AGD Adıyaman şubesi tarafından düzenlenen basın açıklaması ile başta Doğu Türkistan olmak üzere İslam ülkelerinde devam eden sıkıntılara dikkat çekildi.

Basın açıklamasını Adıyaman Şuurlu Öğretmenler Derneği Başkanı Aziz Özdemir okudu.

"Tarih okumalarımız, sömürgecilerin yağma ve talanlarının dünyayı yaşanmaz hale getirdiğini göstermektedir." diyen Özdemir, "Uluslararası anlaşmalar ve insan haklarına dair bildirgeler güçlülerin zayıfları ezmesinin önüne geçememiştir. Tüm dünyada, uluslararası sistemde hakim olan hukuk, gücün hukukudur." dedi.

Emperyalist ülkelerin sürekli olarak zayıf bırakılmış ülkeler üzerinde baskı ve zulüm ile egemen olmaya çalıştıklarını dile getiren Özdemir, "İkinci Dünya Savaşının ardından geçen 73 yıla rağmen yeryüzünde barış ve adalet tesis edilememiştir. Başta ABD olmak üzere teknolojik bakımdan güçlü olan ve çıkarlarını her türlü kutsalın üzerinde tutan ülkeler, zayıf bırakılmış ülkeleri ve halkları ezmeye devam etmektedir. Emperyalizm, işgallerle, iç savaşlarla, şiddet ve korkuyla, zayıf bırakılmış ülkeler ve halklar üzerindeki baskı ve tahakkümlerini sürdürmektedir." şeklinde konuştu.

"Neredeyse tüm İslam coğrafyasında vesayet rejimleri vardır"

İslam ülkelerindeki Müslüman halkın zalimlerin insafına terkedildiğini dile getiren Özdemir, "Bir yandan ABD, Afganistan'ı, Irak'ı işgal ederken, Libya, Suriye'yi ve Yemen'i karıştırırken; israil de Filistin'i Batı Şeria ve Gazze'ye sıkıştırmaktadır. Diğer yandan Çin, 1949'dan bu zamana kontrolü altında bulundurduğu Doğu Türkistan'da Müslümanlara her türlü baskıyı uygulamaktadır. Mevcut dünya düzeninde İslam ülkeleri ve Müslüman halklar, ya ABD, İngiltere, israil safında yer alamaya ya da Rusya-Çin ikilisinden birine sığınmaya zorlanmaktadırlar. Neredeyse tüm İslam coğrafyasında vesayet rejimleri vardır." ifadelerini kullandı.

İslam ülkelerinin tam bir bağımsızlığa sahip olmadığını ifade eden Özdemir, "Bağımsızlığını ilan etmiş birçok İslam ülkesinde ABD üsleri ve askerleri bulunmakta, bu ülkelerin asker ya da sivil yöneticileri de maalesef tüm icraatlarını ABD vesayeti altında yürütmektedirler. Görünürde bağımsız İslam ülkeleri, ne yazık ki gerçekte ekonomik, teknolojik ve askeri alanlarda küresel güçlere bağımlıdırlar. İslam ülkelerinin küresel güçlere bağımlı oluşları ya da küresel güçler arasında denge politikaları izlemek zorunda kalışları, haksızlıklar karşısında ya göstermelik tepki vermelerine ya da susmalarına yol açmaktadır." diye konuştu.

"Orta Afrika Cumhuriyeti'nden Arakan'a İslam ülkeleri ve Müslüman halklar küresel güçlerin zemin hazırladığı sıkıntılarla boğuşmaktadırlar." diyen Özdemir, şöyle devam etti:

"Yetmiş yıldır Çin kontrolü altında bulunan ve Türkiye'nin iki buçuk katı büyüklükte yüzölçümüne sahip olan Doğu Türkistan'da da Müslümanların durumu içler acısıdır. Çin yönetimin küresel bir güç oluşu ve boşluk bırakmayan bir diplomasi yürütmesi Doğu Türkistan'la ilgili sağlıklı bilgi akışının ve oradaki Müslümanlarla iletişimin önüne geçmektedir. Hangi renkten, dilden ve inançtan olursa olsun bir topluluğun temel haklardan mahrum bırakılarak sistematik baskılarla asimile edilmeye çalışılması kabul edilemez. Doğu Türkistan'da yaşayan kardeşlerimizin birçok temel haktan mahrum bırakıldığına, inanç ve düşünce özgürlüklerinin kısıtlandığına, toplama kamplarında tecrit edilmiş bir yaşama zorlandığına, psikolojik ve fiziksel işkencelere maruz kaldıklarına dair haberler canımızı yakmaktadır."

