Siyonist işgalcilerle onların işbirlikçilerinin birkaç yıl süren arama çalışmaları sonunda kendine ulaşıp 5 Ocak 1996 tarihinde hain bir suikastle şehid ettikleri Yahya Abdullatif Ayyaş, HAMAS'ın İzzettin Kassam Birlikleri'ne bağlı istişhadi eylemler grubunun komutanıydı. Onun planladığı eylemlerde Siyonist işgalcilerden toplam 340 kişi ölmüş belki bunun iki kadar sayıda işgalci de yaralanmıştır. Dolayısıyla son birkaç yıl içinde bu grup tarafından gerçekleştirilen ve Siyonist işgalcilerin bellerini burkan başarılı eylemlerin çoğu onun tarafından planlamıştı.
Yahya Abdullatif Ayyaş'ın ismi, "Ayyaş" kelimesinin Türkçede taşıdığı anlam dolayısıyla bazı İslâmi yayın organlarının onun ikinci adını "Ayaş" şeklinde veriyorlar. Oysa "Ayyaş" Arapçada "çok yaşayan, hayat süren" anlamına geldiğinden bu kelimenin Türkçedeki anlamıyla hiçbir ilgisi yoktur.
Genç yaşında şehitler kervanına katılarak sonsuz hayata kavuşan büyük insan ve kahraman komutan Yahya Abdullatif Ayyaş 22 Şubat 1966 tarihinde Kuzey Filistin bölgesindeki Râfât köyünde dünyaya geldi. Babası tarım ve taş kırma işiyle uğraşıyordu. Ailesinin ilk çocuğu olan Yahya'nın daha sonra iki erkek kardeşi dünyaya geldi. Anne ve babasının kendisiyle övünebilecekleri, örnek kişiliğiyle ve cesaretiyle bütün dünyada ün kazanan Yahya, 6 yaşında Kur'an-ı Kerim'i hıfzetmeye ve İslâmi ilimleri tahsile başladı. Gerek Kur'an-ı Kerim hıfzı ve gerekse İslâmi ilimleri öğrenmedeki üstün başarısı dolayısıyla Kudüs Vakıflar Müdürlüğü ona üstün başarı sertifikası verdi. Bir yandan özel İslâmi eğitimle Kur'an-ı Kerim'i hıfzederken ve dini ilimleri öğrenirken diğer yandan da genel öğrenimini sürdürerek liseden 100 üzerinden 92,8 puan alarak mezun oldu. 1991'de Beir Zeit Üniversitesi'nin Elektrik Mühendisliği bölümünden diploma aldı. Üniversite öğreniminde de üstün başarısıyla dikkat çeken Yahya Ayyaş, master ve doktora yaparak sahasında ilerlemek amacıyla yurt dışına çıkmak istedi. Ancak Siyonist işgal yönetimi onun bu yöndeki isteklerini reddetti.
Yahya Ayyaş, 1991'de amcasının kızıyla evlendi. Bu evlilikten doğan ilk çocuklarına sahabeden Bera bin Malik (r.a.)'ın adına nispetle Bera adını verdi. İkinci çocukları olan Abdullatif ise genç komutanın şehid edilmesinden iki gün önce dünyaya geldi.
Yahya Ayyaş, küçük yaştan itibaren İslâmi öğrenim gördüğünden ve İslâmi terbiyeyle yetiştiğinden kendini Filistin topraklarının bağımsızlığı için mücadele eden İslâmi Direniş Hareketi'nin içinde buldu. Cesaretiyle, ihlâsıyla ve samimiyetiyle kısa zamanda önemli bir konuma geldi ve İslâmi Direniş Hareketi'nin İzzettin Kassam Birlikleri adlı askeri kanadına bağlı İstişhadi Eylemler Grubu'nun komutanı oldu. Planladığı başarılı eylemlerle Siyonist işgalcilerin yüreklerine korku saldı.
