Babasının yanında 10 yaşındayken bakır işlemeciliğine başlayan Hasan Özcan (60), kadim şehir Mardin'in kozmopolit yapısını yarım asırdır yaptığı figürlerle sanatına yansıtmaya çalışarak, unutulmaya yüz tutan sanatını yaşatmaya çalışıyor.
Günümüz teknolojisi akıllara durgunluk verecek şekilde ilerliyor. Teknolojinin ilerlemesi, sanayinin gelişmesi ve nüfusun çoğalması gibi pek çok etken bazı mesleklerin yok olmaya yüz tutmasına neden oluyor.
Taşçılık, hattatlık, değirmencilik, dokumacılık, çömlekçilik, demircilik, kalaycılık, tenekecilik, hancılık, sepetçilik gibi meslekler, değişen ekonomik koşulların bir sonucu olarak seri üretime, robotlara, makinelere yenik düştü.
Teknolojiye bağlı olarak unutulmaya yüz tutan mesleklerin sayısı her geçen gün artarken, bazıları da direnmeye çalışıyor. Direnen mesleklerin başında ise bakır işlemeciliği geliyor.
Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin Yukarı Mezopotamya havzasında bulunan Mardin sokakları hâlâ çekiç sesleriyle yankılanıyor.
Tarihi kentin çarşısında bakırcılık mesleğini yarım asırdır sürdüren Hasan Özcan, fabrikasyon ürünlerin piyasaya sürülmesinin ardından artık iş yapamaz hale geldiğini söyledi.
"Her türlü figürü ve ayetleri bakıra yansıtıyorum"
İşini çocuklarına öğrettiğini ve onların da bakır işlemeciliği yaptığını dile getiren Özcan, müşterilerin talebine göre her türlü figürü bakıra işleyebildiklerini ifade etti.
Özcan, "Mardin'in tarihini, taş evlerini, camilerini, kiliselerini, Şahmeran figürleri ve ayetleri bakıra yansıtıyorum. El sanatının unutulmaması için çaba sarf ediyorum. Mesleğimin unutulmaması için yetkililerden destek bekliyorum ve bu konuda çeşitli kurslar açılmasını istiyorum. Eskiden yaptığımız tüm bu eşyalar kullanılırdı, yani insanlar kullanmak için alırdı. Şimdi ise sadece süs eşyası olarak alınıyor. Bakırcılık sanatı ağır bir iştir. Çok emek sarf ediyoruz." dedi.
"Eskiden bu meslek çok değerliydi"
Hasan Usta, "Bundan 50 yıl önce ben daha 10 yaşında iken babamın yanına çırak olarak işe başladım. Baba mesleğiydi, bizler de yaptık. Tabi o zamanlar bu meslek çok değerliydi, kıymeti çoktu. Şu an tabak başta olmak üzere kullanılan eşyalar üretiyoruz. Eskiden yaptığımız bakır kazanlarda yemek yapılır ve bakır tabaklarda, bakır kaşıklarla yenilirdi. Fabrikaların da bu işe el atmasıyla bu kültür terk edildi. Ben babamdan öğrendim, babam da ustasından öğrenmiş bu mesleği. Yani yaklaşık 100 yıldır bu işin içindeyiz. İlk önce oymasını, sonra çizimini yapıyoruz ve daha sonra da örs üzerinden kabartmasını yapıyorum." ifadelerini kullandı.
"Şu an bir çırağım bile yok"
Tüm zorluklara rağmen mesleğini bırakmak istemediğini anlatan Özcan, son olarak şunları kaydetti:
"Gözümüzü bu meslekle açtık, bakır ile doğup büyüdük. Şimdi işlerimiz çok düşmüş ama yine de bu mesleği bırakmak istemiyoruz. Fabrikalara ve her şeye rağmen ben bu mesleği devam ettireceğim. Tabi her mesleğin bir zorluğu vardır. Bizden ne isteniyorsa yapabiliyoruz. Mesela ayeti oturup bakırın üzerinde yapıyoruz. Camın üzerine işliyoruz. Şu an Mardin figürünü yapıyorum. Mardin Kalesi, Ulu Camii, kilise, taş evler... Biliyorsunuz Mardin, hem Müslümanların hem de Süryanilerin yüzyıllardır bir arada yaşadığı bir yer. Bizler de bu kültürümüzü anlatan motifleri bakıra işliyoruz. Müşteriler de alıp evlerine veya iş yerlerine asıyorlar. Eskiden bir iki kişi gelir çocuğunu yanımıza bırakırdı, biz de onlara sanatı öğretirdik. Şu an bir çırağım bile yok. Bu sanatı seven kimse kalmadı. Sadece ben ve çocuklarım bu işi yapıyoruz. Bu sanatın devamı için kurs açılması lazımdır. Bizler severek gider sanatı öğretiriz. Bizler, bu sanatın devam ettirilmesini istiyoruz. İnşallah yetkililer bize destek olur ve bu sanat devam eder. Aksi halde unutulup gider." (M. Salih Keskin - İLKHA)