Çocuk eğitiminde sevgi ve güven

Sevgi, gönülden kopup gelen derin muhabbettir. Karşılığı beklenmeyen ulvi bir ilgi, sıcak ve içten gelen bir temayüldür. Kişide her hal u kârda sevilenin üzerine titreme, kollama gibi duyguların oluşmasını sağlar. Bu da fedakarlığa, feragata, sevgisi uğruna bedeller ödeyebilme vasıflarına ulaştırır.

Bu sevginin en önemli neticesi şüphesiz ki karşı taraf üzerinde bıraktığı tesirdir. Bu tesir, taraflar arasında ülfet, ünsiyet ve güveni temin eden en önemli unsurdur. Bu temele dayanmayan ilişki ve yaklaşımların başarılı olması mümkün değildir. Hatta başarıdan ziyade bazen nefrete, hayat boyunca sürecek kopmalara sebep olmaktadır. Güvene, sevgiye dayanmayan yaklaşımlarda ciddiyet ve dürüstlük olmadığı gibi karşılık bulması da mümkün değildir.

Bugün toplumdaki güvensizliği, ilişkilerdeki çöküşü incelediğimizde bu sonucu açık bir şekilde çıkarmak mümkündür. Yaklaşımlarda dürüstlük, sevgi kalmamıştır. Çünkü bütün ilişkiler çıkar üzerine kurulmuştur. İnsanımızdaki anlayış; “ben kazanayım” anlayışıdır. Karşı taraf  kazanmış veya kaybetmiş, hiç önemli değildir. Halbuki toplumsallığa inanan, insanlara karşı sorumluluk taşıyan insanlar için “ben de kazanayım, muhatabım da kazansın” anlayışı dahi yetersizdir. Ticari ahlakta bile bu ölçü bir noktaya kadar ancak doğru olabilir. Çünkü mağdur, muhtaç insanların ayakta durabilmeleri için, yeri geldikçe “onlar kazansın” anlayışında olmak kaçınılmazdır. İslam anlayışında bencilliğe kesinlikle yer yoktur. İnsanlara faydalı olmak isteyen, olgun, haddini bilen insanların anlayışları, erdem üzerine bina edilmiştir. Yani “o kazansın” diyebilmelidir.

Konumuz eğitim olduğundan sevgi ve güvenin eğitim açısından önemini inceleyeceğiz. Bu noktada ön plana çıkan, eğitimci yani mürebbidir. Mürebbi, bütün yaklaşımlarında öğrencisini düşündüğünü, onun iyiliğini, menfaatini, istikbalini her şeyin üstünde tuttuğunu kanıtlamak durumundadır. Bu da kalbe istinad eden bir sevgi ile sağlanabilir. Ciddi bir eğitimci, öğrencilerinin sevgisini, muhabbetini elde etmiş olan eğitimcidir.

Bu noktada baba veya anne sevgisi en güzel misal olmalıdır. Çünkü bunların çocuklarına yönelik sevgilerinden şüphe edilemez. Yeri geldikçe çocukları için canlarını ortaya koymaktan geri durmazlar. Bundan dolayıdır ki çocuklar belli bir yaşa kadar neredeyse anne– babanın bütün davranışlarını, sözlerini, ahlaklarını taklid eder, olduğu gibi uygulamaya çalışırlar.

Mürebbi; sevgi, dürüstlük ve ciddiyetinde kendini o derece kabul ettirmelidir ki çocuk veya öğrenci ona büyük bir sevgi ve güven duysun. Bunun sonucu olarak da bir hayranlık oluşsun ki onun gibi olmayı, ona benzemeyi arzulasın. Onun ahlakını, anlayışını alsın. Bu ilişki ve yakınlık sağlandığında mürebbi, bütün vermek istediklerini rahatlıkla verebilecektir.

Çocuğun fıtratı da ortadadır. Masumiyeti, kendini her şeyinde ortaya koymaktadır. İnsanlara yaklaşımı temiz, masumane ve sevgiye dayalıdır. Aynı şekildeki tüm yaklaşımlara da gözü kapalı karşılık vererek kendini kaptırıvermektedir. Bu çağlarda iyi veya kötü sevgi ve şefkate dayalı geçecek birkaç yılı, bu yıllara ait hatıra ve olaylar, bu vesile ile kazandığı karakter çok etkilidir. Sert kayaya kazılan nakış gibidir. Bütün ömrü boyunca kişiliği üzerinde tesirini hissettirecektir.