Siyonist işgalciler, istişhadi eylemlerin komutanı Yahya Ayyaş'ı ele geçirmek için gösterdikleri çabayı hiç kimseye karşı göstermemişlerdi. Onun yerini belirleyebilmek için işgal altında tuttukları toprakları adeta karınca deliklerine varıncaya kadar arıyorlardı. İşgal yönetimi onu altı büyük istişhadi eylemden sorumlu tutuyordu ki bu altı eylemde işgal kuvvetlerine mensup toplam yetmiş Siyonist öldürülmüş, en azından 340 kişi de yaralanmıştı. İşte bu eylemlerinden dolayı işgalciler beş yıldan beridir onun peşindeydiler ve onu "birinci derecede aranan kişi" ilan etmişlerdi. İsrail iç istihbarat örgütü ŞABAK'ın yeni genel müdürü bu göreve getirildiğinde birinci derecede hedefinin Yahya Ayyaş'ı ele geçirmek olduğunu açıklamıştı. ŞABAK onu ele geçirebilmek veya yerini tespit edebilmek için gerek Siyonist işgalcilerden ve gerekse basit dünya menfaatleri için onların hesabına çalışan işbirlikçi casuslardan yüzlercesini peşine takmıştı. Fakat yürütülen bütün yoğun arama çalışmalarına rağmen işgalciler ve işbirlikçileri geçen beş yıllık süre içinde onu ele geçirmeye muvaffak olamadılar. Bundan dolayı o gerek kendini sevenler arasında ve gerekse düşmanları arasında "efsane bir şahsiyet" kimliği kazanmıştı. Dostları ondan söz ederken: "Büyük dahi Yahya Ayyaş, İsrail istihbaratını yanıltmayı başardı" diyorlardı hep.
İşgalci güçler onu ele geçirebilmek için çeşitli yollara başvurdular. Teslim olmaya zorlamak amacıyla ailesine baskı uyguladılar. Yaşlı ve şeker hastası olan annesini tutuklayarak bir buçuk ay süreyle zindanda beklettiler. Daha sonra kardeşlerini tutuklayarak işkenceye maruz bıraktılar. İşgalciler bu konuda o kadar ileri gittiler ki, zaman zaman evini askeri kuşatmaya alarak günlerce kuşatma altında tutuyorlardı. Hatta bir keresinde küçük oğlu Bera`nın kafasına silah dayayarak hanımından kocasının yerini söylemesini istedi ve söylememesi durumunda bu küçük çocuğu öldürecekleri tehdidinde bulundular. Yaşlı babasını şiddetli şekilde dövdüler. Son aylarında da özellikle annesinin onunla görüşmesini engellemek amacıyla onu mecburi ikamete tabi tutuyor ve evinin civarındaki belirli bir bölgenin dışına çıkmasını engelliyorlardı.
Yahya'nın 58 yaşındaki babası Abdullatif Bey şöyle anlatıyor: "İşgal kuvvetleri Yahya'nın yerini söylemediğimiz takdirde evimizi roketlerle yerle bir edecekleri tehdidinde bulundular. Evimize onlarca kez geldiler. Belli bir saatte de gelmiyorlardı. Bazen sabah, bazen öğle, bazen akşam saatinde, bazen gece yarısı geliyorlardı. Bazen bütün aile fertlerini dışarı çıkmaya zorluyor ve beni zorla içeri alarak Yahya'nın saklandığı yeri göstermemi istiyorlardı. Onun evde olabileceğinden ve beni yanlarına almadan içeri girip arama yapmaları halinde kendilerine silahla karşılık verebileceğinden korkuyorlardı. Bu yüzden beni böyle bir şeye karşı kalkan olarak kullanıyorlardı."
İşgal yönetimi Yahya Ayyaş'ı ele geçirmek için yürüttüğü arama çalışmalarında onunla ilişkisinin olabileceğinden şüphelendiği pek çok kişiyi tutukladı. Bunlardan bazıları da çıkan silahlı çatışmalarda şehid oldular. İşgalciler onun sığınabileceğini düşündükleri mağaraların, dağlık yerlerin, mülteci kamplarının, oturulmayan evlerin ve gizli bölgelerin girişlerine özel elemanlar yerleştirdiler. Bütün istihbarat elemanlarına, işbirlikçi casuslara, işgalci askerlere ve diğer güvenlik görevlilerine onun fotoğraflarını dağıttılar. İşgalci askerler onu ele geçirmek amacıyla Batı Yaka bölgesinde baskın düzenlemedikleri köy bırakmamışlardı.
İşte yürütülen bütün bu gayretlerin ve beş yıl süren arama çalışmalarının sonunda gerçekleştirilen suikastın sadece işgal kuvvetlerinin değil aynı zamanda işbirlikçilerin ortak bir operasyonu olduğunun mutlaka bilinmesi gerekir.
