Hz. Peygamber (sav) döneminde şiir
100–200 yıl öncesine kadar en etkin kamuoyu oluşturma aracı şiirdi. Eski çağlar boyunca şairler, medya görevi yürüttüler. Şiir, kişi ve toplumu en çok etkileyen bir ifade şeklidir. Cahili Arap toplumunda şiir en az sihir ve büyü kadar insanlara tesir ederdi. O dönem için basın işlevi gören şiir sayesinde olaylar, iyilik, kötülük, kişisel hasletler, tahrikler, savaş tellallığı… ortaya konurdu. Şiir daha ziyade çirkin ve nefsi tahrik edici yönüyle ağır basan bir kuvvet olarak tesir alanı buluyordu.
Cahili Arap toplumunda söz(edebiyat) önemliydi. O halde şiir üzeri örtülecek, etkisi gizlenecek, tahrik derecesi inkâr edilecek bir bahis değildir. Kur`an`da ve Hz. Peygamberin hayatında bu bahis geniş yer tutmuş. Nitekim Kur`an-ı Kerim, şiir sanatının zirve yaptığı bir demde nazil olmaya başlamış. İlahi kelamın belağatına hayran olan ve güzelliği karşısında büyülenip şaşkınlığa uğrayan müşrikler, Hz. Peygamber(s.a.v)`i büyü, sihir, cin ve şiirle ilişkilendirme yoluna gittiler. Bu kutlu davete yönelik saldırı başlattılar ve şairleri öne sürdüler. Sözle, şiirle iç içe olan topluma Kur`an-ı Kerim, ayetleriyle meydan okundu. Onlardan Kur`an`a, onun bir suresine hatta bir ayetine nazire yapmaları istendi. Nur karşısında karanlığın gücü ne ki?... Bu davete, meydan okuyuşa, ikaza karşı müşrikler ne mi yaptılar? Önce apışıp kaldılar, sonra şeytani dürtülerden cesaret alıp şirretliklerini artırdılar.
Hz. Peygamber(s.a.v), risalet görevine başladığında Mekke bir bakıma şiir merkezi (medya üssü) gibiydi. Yarımadanın en etkin şairleri burada bulunuyor, en güzel şiirleri Kâbe`ye asılıyordu. İlahi vahiy nazil olur olmaz Yahudi zihniyet, şiir silahını devreye soktu. İslam düşmanı şairler, İslamla alay ediyor, Hz. Peygamber(s.a.v)`i incitiyor, mü`mine kadınları hicveden ve hakaret dolu şiirler söylüyorlardı. O günün medyası şiirle beslendiği için hakaret içerikli bu şiirler, kısa zamanda ağızdan ağza yayılıyor. Toplum İslam aleyhinde kışkırtılıyordu. İslam düşmanı olan, hicvedici sözlerle etki alanı oluşturan böylesi şairler, Resul-i Ekrem(s.a.v)`in şu ikaz ve azarına dâhil olmuştur:
“Birinizin içinin irinle dolması, (çirkin) şiirle dolmasından hayırlıdır.” (Buhari, c.7, s.109)
“Şiir, söz makamındadır. Güzeli, kelamın güzeli gibi; çirkini sözün adisi gibidir.” (Feyzü`l Kadir, c.4, s.175)
Merhamet sembolü olan “Canlar Cananı” Hz. Muhammed (s.a.v), bir noktada oldukça sert ve şiddetliydi. Hatta bu suça bulaşanları en ağır bir şekilde cezalandırdı. Bu suç sahipleri, günümüz medyası gibi İslam düşmanlığı yapan, Müslümanları sözleriyle inciten, şirk düzeninin şairleriydi. Hz. Peygamber (s.a.v)`in bu sert tutumu özellikle şu sebeptendi:
Bu şairler, kendi zihin kirliliğini, küfrünü şiirleriyle insanlara bulaştırmak, karanlık ve şirkle örülmüş dünyalarına başkalarını ortak etmekteydi. Çünkü İslam, kişi ve toplumun ruh sağlığını önemser. Kişi ve toplumu fitne ve fesada sürükleyen her türlü davranışın ‘el, dil veya kalbi buğzla` menedilmesini ister.
