Büyük bir nimet: Ağrı

Vücudumuzda muazzam bir savunma mekanizması yaratılmıştır. Bu savunma mekanizmasının en büyük bir parçası da şüphesiz ağrıdır. Ağrı hissi vücutta sağlığı olumsuz yönde etkileyecek bir durum olduğuna işaret eder ve bu olumsuz duruma karşı vücudun önlem alıp zararı en aza indirmesine yardımcı olur.

Mesela bir kişi herhangi bir durumda ağrı duyuyorsa ağrıyı ortadan kaldıracak bir önlem alır ve bu şekilde vücuda verilen zararı ortadan kaldırır. Elini ateşe tutan bir kişi eğer ağrı olmasaydı, cildinin zarar göreceğini bilmeyebilir ve kendine zarar verebilirdi…

Vücudumuzun herhangi bir yerinde oluşan ani bir ağrı sonucunda doktora giderek ileride ciddi rahatsızlıklara neden olabilecek bir hastalığı henüz tam oluşmadan tedavi ettirebiliriz. Ağrı ve acı hissi insanı çok rahatsız eden duygular olmasına karşın, eğer Yüce Allah bu hissi vermemiş olsaydı vücut acı ve ağrı oluşturan durumlara tepki vermez ve çok daha büyük sağlık sorunları oluşabilirdi.

Ağrı hissi, gerçekte sanılanın tam aksine insan için büyük bir hayırdır. Ağrı, her insan için son derece rahatsız edici bir duygudur. Çünkü bu his oluştuğunda günlük işlerimizi yapmakta zorlanabilir veya çalışamaz hale gelebiliriz. Ancak Yüce Allah bu duyguyu çok özel bir nimet olarak vermiştir. Çünkü ağrının görevi, bizi rahatsız ederek ağrının olduğu bölgeye dikkatimizi çekmek ve vücudumuzda bir şeylerin yolunda gitmediği yönünde bizi uyarmaktır. Sinir sistemimizin iletişiminde bir aksaklık olması, çözümü imkansız sorunlara neden olabilmektedir. Nitekim bu rahatsızlıkta ağrı ile ilgili beyne sinyal iletilmediğinden ağrı hissedilmez,
Bazı durumlarda ise ağrı hissedilir, fakat vücutta ağrının kaynağının neresi olduğu saptanamaz. Kuşkusuz her iki durum da kişi için büyük risk oluşturur. Çünkü ağrının yerinin kişi tarafından saptanamaması da en az ağrıyı hissetmemek kadar hayati bir durumdur. Kalp krizi geçirmek üzere olan ve vücudunda ağrı hisseden fakat ağrının kaynağının neresi olduğunu bilmeyen bir kişi, belki tıbbi müdahalede bulunulamadığı için hayati bir tehlikeyle karşı karşıya kalabilir.

Bazı insanlar yaralandıkları anda ve yaralandıktan sonra bir süre acı hissetmezler. Böylece insan, yaralı olduğu halde kendisini koruyacak veya tehlikeden kaçabilecek güç bulur. Acı hissinin iletilmesi de sinir hücreleri aracılığıyla olur. Söz konusu hücreler; acı, sızı, ağrı ve üzüntüyü yok eden, vücudu rahatlatan “endorfin” maddesi içerirler. Endorfin, adeta beynimizin ürettiği bir ağrı kesicidir. Endorfin ağrının ilk hissedildiği anda salgılanır, ama ilk kriz atlatıldığında etkisi geçer. Bu sayede ciddi olarak yaralanan insanlar bile belli bir süre için şiddetli bir ağrı hissetmezler. Ağrı kesici ilaçlar da aynı mantıkla işlev görür. Pek çoğu hastalıkları ve yaraları tedavi etmez, bunlar sadece ağrıyı hissetmemizi engelleyen kimyasal maddelerdir. Yaralanma esnasında acı hissinin azalması Allah`ın insanlar üzerindeki rahmetinin bir örneğidir.

Bacağımızı masanın kenarına çarptığımızda ya da yerdeki kırık cam parçasına bastığımızda ağrı ya da acı hissederiz. Ağrı ve acı hislerinin hayatımızda çok önemli bir yeri vardır, çünkü bize vücudumuzda bir sorun olduğunu bildirirler. Cildimizdeki alıcı hücreler, bize zarar veren şeylere tepki verdiklerinde -beynimize acil mesajlar gönderdiklerinde- ağrı ve acı hissederiz. Bunun üzerine biz de, bu rahatsızlığı gidermek için birtakım tedbirler alırız.

İşte birkaç örnek daha:

• Bir kişi derisi kesildiğinde acıyı hissetmediği için çok büyük ölçüde kan kaybedebilir ve hayati bir tehlikeyle karşı karşıya kalabilirdi.

• Aynı şekilde herhangi bir yeri yandığında acı hissi oluşmasaydı cildindeki yanığa rağmen günlük işlerine rahatça devam edebileceği için bir tedavi uygulama gereği duymayacaktı. Bu da bizi mikroplardan koruyan üst derinin enfeksiyonlara daha açık hale gelmesine neden olacak ve böylece önemli rahatsızlıklara yol açacaktı.

Aslında tıbbın, Lokmanı Hekim`den, Hipokrattan, Galen`den, Farabi`den bu çağın seviyesine kadar gelişmesinin en büyük sebebi ağrıdan başka bir şey değildir elbette..

İşte bütün bunlardan dolayı şöyle diyoruz:

Bize bu güzel nimetleri veren Allah`a hamd olsun…

Allah`a emanet olun.

Kaynak, Söz&Kalem Dergisi, Bilal Fidancı