Efsane komutan Yahya Ayyaş aslında işgalcilerin sandığı gibi mağaralara, sahipsiz evlere sığınarak kendini gizlemiyordu. Bazen yaşlı bir Filistinli, bazen dindar bir Yahudi, bazen de silahlı bir Yahudi yerleşimci kıyafetine bürünerek beş yıl süreyle onları atlatmayı başarmıştı. Şehirlerde dolaşırken İsrail plakalı ve üzerine "Golan halkıyla beraber!" "el-Halil, sonsuza kadar!" "Mesih'in gelişine hazırlanın!" gibi aşırı sağcı Yahudilerin kullandıkları ancak değişik anlamlara çekilebilecek nitelikteki sloganlar yazılı bantlar yapıştırılmış arabalar kullanıyordu. İşgal yönetimine bağlı istihbarat elemanlarının kullandıkları metotların aynısını Yahya Ayyaş onları atlatmak amacıyla kullanıyordu. O, örneğin kendinden önce şehitler kervanına katılan Kemal Kehil'in cenazesine uzun sakallı, cübbeli ve gözlüklü bir din alimi görünümüyle katılmış ama kimse onu tespit edememişti.
Onunla beraber bulunan arkadaşlarının anlattıklarına göre Yahya Ayyaş konuşmalarında kendisinin bir gün mutlaka şehid edileceğini sık sık hatırlatıyor ancak kendisinden sonra binlerce "mühendis" ve binlerce "Yahya" bırakarak göç edeceğini dile getiriyor ve: "Siyonistler karşısındaki savaşın Yahudilerin tümü Filistin topraklarından çıkarılıncaya kadar devam etmesi gerekir" diyordu.
Onun planladığı ilk eylem, 16 Nisan 1993 tarihinde Gavru Ürdün bölgesindeki Mahula Yahudi yerleşim merkezinde gerçekleştirilen istişhadi eylemdir. Bu eylemde Siyonistlerden iki kişi öldürülmüş ve dokuz kişi yaralanmıştır. Aynı yılın Ağustos ayında yine onun iki elemanının Batı Yaka'nın kuzeyindeki Kefer Balut geçidinde işgalci askerlerin üzerine otomatik silahlarla ateş etmeleri sonucu iki işgalci asker öldürüldü. Bu olaydan dört ay sonra İsrail devriyesinin geçeceği bir yere bomba yerleştirmesi üzere bir elemanını gönderdi. Ancak bu bomba patlamadan ortaya çıkarıldı. Ocak 1994'te planladığı bir eylemde iki işgalci asker ağır şekilde yaralandı. 1994 yazında onun planladığı ve Afule'de gerçekleştirilen bir istişhadi eylemde 8 siyonist öldürüldü, 20'si de yaralandı. Tel Aviv'de gerçekleştirilen ve 22 işgalcinin ölümüne 50'sinin de yaralanmasına yol açan istişhadi eylemi de o planlamıştı. Yine onun tarafından planlanan ve 1995 başlarında Beyti Lid'de gerçekleştirilen bir diğer istişhadi eylemde 22 İsrail askeri ölmüş onlarcası da yaralanmıştı. Altı İsrail askerinin öldürüldüğü Kefâr Darum eylemini de o planlamıştı. Bunun dışında da birçok eylemin planlayıcısı odur. İşgal yönetimi onu öldürebilmek için birkaç suikast gerçekleştirdi. Bunlardan Nablus'ta bir arabaya bomba konması sonucu gerçekleştirilen suikastta Ali el-Asi ve Muhammed Osman adlı arkadaşları şehid oldular. Ancak o patlamadan kısa bir süre önce işgalci askerleri yanıltarak onların gözetiminde binayı terk etmeyi başarmıştı. Sonra bir ara İsrail istihbarat elemanları onun Gazze'nin Şeyh Rıdvan mahallesinde oturduğuna dair haberler aldılar. Bu haberler üzerine düzenlenen suikast sonucu o mahallede meşhur bir patlama olayı oldu. Gazeteler olayda ölenlerin arasında Yahya Ayyaş'ın da olduğunu yazdılar ancak daha sonra öyle olmadığı anlaşıldı. Ayyaş patlamadan birkaç saat önce Şeyh Rıdvan mahallesindeki evi terk etmişti.