Çocuğun sevgiye bu kadar bağımlı olmasının olumsuzlukları da elbette ki çok fazladır. Çocukta sevginin kaynağını, amacını yargılama endişesi yoktur. Olaylar, kişiler ve davranışları değerlendirip iyiyi kötüden ayırma, seçici olma olguları her ne kadar yeni yeni gelişiyorsa da henüz olgunlaşmamıştır. Dolayısıyla sevgi libaslı her türlü ilgi ve yaklaşıma kendini kaptırabilmektedir. Yani bir hırsız, sevgiye dayalı bir arkadaşlık ile çocuğu çok rahat bir şekilde hırsızlık bataklığına çekebilmektedir. Bu durum, bugün toplumun alt yapısını darmadağın eden sokak kültürünün bütün muzır çeşitleri için geçerli olan bir hakikattir.

Çocuğun bir diğer önemli özelliği de onun sevgi ve ilgiye olan ihtiyacıdır. Bu, mutlaka gözetilmesi gereken bir durumdur. Her zaman varlığını hissettirmek, ilgi görmek, el üstünde tutulmak ister. Bu, onun fıtri bir özelliğidir. Bir anda kendini dinamik bir hayat içerisinde bulduğundan kendisi de bu hayatta yerini almak istemektedir. Ancak bedensel ve ruhi zayıflığı, onu çevresinden sevgi ve şefkat görme beklentisinde bırakmaktadır.

İşte tespitinin iyi yapılması gereken nokta budur. Onun sevgi ve şefkate muhtaçlığı, hayata hazırlanması ve sağlıklı bir eğitim alması için önemli bir avantajdır. Her türlü sevgiye karşılık verdiğinden, bu sevgiyi doğru bir üslupla ve sağlıklı kişilerden alması gerekir. Burada yine ebeveynin büyük rolleri karşımıza çıkmaktadır. Çocuğun ebeveyne olan büyük sevgi ve bağlılığı heder edilmemelidir. Bu misyon gereği gibi kullanılmadığı takdirde çocuk sevgi ve bağlılığını başka unsurlara yöneltecek veya başka unsurlar kendiliğinden çocuğu cezp edecek ve sağlıksız bir büyümeye, sağlıksız karakter kazanımlarına götürecektir.

Ebeveyn veya diğer yakın kişilerin sevgi ve ilgileri çocuğu her açıdan sarıp sarmalamalıdır. Öyle ki çocuğun özellikle yetişmesi ve manevi donanımları için lazım olacak her şeyi karşılamalıdır. Ki çocuk sağlı sollu sağlıksız şeylerin cazibesine kapılmasın. Bu sevgi yakınlıkta doyuma varsın.

Sözünü ettiğimiz sevgi de elbette ki rastgele ve şımartacak, ciddiyetsizleştirecek bir şekilde olmamalıdır. Dozu, şekli, içeriği hesaplanmış, ciddi ve yönlendirici bir keyfiyet taşıması kaçınılmazdır. İnsandaki en köklü karakter ve edinimlerin çocukluğunda aldığı şeyler olduğu unutulmamalıdır. Buna göre; sevdiği insanların hemen hemen her şeylerini taklit edip uygulama azminde olan bir mekanizma ile karşı karşıyayız. Dolayısıyla çocuğun çevresindeki insanlar ister istemez onun için mürebbidir. Ortaya konulacak ilgi ve alaka, çocuğu eğitmeye yönelik olmalıdır. Her şeyden önce ona Rabbini tanıtacak, Rabbine bağlayacak motiflerin kullanılması, İslamî hassasiyetlerin, güzel ahlakın, dürüstlük ve olgunluğun gösterilecek ilgi ve alakanın çerçevesini oluşturması kaçınılmazdır.

Görüldüğü gibi çocuk sahibi olma, evlat, büyütme alelade bir olay değildir. Bir mühendislik projesi hassasiyeti gerektirmektedir. Bir bina proje edildiğinde daha temelden, katların sayısına göre hesaplanmalıdır. Bununla beraber zemini ilgilendiren jeolojik hesaplamalar, hava şartları, deprem riski gibi tüm etken unsurlar göz önünde tutulur. Bunlar yapılmazsa binanın çok katlı bir mezarlık veya tabutlar yığını olması mukadderdir.

Gelecek sayıda Allah Resulü`nün (sav) sevgiyle eğitim metodunu tahlil edeceğiz inşaallah. Allah`ın rahmet ve inayeti salih ve muttaki evlat yetiştirenlerin üzerindedir.

Kaynak, İnzar Dergisi, Şehzade Demir