geçtiğimiz hafta "gaspçı" ilan ederek ülkeyi sarsan siyasi ve insani krizlerin derinleştirilmesine neden oldu.
Suçlamaların, Maduro'nun, muhalefetin büyük ölçüde boykot ettiği bir seçim sonrasında tartışmalı bir ikinci altı yıllık dönem için yemin ettikten yaklaşık bir hafta sonra gelmesi dikkat çekti.
Tören sırasında yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Maduro, "21. yüzyıl sosyalizmini inşa etme" sözünü vererek muhaliflerini 'emperyalistler' ve 'faşistler' olarak tanımladı.
Maduro'nun yemin konuşmasından kısa bir süre sonra, Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido, geçen hafta yaptığı çağrıda, Venezuelalıların ve ordunun kendisine destek vermesi halinde Cumhurbaşkanlığı makamını devralmaya ve adil seçimler yapmaya hazır olduğunu söyledi. Akabinde, Guaido, yaptığı çağrıyla muhalefetten halkı sokağa dökme çağrısında bulundu.
Guaido, önceki gün destekçilerinin önünde cumhurbaşkanlığı yemini yaparak kendinin ülkenin geçici cumhurbaşkanı olarak ilan etti. Guaido'nun yeminin ardından ABD Başkanı Trump, Venezuela için Guaido'yu ülkenin devlet başkanı olarak tanıdığını sosyal medya hesabından duyurdu.
Trump'ın sosyal medya paylaşımı sonrasında Kanada, Brezilya, Arjantin, Kolombiya, Şili ve Peru yaptıkları açıklamalarda Venezuela meşru cumhurbaşkanı olarak Meclis Başkanı Guaido'yu tanırken, Türkiye, İran, Rusya, Çin, Küba, Bolivya ve Meksika; Maduro'nun meşru ve seçilmiş cumhurbaşkanı olduğunu belirterek ülkenin iç işlerine karışılmaması çağrısı yaptı.
Tüm bunların ardından Maduro, Trump'ın paylaşımına tepki olarak ABD ile tüm ilişkileri kestiğini duyurup ABD'li yetkililere ülkeyi terk etmeleri için 72 saat süre tanıdığı söyledi.
Öte yandan bu gelişmelerin ülkedeki "kötü ekonomik" döneme denk gelmesi manidar. Yıllık enflasyonun şimdilerde yüzde bir milyonun üzerinde seyrettiği Venezuela'da gıda ve ilaç fiyatları tavan yapmış durumda. Birleşmiş Milletler verilerine göre 2015'ten bu yana kötü ekonomik gidişattan dolayı ülkeden milyonlarca kişinin kaçtığı ifade ediliyor.
ABD'nin eski yaptırımlara ek olarak yeni yaptırımlardan söz etmesi, ülkeden ithal ettiği petrolü daha azaltacağını belirtmesi, yeni bir insani krize yol açabileceği söyleniyor.
Venezuela buraya nasıl geldi?
Bir zamanlar Latin Amerika'daki en zengin ülke olarak kabul edilen Venezüella bugün artan gıda fiyatları ve ilaç sıkıntısı ile benzeri görülmemiş bir ekonomik ve politik krizle karşı karşıya.
Hükümet eleştirmenleri ve muhalefet, Venezüella'nın ekonomik sıkıntılarının yıllarca süren yanlış ekonomik yönetimin ürünü ve yolsuzluk olduğunu iddia ederken, hükümet destekçileri, düşen petrol fiyatlarını, uluslararası yaptırımları ve ülkedeki elit kesimin Venezuela'nın var olan sorunlarını daha da derinleştirecek kasti uygulamalarının sonucu olarak bu durumun ortaya çıktığını söylüyor.
Ekonomisi petrole bağlı ülkenin sıkıntıları, eski cumhurbaşkanı Hugo Chavez'in 2013'te ölmesinden önce de vardı. Ekonomik sıkıntılarla ülkeyi devralan Maduro'nun başı, 2014'te düşen petrol fiyatlarıyla daha da sıkıştı. Küresel petrol fiyatları 2014'te düştüğünde, işletmeler artık daha önce olduğu gibi aynı oranda mal ithal edemediklerinden fiyatlar ve enflasyon hızlı bir artış gösterdi.
