İnzar Dergisi'nin ilk sayısından alınmış bu yazı sanki hala geçerliliğini korumaya devam ediyor ve bu sesleniş bu çığlık hala yankılanıyor...
Sevgili babacığım,
Güven veren sesine hasret, gülümseyen yüzüne hasret, sıcak kucağına, güçlü kollarına hasret gönlümle başlıyorum mektubuma. Seni o kadar çok özledim ki; hiçbir acı senin yokluğuna, bizden ayrı oluşuna bedel değilmiş. Hiç ama hiçbir hasret, acı, dert senin özlemin kadar yakmazmış içimi..
Hatırlıyor musun, senin beni kollarına alışını, gezdirişini… kırlarda, bayırlarda birlikte yaşadıklarımızı…
Sonra bir gün, yaşamaz olmuştum o güzel anları. Çünkü seni göremez olmuştum. Evde yoktun artık. Zaman akıp giderken ve ben de büyüdükçe senin yokluğunun sebebini anlamaya başlamıştım. Evet o gün seni bizden alıp götürmüşlerdi. Uzun yıllar geçmesine rağmen bir daha da getirmediler seni.
Bir gün annem, “Hadi Oğlum hazırlan babana gidiyoruz” dedi. Uzun bir yolculuktan sonra koskocaman bir binanın önünde durduk. Binanın önünde asker ve polisler vardı.
“Anne, babam burada mı?” diye sordum. “Evet baban burada, bu binanın içinde” dedi.
“Ama burada polis ve askerler var” dedim. Annem, “Burası cezaevi oğlum. Bunlar da asker ve gardiyanlardır. Baban ve arkadaşları da beraber içerde tutuluyorlar” dedi. Sonra içeri girdik. Uzun bir aradan sonra birden seni gördüm karşımda. O an duyduğum mutluluk ve sevinci anlatamam. Bütün gücümle gelip boynuna sarılıp sıkmak geldi içimden. Beni kollarına alıp öpecektin, sevecektin. Mutluluktan uçacak gibiydim. Uzun sürmedi sevincim. Hayallerim kursağımda kalmıştı. Dokunamadım sana, sıcaklığını hissedemedim. Kahrolası aptal camlar da nereden çıkmıştı, ne işleri vardı burada? Sana dokunmamı engelliyorlardı. Hem bu boru gibi demirleri kim koymuştu buraya, camlar yeterli gelmiyor muydu? Sana dokunamıyorum işte. Dalından koparılan gül misali solmuştum. Ama olsun, en azından “Baba, baba” diye sesimi duyurabilmiştim sana. Hem “Oğlum, nasılsın” demekle uzun bir hasret ve özlemden sonra o güzel, tatlı ve güven veren sesini işitmiştim. Bu ilk ziyaretimizde hafızamda yer edinen; unutamadığım, unutamayacağım, gözlerden sineme akan, gözyaşlarını bırakan gözler oldu. Sonra günler ayları, aylar yılları kovalayıp durdu. Her şey değişiyordu. Değişmeyen tek şey senin hâlâ aramızda olmayışındı.
Yıllar geçiyor, biz de ziyaretlerine gelmeye devam ediyorduk. Ayda bir açık görüş hakkı tanınmıştı. Açık görüşlerde sana dokunabiliyor, boynuna sarılıp var gücümle sıkabiliyordum. Seni öpüp kucağına oturabiliyordum. Meğer hiçbir kucak seninki kadar müşfik ve sıcak değilmiş. İçindeki sevgiyi ve gözlerindeki derin şefkati daha yakından ve daha sıcak hissedebiliyordum. Seninleyken zaman ne kadar da hızlı geçiyordu. Toprağın suya doymaması gibi seninle beraber olmaya doyamıyorum. Görüş bittiğinde senden hiç ayrılmak istemezdim. Beni zorla sen gönderirdin. Sana sürekli
“Artık yeter eve gel baba” derdim. Sen de “Gelemem, beni bırakmıyorlar oğlum, nasıl gelirim” derdin. Ben de “O zaman sizin eviniz nerde, ben geleyim, seninle birlikte kalayım” der, yine bana “Hayır, olmaz, seni bırakmazlar” derdin.
Seni öylesine özledim ki!.. Ayda bir yapılan açık görüşler, haftada bir açtığın telefonlar bile dindirmiyor içimdeki hasret. Görüşlerdeki nasihat ve teselliler söndürmeye yetmiyor içimde büyüyen ateşi.
Canım babacığım! Bir gün ablam ne söyledi biliyor musun? Bir gün eve geleceğini, ona sarılıp öpeceğimiz, onun da bizi kucağına alıp seveceği gün gelecek mi acaba? Dedi. Ben de “Babamın gelmeye niyeti yok. Baban dünyanın sonuna kadar bir daha gelmez” dedim. O sırada annem; “Hayır oğlum inşallah baban bir gün gelecek. Sizin her gün ona ve arkadaşlarına yaptığınız dualar bir gün onu getirecek” dedi. Duadan bahsedince aklıma geldi. Okullar kapatılıp yaz tatilini girdiğinde tembihlediğin gibi kardeşlerimle beraber Kur`an-ı Kerim kursuna gidiyoruz. Olmamı istediğin bir evlat olmaya hep gayret edeceğim.
Canımdan çok sevdiğim babacığım inan içim içimi yiyor ya bitmezse senden uzak ve ayrı kaldığımız geceler, ya geçmezse hasret ve özlem dolu günler, ya vuslat suyu hasret ateşini söndürmezse, uzayan yıllar daha da uzayıp getirmezse seni… yılların hasret ve özlemiyle göz yaşlarım söndüremez içimde yanan sevgine dair ateşi.
Şu anda dışarıda senin kadar hiçbir şey ilgilendirmiyor beni babacığım. Senin ve arkadaşlarının dışarı çıkması için hep dua edeceğim, hiç tembellik yapmayacağım.
Sevgili babacığım! Sakın ümitsiz, ilgisiz, sevgisiz ve duasız bırakma bizi… Seni ve arkadaşlarını Rabbime emanet ediyorum.
İçten sevgilerimle...
Oğlun
Kaynak İnzar Dergisi, 1. sayı, Yıl 2004