Yahya Ayyaş son bir yılını kendisinden sonra görevi devralacak elemanlar yetiştirmekle geçirmişti. Arkadaşlarının anlattıklarına göre o her an ölümle burun buruna olduğunu düşündüğünden adeta zamanla yarışıyordu. Arkadaşlarından biri onun şöyle dediğini bildiriyor: "Yahudiler beni Filistin'den atabilirler. Ama ben halkın arasına onların kolay kolay çıkarıp atamayacakları kişiler yerleştirmek istiyorum." Bu sözü aktaran kişi Yahya'nın onlarca eleman yetiştirerek geride bıraktığına da dikkat çekiyor.
"Efsane komutan" Yahya'nın 6 Ocak Cumartesi günü Gazze'de düzenlenen cenaze törenine 250 bin kişi katıldı. Filistin toprakları böyle kalabalık bir cenaze törenini ilk kez görüyordu. Cenazeye katılan binlerce Filistinli genç "mühendis"in cihadını sürdüreceklerini ve işgalcilerden onun intikamını alacaklarını haykırdılar. Yahya'nın annesi, babası ve hanımı da cenazeye katılanlar arasındaydı. Annesi Aişe Hanım cenazede yaptığı kısa konuşmada gençlere: "Hepiniz bir Yahya'sınız, Allah hepinizi ve bütün gençlerimizi korusun" dedikten sonra: "Şehitlikten daha güzel bir şey mi var" sözüyle ve: "Allah senden razı olsun ey Yahya!" duasıyla konuşmasını noktaladı. Çünkü gözlerinden pınar gibi akan gözyaşları daha fazla konuşmasına müsaade etmedi. Babası da aynı şekilde gözyaşlarıyla dolu kısa konuşmasında Yahya'nın şehid edilmesiyle mücadelenin bitmeyeceğini herkese duyurdu.
Dönemin İsrail Başbakanı Şimon Perez bakanlar kurulunu toplayarak Yahya Ayyaş'ın öldürülmesi hakkında herhangi bir açıklama yapmaya kalkışmamaları için sıkı tembihte bulundu. Bununla birlikte İsrail televizyonu Yahya Ayyaş'ın şehit olmasına yol açan patlamanın bir İsrail helikopterinden frekans gönderilmesi suretiyle gerçekleştirildiği yolundaki haberleri doğruladı. Ayrıca patlamanın gerçekleştiği bölgedeki ahali de olay sırasında havada bir İsrail helikopteri gördüklerini ifade ettiler. İsrail istihbaratının eski genel müdür yardımcısı Godon Azra Yahya Ayyaş'ın öldürülmesinin İsrail istihbaratı açısından büyük bir başarı olduğunu ileri sürdü. İsrail istihbaratının eski genel müdürlerinden Jakob Piri de Yahya Ayyaş'ın gerçekleştirdiği birçok eylemle üstün zekâsını, dehasını ve başarısını ispat ettiğini dile getirdi. Jakob Piri, onun bu kadar süredir istihbarat elemanlarını atlatabilmesinin de müstesna bir başarı olduğuna dikkat çektikten sonra: "Ayyaş'ın ölümüyle bizim şimdiye kadar tanıdığımız en tehlikeli ve en şiddetli bir savaşçının eylemlerine nokta konulmuş oldu" dedi.
Yahya Ayyaş'ın şehit edilmesi sadece Filistin'de değil bütün dünyada geniş yankılar uyandırdı. Öldürülmesinin haberini ilk sayfalarından ve büyük manşetlerle veren Amerikan gazeteleri günlerce onunla ilgili yazılara ve yorumlara yer verdiler. Uluslararası çapta yayın yapan birçok yayın organı onun hayatı, yetişmesi ve mücadelesi hakkında uzun raporlar yayınladılar. Bir Amerikan televizyonu onunla ilgili 40 dakikalık özel bir program yayınladı. Bu programda İsrail istihbaratının onu ele geçirmek için sürdürdüğü beş yıllık çalışmaların İsrail tarihinin en uzun ve en şiddetli arama çalışması olduğuna dikkat çekildi.
Ayyaş'ın şehit edilmesinden sonra Gazze'de dünyaya gelen bazı Filistinli çocuklara Yahya Ayyaş adı verildi. Çocuklarına bu adı verenler Yahya Ayyaş'ın bütün Filistin halkının kendisiyle övüneceği örnek bir şahsiyet olduğunu ve onun anısını yaşatmak amacıyla çocuklarına bu adı verdiklerini dile getirdiler.
