Teknolojinin getirdiği yapay, katkı maddeleri eklenmiş, lezzeti artırılmış gıdalar ve bunların kolay ulaşılabilir hâle gelmesi; özellikle çocuklarda obezitenin yaygınlaşmasına neden olmaktadır. Obezite basit bir kilo artışından çok, sebep olduğu pek çok yandaş hastalık nedeniyle büyük risk oluşturmaktadır. Bu hastalıklardan bazıları kalp krizi, hipertansiyon, şeker hastalığı, bazı kanser çeşitleri, uyku problemleri, sosyal problemler ve depresyondur.

Çocuklarda obeziteyi tanımlamak için bazı bilimsel ve pratik ölçüm yöntemleri vardır. Cilt kalınlığının ölçülmesi bu yöntemlerden biridir. Bunun için omuz ile dirsek arasında bulunan kasın alt kısmındaki deri kalınlığının ölçülmesi veya kalça kemiklerinin hemen üstündeki deri kıvrımının ölçülmesi basit ve pratik yöntemlerdir.

Vücut kitle indeksinin ölçülmesi de obeziteyi değerlendirmede yaygın olarak kabul edilen bir yöntemdir. Bunun için vücut ağırlığı boyun metre cinsinden karesine bölünmektedir. Örneğin 150 cm boyundaki birinin metre cinsinde boyunun karesi 2.25 m2dir. Aynı kişinin kilosunu 90 kg olarak farz edelim. 90/2.25=40 kg/m2 etmektedir. Yani bu kişinin vücut kitle indeksi ikinci derece obezite olarak kabul edilen 40 kg/m2nin üst sınırındadır. Çocuklarda bu ölçümler aynı yaştaki çocuklar içindeki yüzdelik oranı ile karşılaştırılmaktadır. Oran %85-95 ise fazla kilolu, %95`in üzerinde ise morbid obezite (çeşitli hastalıklar oluşturacak düzeyde aşırı şişman olmak) olarak kabul edilmektedir.

Çocuklardaki obezitenin temel sebepleri, tatlandırıcı ve yağ içeriği yüksek gıdalarla beslenme ve hareketsiz yaşamdır. Bilgisayar ve televizyon başında fazla zaman geçirmek, servisle okula gidip gelmek, park ve oyun alanları yetersiz olan apartman ortamında yaşamak gibi sebepler çocukların harcadığı enerji oranını azaltmaktadır. Son yapılan bir araştırmada 8 ile 18 yaşları arasındaki çocukların bir günde ortalama 7,5 saatini bilgisayar, televizyon ve video oyunlarıyla geçirdiği ortaya çıkmıştır. Bir örnek daha vermek gerekirse, günde birden fazla meşrubat içen bir çocuk fazladan ortalama 120 kcal almaktadır. Bu da çocuğun 10 yaşında 50 kg`ın üzerinde olmasının en basit nedenlerinden biridir.

 

Çocukluk çağındaki obezite bu yaşlarda kalp krizi riskini arttırmaktadır. Oyun oynaması gereken yaştaki çocuk evden dışarı çıkmak istememektedir. Arkadaşları gibi rahat yürüyüp oynayamayan çocuk âdeta eve mahkûm olmaktadır. Günümüz teknolojisinin sonucu olarak elektronik cihazlar da buna âdeta tuz biber ekmektedir. Bu cihazların cazibesine kapılan çocuk, kilo nedeniyle zaten hantallaşmış gövdesini hareket ettirmekten kaçınmaktadır. Bu bir kısır döngüye yol açmaktadır. Yani çocuk hareketsiz kaldıkça kilo almaktadır, kilo aldıkça hareketsiz kalmaktadır. Bu kısır döngü bir noktada kırılmaz ise üzücü fiziksel ve ruhsal sorunlar kaçınılmaz olarak karşımıza çıkacaktır.

Obezitenin tedavisi için çocuklarda davranış modifikasyonu dediğimiz, yaşam tarzı değişikleri ilk düşünülecek yöntemlerdendir. Bunun için çocukları haftada en az 3-4 kez 30-60 dk. sportif faaliyetlere yönlendirmek, ev yemekleri yemelerini sağlayarak düşük glisemik indeksi olan gıdalarla beslemek, evde mümkün olduğunca az fabrikasyon gıda bulundurmak bunlardan bazıları olabilir. Bu önlemlerle %10 kadar kilo kaybı sağlamak mümkündür. Ancak bunun sürekli olması önemlidir. Bu tür yaşam tarzı düzenlemeleri bırakıldığında tekrar kilo alımı söz konusudur.

Günümüzde kilo vermek için bazı ilaçlar kullanılmaktadır. Bu ilaçların da kilo verdirici etkisi %3-8 oranında değişmektedir. Tüm bu önlemlere rağmen gerekli kilo kaybı sağlanamıyorsa ve tekrar kilo alımı söz konusu ise hemen hemen tüm obezlerin ideal kilolarına ulaşabildiği obezite cerrahisi 12 yaşından itibaren yapılabilmektedir. Kiloları yüzünden oyun gruplarına arkadaşları tarafından alınmayan, dışlanan çocuğun psikolojisi olumsuz etkilenebilmektedir. Bu nedenlerle obezite çocuk için sadece fiziksel görüntü, sağlık problemi kaynağı değil aynı zamanda çocuğun sosyal ve psikolojik gelişimini olumsuz etkileyen bir rahatsızlıktır. Bu nedenle obezitenin tedavisine; özellikle erken yaşlarda başlamak, eğer spor, diyet ve ilaçlar ile sonuç alınamıyor ise 12 yaşından itibaren obezite ameliyatını gündeme almak yerinde bir yaklaşım olacaktır.

Sonuç olarak; geleceğimiz olan çocuklarımızı sağlıksız gıdalardan mümkün olduğunca uzak tutmak, çocuk oyun alanlarını artırmak, teknolojik aletlerin kullanımını sınırlandırmak, ileriki yaşamlarında fiziksel ve ruhsal yönden sağlıklı bireyler olmasını sağlamak hepimizin ortak hedefi olmalıdır. Bu konuda hem bireysel hem de idari çalışmaların yapılması büyük önem arz etmektedir.

Kaynak, Diyanet Dergi, Doç. Dr. İbrahim SAKÇAK (Genel Cerrahi Uzmanı)