Analistlere göre, 2013 ve 2017 yılları arasında Venezuela'daki kişi başına gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) daralması, ABD'de ki büyük buhran, ya da Sovyet Rusya'nın çöküşünde sonra oluşan ekonomik darboğazdan çok daha çetin olup milyonlarca kişinin yaşam koşullarını ağır şekilde etkiledi.
2014 yılında binlerce kişinin enflasyonu ve yaşam koşullarını protesto etmek için sokaklara döküldüğü ülkede hükümetin protestoları bastırması sonucu en az 11 kişi öldü.
Protestoların ardından 2015'te yapılan seçimlerde, yaklaşık yirmi yıldır hiçbir başarı sağlayamayan muhalifler, ilk kez Millet Meclisinde çoğunluğu sağladı.
Bununla birlikte, 2016 yılında, Venezuela hükümeti, ekonomiyi denetlemek için Ulusal Meclis'ten ayrıldı ve 2017 yılının Mart ayında yargı organı Ulusal Meclis'i kısa bir süreliğine kapattı.
Mahkeme, ulusal ve uluslararası karşı çıkmalar nedeniyle kararını geri aldı ancak halk, mahkemenin kararını boykot etmek için büyük protestolara başladı. Protestolarda 100'den fazla kişi öldü ve en az bin kişi tutuklandı.
Maduro, ayrıca 2017'de Ulusal Kurucu Meclis'i kurdu. Maduro'yu destekleyen kişilerden oluşan Kurucu Meclis, yeni bir Anayasayı hazırlamak ve reform yetkisine sahipti.
Tüm bunlara rağmen krizin devam ettiği ülkede milyonlarca Venezuelalı artan enflasyon, gıda, ilaç kıtlığı ve işsizlik nedeniyle ülkeden kaçmaya başladı.
Maduro, muhalefet çoğunluğunun boykot ettiği 2018'deki seçimi kazandı. 2019 yılına girildiğinde, Venezuela'daki muhalefet ve uluslararası toplum Maduro'ya, 'meşru olmayan Cumhurbaşkanı' etiketlemesini yapıştırarak karşı çıkmaya başladılar.
Tüm bunların ortasında mecliste cumhurbaşkanlığı yeminini yapan Maduro'ya baskılar artarak devam etti ve Madoru "gaspçı" olarak ilan edildi. Muhalefet liderlerinden ve Meclis başkanı Juan Guaido, cumhurbaşkanlığı makamını üstlenmeye hazır olduğunu ilan ederek muhalefetten halkı sokağa dökmesini talep etti.
Tam da bu esnada ABD, Venezuela'da ki petrol endüstrisini hedef alacak daha fazla yaptırım düşündüklerini duyurdu.
Adının açıklanmasını istemeyen ve Beyaz Saray'a yakın olduğu söylenilen bir petrol endüstri yöneticisi durumun öncekilerden daha ciddi olduğunu söyleyerek ""ABD gerekirse bu sefer tetiği çekecektir." dediği belirtildi.
Ancak tüm zorluklara rağmen, Maduro şu anda ordunun ve yandaşlarından aldığı destekle ülkedeki tüm kurumları elinin altında tuttuğu, bunun da, Guaido ve Ulusal Meclis tarafından cumhurbaşkanlığı makamına yapılacak herhangi bir girişimin zayıf kalmasına neden olduğu belirtiliyor.
Maduro, daha önce yaptığı açıklamalarda ülkede bir insani kriz durumunun olmadığını belirterek ülkesinin muhalefet, ABD ve müttefiklerinin saldırıları altında olduğunu belirtti.
Ülkeyi istikrarsızlaştırmaya çalışan gösterilerin düzenlendiğini söyleyen Maduro, "Oyun oynamak isteyen bir çocuk misali muhalefeti kontrol edenler ülkede protestolar düzenleyerek kaos peşindeler." dedi.
Venezuela Devlet Başkanı Maduro'ya 5 Ağustos 2018 tarihinde bir törende konuşma yaptığı sırada bomba yüklü drone ile saldırı düzenlenmiş, Maduro saldırıdan yara almadan kurtulmuştu.
Maduro, 7 askerin yaralandığı suikast girişiminin ardından yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında "Bu, beni öldürme girişimiydi" ifadesini kullanmış ve saldırının Kolombiya ve ABD içindeki bazı unsurlar tarafından gerçekleştirildiğini açıklamıştı.
Yaşanan tüm bu gelişmeler ABD'nin, Venezuela'da darbeye hazırlandığı görüşünü kuvvetlendirdi. (İLKHA)