Filistin özerk yönetimine bağlı polisler Yahya Ayyaş'ın şehit edilmesinde rol oynadığından ve onun yerinin belirlenmesinde siyonist istihbarat elemanlarına yardımcı olduğundan şüphelenilen 45 yaşındaki Kemal Hammad'ın evindeki bütün belgelere el koydu. Özerk yönetim polisinin, Hammad'ın evini gözetim altında tuttuğu bildirildi. Bunun yanı sıra Kemal Hammad'ın İsrail istihbaratı tarafından sağlanan bir pasaportla Amerika'ya kaçtığı ve ayrıca Yahya Ayyaş'ın şehit edilmesinde rol oynamasından dolayı bir milyon dolar parayla ödüllendirildiği haber verildi. Filistin polisi ise Kemal Hammad'ın tutuklanmasına dair bir talimat çıkardı.
HAMAS'ın resmi sözcüsü İbrahim Goşe, Yahya Ayyaş'ın doğrudan İsrail başbakanının verdiği emirle Şehit edildiğini söyledi.
Tarihler 11 Mayıs 1999 Salı gününü gösterirken Özerk Yönetim Güvenlik Mahkemesi, Yahya Ayyaş'ın şehit edilmesinde suçlu görülen dört kişiyi yargılamaya başladı. Mahkeme savcısı Cemal Şamiye, Yahya Ayyaş'ın şehit edilmesinde birinci derecede suçlu görülen ve İsrail işgal devletinin istihbaratına hizmet eden 45 yaşındaki Kemal Abdurrahman Hammad'ın idamla cezalandırılması talebinde bulundu. Ancak Kemal Abdurrahman Hammad, Yahya Ayyaş'ın şehit edilmesinin hemen ardından Filistin dışına kaçtığından gıyaben yargılandı. Savcı, olayda ikinci derecede suçlu görülen ve birinci suçlunun yardımcısı olarak çalışan Husam Hammad'ın da hapis cezasıyla cezalandırılması talebinde bulundu. Ancak Husam Hammad da olaydan bir süre sonra kaçtığından gıyabında yargılandı. Yahya Ayyaş'a yönelik cinayete yardım ve yataklık eden, aynı zamanda olayda birinci derecede suçlu görülen Kemal Hammad'ın Gazze'den kaçmasına yardımcı olan Kerime Halid Hammad adlı bayanın da hapisle cezalandırılması talep edildi. Kerime Hammad 22 Haziran 1996 tarihinde Gazze Merkezi Hapishanesine konuldu. Olayda suçlu görülen dördüncü kişi Usame Halid Hammad'ın da hapisle cezalandırılması istendi. Usame Hammad, Yahya Ayyaş'ı evinde barındırıyordu ve dayısı Kemal Hammad'ın verdiği içine bomba yerleştirilmiş cep telefonunu Yahya Ayyaş`a o vermişti. Usame Hammad 16 Temmuz 1996 tarihinde tutuklanıp tedbir ve dikkat yetersizliği yüzünden kasıtsız bir şekilde, Yahya Ayyaş'ın şehadetine sebep olmakla suçlandı.
Katil İsrailliler uzun aradan sonra Filistinli ajanların yardımıyla yerini tespit ettikleri Yahya Ayyaş`ı İsrail ajanı Kemal Hammad'dan yararlanarak şehid ettiler. Şehid edilmesinde pil yuvasına pilin yarısı büyüklüğünde bomba yerleştirilmiş cep telefonundan yararlanıldı. Kemal Hammad bu cep telefonunu Yahya Ayyaş'ı evinde barındıran yeğeni Usame Hammad'a verdi. Nitekim Usame Hammad`ın Yahya Ayyaş`ı evinde sakladığı öğrenilmişti. Yahya Ayyaş bir gün Usame Hammad'ın evindeki telefondan babasıyla konuşurken birden telefon bağlantısı kesildi. Bunun üzerine Usame, dayısının verdiği ama bomba yerleştirilmiş olduğunu bilmediği cep telefonunu Yahya Ayyaş`a vererek konuşmasını bu telefonla sürdürebileceğini söyledi. Yahya Ayyaş cep telefonuyla konuşmaya başlayınca Siyonist işgalciler civarda dolaşan bir helikopterden sinyal göndererek söz konusu cep telefonunun pil yuvasına yerleştirilen bombayı patlatarak Ayyaş'ın şehid edilmesine yol açtılar.
Allah Azze ve Celle şehadetini kabul etsin..