Hayat aksiyon ve maceralarla dolu bir film gibidir. Her şey hızlı gelişir, her hızlı gelişen, hızlı bir şekilde netice kazanır. Tüccar para kazanmak için, memur amir olmak için, işçi işveren olmak için hızlı adımlarla bulunduğu yerden yükselmek için hareket eder. Yani hız ve hayat ikilisi, hayat’ın asıl manasıdır. Müslüman da hızlı hareket edendir. Ancak ne bir saltanat, ne zenginlik, ne işverenlik nede bir mevki için hareket etmez. Hareketinin tek sebebi, ebedi hayatın saadeti içindir. Bunun için de hayır da hızlı hareket eder, hayır işlerine hızlı koşar.
 
Allah sübhane ve Teâlâ ayet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır;
 
"Hayır işlerinde yarışın!" (Bakara-148)
 
Ebû Hüreyre radıyallahu anh`den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Yararlı işler görmekte acele ediniz. Zira yakın bir gelecekte karanlık geceler gibi birtakım fitneler ortalığı kaplayacaktır. O zamanda insan, mü`min olarak sabahlar, kâfir olarak geceler; mü`min olarak geceler, kâfir olarak sabahlar. Dinini küçük bir dünyalığa satar." Müslim, Îmân 186. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 30, Zühd 3; İbni Mâce, İkâme 78

İnsanoğlu az bir düşünecek olsa, hayır işlerinde ne kadar aceleci olması gerektiğini anlayacaktır. Hayır işlerinden kasıt, hayat ekseninin her bir meridyeni ve paralelidir. Ergenlik döneminden başlar, ölünceye kadar devam eder. Ticarette hayır, arkadaşlıkta hayır ve evlilikte hayır. En önemli bahis, ahir zamanın kangrene dönmüş yaralarından olan evliliktir. Nitekim yaşadığımız yüzyılda birçok insanın yanlış evlilikler neticesinde, boşanmaya varan bir aile yapısına sahip olduğuna şahitlik ediyoruz. Bunun tabi ki birçok nedeni olmakla beraber en büyük nedeni, evlilik öncesi süreçtir.
 
İslam fıkhı ve siyerde bahsi geçmeyen bir takım, hal ve hareketlerin insanlar arasında yayılmasından sonra, evlilikler uçurum kenarlarına benzemeye başladı. Evlilik öncesi tanışma fasıllarının İslam’a uygun olmayan bir biçimde gelişmesi, evlilik öncesi kişilerin birbirlerinden yakınlık beklemesi (velevki zinaya düşürecek durumlar olmasa bile) evlilik evresinin kötü olaylara sahne olmasına neden olmaktadır. Aralarında herhangi bir bağ olmayanlar (nikâh) tanışma evresi adı altında neticeyi garantilemişçesine birbirlerine karşı olan hareketleri belki görünürde samimi olsa da gerçekte kader-i mutlak olsa bile evliliğe zeval veren durumlardır.
 
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Bekâr kızlar, ağaçtaki meyveler gibidir. Meyveler yetişir de toplamazlarsa, güneş bozar ve rüzgâr dağıtır. Bekâr kızlar da işte böyledir; kadınların derk ettiğini derk ettikleri zaman artık onları evlendirmekten başka bir çare/ilaç yoktur. Aksi takdirde fesada düşmeyeceklerinden emin olunamaz. Zira şüphesiz onlar da insandır. (beşeri içgüdülere sahiptir.)" (el-Kafi, c. 5, s. 337)
 
Bu hadis-i şeriften de anlaşılacağı gibi, evlilik çağına gelmiş genç bir kızın evlenmemesi ziyanla sonuçlanır. Bu sadece evlenme çağına gelip evlenmeyenler için değil, aynı zamanda evlilik çağına gelmiş bir bayanın ya da erkeğin, evlilik gibi helal dairesi dururken, nikâhsız bir şekilde velev ki; aileler arasında bir ahid olmasına rağmen, nikâhsız şekilde gelişi güzel, günün tabiri ile “çıkmak” olsa bile fesada düşmekten kendini muhafaza edemez. Kaldı ki evlilik ile neticelense bile, evlilik önce yaşananlar ve birbirlerine karşı sarfedilen sözcükler evlilik sonrasında yerini nefret ve öfkeye bırakır. Çünkü malını peşin satan kârını peşin alır.
 
Bunun içindir ki yine Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadırlar;
 
Gençliğinin başında evlenen genç kimse için şeytan şöyle feryat eder: Eyvahlar olsun bana, eyvahlar olsun bana, dininin üçte ikisini benden korudu."

(Bihar`ul-Envar c. 103, s. 221)
 
Burada geçen “ Gençliğinin başında “ ibaresi evlilik adımı atmış olanların erkenden evlenip, süreyi uzun tutmamaları ile de alakalandırılabilir. Çünkü bu şekilde erken davranan kişilerin arasına da şeytan girip vesvese veremez.
 
Son olarak şunu belirtmekte fayda vardır;
 
Evlilik eski mekânı yeni mekânla değiştirmektir. Bu tür meseleler de Müslüman kardeşlerin birbirleri üzerinde şefaatçi ve kefil olmaları işleri daha da kolaylaştırır. “ Ahir zaman “ kelimesinin ardına saklanıp, kardeşler arasında aracılık yapmaktan kaçınmak, kardeşlerinin bu tür hayır işlerine gitme yolunda kardeşinin eli ayağı olması, bu durumda kardeşi için hayırlı olması babında elinden geleni yapması da muhakkak ki güzel neticelerin doğmasına sebebiyet olacaktır.
Vesselam
 
Muhammed Yusuf Şehidoğlu