–Hz.Muhammed (s.a.v), şiir gücüyle Mü`minleri hicveden, müşrikleri İslam aleyhinde kışkırtan şair Ka`b bin Eşref`i öldürtmüştür. (Kütüb-i sitte, c.7, s.289)
–Bedir Savaşı`nda esir edilen müşriklerden kimi fidye karşılığında serbest bırakılırken, kimi karşılıksız affedilirken Allah Resulü(s.a.v)`nü hicveden, Müslümanları küçümseyen Ukbe bin Ebi Muayt ile anlattığı asılsız hikâyelerin Kur`an-ı Kerimden üstün olduğunu yayan Nadr ibnu`l Haris idam edilmiştir. (A.g.e)
–İslam aleyhtarı şiirler yazan Amr bin Abdullah İbnu Umeyr, Bedir`de esir alınmıştı. İslam aleyhinde bir daha şiir yazmayacağına dair söz verince serbest bırakılmıştı. Fakat bu müşrik sözünde durmayıp tekrar İslam aleyhinde şiirler söyledi ve Uhud`a katılarak tekrar Müslümanlar tarafından esir alındı. Önceki gibi söz verip kurtulmak istediğinde, “Müslüman bir delikten iki kez ısırılmaz” ferman-ı Resulle geri çevrilerek idam edildi. (A.g.e)
–Mekke Fethi akabinde tüm müşrikler affedilirken “Kâbe`nin örtüsüne sarılı olarak bulunsa dahi öldürülmesi” emredilen on kişiden üçü şairdi. (A.g.e)
Şiir konusu, İslami açıdan incelendiği zaman bazı gereklilik ve şartlar aranmakta, İslami esaslara uyan şiirler övülmektedir. İslami şiir hakikata kapı aralamalı, dini hükümleri teşvik edici olmalı, nefsi arzulara seslenmemeli, Müslümanları övmeli, İslami şiarları yüceltmelidir. İnci misali söz ipine dizilen mısralar Allah (c.c)`ı anmalı, Resulü medhetmeli, mücahitleri aşk ve şevke getirmelidir.
Allah Resulü(s.a.v), İslam`ı tebliğ ederken şiir ve şairi önemsemiş, mü`min şairleri övmüş, himaye etmiş, şevklendirmiştir. Öyle ki şiir, Hadis-i Şerif`in beyanıyla “Düşmanın silahıyla silahlanınız” kapsamına giren “Oktan daha tesirli bir silah” sayılmış. İmanlı yüreklerin Peygamber aşkıyla yazılmış şiirleri bizi Resulullah (s.a.v)`ın şiir ve şair hakkındaki gerçek tavrını öğrenmeye götürür. Bir bakıma Hz. Muhammed (s.a.v)`in resmi statülü şairi olarak Hassan bin Sabit (r.a) seçilmiş, onun için bir kürsü hazırlanmış ve o aziz sahabe o kürsüde İslam`ı öven; şirki ve tuğyanı reddeden şiirler söylemiştir. Ayrıca Abdullah ibnu Revaha ve Ka`b ibnu`l Malik (r.anhuma), Hz. Peygamber (s.a.v)`in yanından hiç ayrılmayan, pervane misali etrafında ‘Peygamber sevgisiyle` pır pır eden diğer iki şairdi. Ashab dahi, Arap edebiyatı ile ilgili müzakereler yapar, şiire olumlu yaklaşır, önem verirdi.
Arap şiiri, Kur`an dilini anlamada büyük bir işleve sahiptir. Hz. Peygamber (s.a.v): “Bir kelimenin anlamını belirlemede tereddüde düşerseniz, Kureyş`in eski şiirlerine başvurunuz” buyurmuştur. Hz. Ali (k.v)`den rivayet edilen şiirler bir divan (kitap) oluşturacak toplama ulaşır. Yüz binlerce beyti ezberlediği söylenen Hz.Aişe (r.anha), şiiri bir eğitim aracı olarak görür, ‘Çocuklarınıza şiir öğretiniz; dilleri tatlılaşır` tavsiyesinde bulunur. Hz.Ömer (r.a), şiirindeki gayr-ı meşru içerik nedeniyle bir valisini görevden alır.” (Ahmet ÖZALP`ın konuyla ilgili makalesinden)
Urve bin Hişam, babasından şöyle rivayet eder: “Şiiri, tıbbı ve fıkhı mü`minlerin annesi Aişe (r.anha)`den daha fazla bilen hiçbir kadın görmedim.” (Bostan`ul Arifin, s.33)
Bütün bu rivayetler gösteriyor ki sözün bal arısı gibi olan şiir, zaman zaman Resulullah(s.a.v) tarafından teşvik edilmiş, zaman zaman kısa beyitler halinde mü`min dimağlara bir aşk olarak akmış, zaman zaman dinlemek arzusu dile getirilmiştir. Şirk, batıl, heva, şehvet, isyan… adına olan şiirler men edilirken Tevhid, hakk, edep, haya, itaat… adına olan şiirler övülmüş. Böylesi şairler iltifat görmüş, şiir söylemeye teşvik edilmiştir. Sonsuz güzelliklere, edebe vurgun olan insan ruhu, imani bir olgunlukla mükemmel zat Resul-i Ekrem(s.a.v)`i “her şeyden daha öte tutan bir sevgiyle” kalbine sertaç etmiş.
Kaynak, İnzar Dergisi. İbrahim DAĞILMA