"Çin'in Müslümanlara yaptıkları kabul edilemez"

Çin rejimi tarafından Müslümanlara yapılanların asla kabul edilemeyeceğini vurgulayan Özdemir, "Çin'in bu baskılara gerekçe olarak tüm Müslüman Doğu Türkistan halkını şiddetle ilişkilendirmesi de kabul edilemez. Tam tersine insanların temel hak ve özgürlük talepleri karşısında Çin yönetiminin baskı ve tahakküm uygulaması bir şiddettir. Afrika'dan Asya'ya birçok İslam ülkesiyle ticari ilişkileri olan Çin'in Müslüman Doğu Türkistan halkına ve Çinli Müslümanlara karşı tutumunu gözden geçirip iyileştirmesi, ilişkilerimizi güzelleştirecek ve kolaylaştıracaktır. Ancak Çin, kendi askeri gücüne ve ekonomik büyüklüğüne insanların temel hak ve özgürlüklerinden daha fazla inanırsa, tüm İslam dünyasında kendisine karşı nefret büyütmekten başka bir şey elde edemeyecektir." dedi. 

"Çin, Müslüman Doğu Türkistan halkının ve Çinli Müslümanların haklı taleplerini susturmak, örtbas etmek ve bu hakların dış dünyayla irtibatlarını kesmek yerine farklı kimliklerin temel hak ve özgürlüklerini yaşayabilecekleri bir zemin oluşturmanın gereklerini yerine getirmelidir." ifadelerini kullanan Özdemir, "Başta Türkiye olmak üzere İslam ülkelerinin Müslüman Doğu Türkistan haklı talepleri doğrultusunda Çin'e karşı birlikte hareket etmeleri ve her platformda bu konuyu dile getirmeleri Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin seslerine ses katacaktır. Doğu Türkistan'da sıkıntılar yaşanırken işgal altındaki Filistin topraklarında da israil, Müslümanlara zulmetmeye devam etmektedir." şeklinde konuştu.

"İslam coğrafyasındaki parçalanmışlık mutlaka giderilmelidir"

Müslümanlara arasında vahdetin sağlanması gerektiğini vurgulayan Özdemir, "Suriye'de ve Yemen'de derenin kuşu derenin taşı ile vurulmaktadır. İslam coğrafyasındaki parçalanmışlık mutlaka giderilmelidir. Irkçılık ve mezhepçilik yapılarak bir yol alınamayacağı ortadadır. Yeryüzünde huzur ve barış isteniyorsa, tüm mazlumların ve tüm mazlum coğrafyaların kurtuluşu isteniyorsa, mutlaka ama mutlaka tüm İslam ülkeleri; ABD, İngiltere, Avrupa Birliği ve israil güdümünden uzak politikalar üretmek zorundadır. İslam ülkeleri ve Müslüman topluluklar hem İslam coğrafyasında hem de tüm dünyada barış ve huzurun Türkiye, İran ve Mısır'ın birlikte hareket edebilecekleri bir zeminin oluşmasından geçtiğini görmelidirler. Kuklalara karşı hamasete dayalı söylemler geliştirip kuklacılara teslim olunarak gidilen yolda duvara toslamak kaçınılmazdır." ifadelerini kullandı.

Özdemir, son olarak, "Biz dünyada hak ve adalet ekseninde tüm farklılıklarımızla birlikte barış içerisinde yaşamak istiyoruz. Biz dünyada Müslüman ya da gayrimüslim kimsenin saçının teline zarar gelmesin istiyoruz. Biz dünyada insanların hak ve hukukları gözetilmesi, kimseye ikinci sınıf muamele yapılmamasını istiyoruz. ABD ile stratejik ortaklık hiçbir İslam ülkesine fayda getirmez. İsrail ile birlikte hareket etmek hiçbir İslam ülkesine fayda getirmez. Dünyanın herhangi bir yerinde bir insanımızın haksızlığa uğramasını istemiyorsak bunun yolu İslam ülkelerinin hak ve adalet ekseninde güç birlikteliği yapmasından geçer. Dünyanın herhangi bir yerinde bir insanımızın haksızlığa uğramasını istemiyorsak bunun yolu D-8'in canlandırılmasından, D-60'ın ve D-160'ın kurulmasından geçer. Dünyanın herhangi bir yerinde bir insanımızın haksızlığa uğramasını istemiyorsak bunun yolu tüm yeryüzünde adil bir düzenin kuruması için gayret etmekten geçer." diye konuştu. (Cemil Özdaş-İLKHA)