Bismillahirrahmanirrahim.

Dünyaya ve dünya hayatına nasıl bakılmalıdır? Bu sorunun sorulmadığı bir çağ, bir zaman dilimi var mıdır acaba? Herkes ve her kesim kendi bakış açısına göre cevaplandırmaktadır bu soruyu. Kimisi dünyayı değersiz, çöpe atılması gereken bir paçavra olarak görüp, ‘hiçbir şeyine kıymet ve ehemmiyet vermemek gerekir` derken; bir başkası dünya hayatındaki rahatlığın, buradaki mutluluğun her şeyden daha önemli ve gerekli olduğunu savunur.

Ahirete iman eden, dünya misafirhanesindeki zamanımızın ne zaman biteceği bilgisinin bize verilmediğini bilen kişiler olarak, bu misafirhaneye bakışımız nasıldır ve nasıl olmalıdır?

Kur`an-ı Kerim ayetlerini ve Resulullah (S)`ın hadislerini ve de sünnetini toplu olarak değerlendirdiğimizde nerede, nasıl durmamız gerektiğini anlamak daha kolay ve anlaşılır olacaktır. Çünkü bazen bir ayet veya hadis dünya hayatını tamamen yererken, bir başkası dünyadan ve nimetlerinden istifade etmeyi önermektedir.

Her hal ve hareketinde ifrattan ve tefritten kaçıp, denge insanı olması gereken Müslüman`ın, bu hususta da dengeli davranmaya özen ve çaba göstermesi gerekmektedir. Mahiyetini bilmediğimiz bir âlemden ana rahmine düştük. Orada bazı hallerini bilmemize rağmen yine de tam olarak kavrayamadığımız ve bize biçilen ömür nispetinde kaldıktan sonra, ilahi irade ile dünya hayatına gözlerimizi açtık. Mademki burada belli bir süreliğine kalmamız istenmiş ve burası bizim kalmamıza elverişli bir konumda yaratılmış, o halde ondan istifade etmeli ve tadına varmalıyız. Ancak bu istifade ve de tadına varma, onun ve bizim yaratıcımızın çizdiği, belirlediği sınırlar içerisinde olmalıdır.

Bizler burada bir misafirhanedeyiz. Ev sahibi,  üzerine düşeni en güzel şekilde yerine getirmiş, ihtiyaç duyduğumuz ve duyacağımız şeyleri eksiksiz hazırlamıştır. Misafir olarak bizim de görevimiz iyi bir misafirlik geçirmekle beraber kendi evimizi tamamen ihmal etmemek olmalıdır. Er ya da geç eve döneceğiz. Varımızı yoğumuzu misafir olduğumuz yere harcarsak eve döndüğümüzde perişan olur hüsrana düşeriz.

Verilen dünya nimetlerinden istifade ederken amaç ahret yurdunu kazanmak olmalıdır. Ancak bu, dünyadan el etek çekip ruhban hayatı yaşamaya götürmemelidir. Yüce Allah (CC), bunu şu ayeti kerime ile ifade etmiştir:

“Allah`ın sana verdiği içinde ahret yurdunu ara; dünyadan da nasibini unutma. Allah sana nasıl iyilik ettiyse sen de öyle iyilik et…” (Kasas /77)

Resulullah (S)`ın hayatındaki şu kesit de dünya ile ahret arasındaki dengenin korunmasına dikkat çekmektedir:

“Bir gün bir kaç sahabe Hz. Peygamberin eşlerinin yanına giderek Efendimiz (S)`in ibadetlerinden sordular. Kendilerine sorduklarının cevabı açıklanınca bunu az buldular ve şöyle dediler; “Resulullah kim biz kimiz? Allah Onun geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affetmiştir. Bu sebeple Ona az ibadet de yeterlidir” dediler. Ve içlerinden birisi: “Ben artık hayatım boyunca her gece hiç uyumadan namaz kılacağım.” dedi.  İkincisi: “Ben de hayatım boyunca hiçbir gün terk etmeden hep oruç tutacağım.” dedi. Ve üçüncüsü de: “Ben de kadınları ebediyen terk edip, onlara hiç temas etmeyeceğim.” dedi.

Durumdan haberdar olan Hz. Peygamber (S), onları çağırarak; “Böyle böyle söyleyen sizler misiniz? Hâlbuki Allah`a yemin olsun ki, Allah`tan en çok korkan ve yasaklarından en fazla kaçınanınız benim. Fakat buna rağmen bazen oruç tutar bazen yerim. Geceleri hem namaz kılar hem de uyurum. Kadınlarla da evlenir ve beraber olurum. Benim sünnetim budur. Kim benim sünnetime uymaz, beğenmezse benden değildir.” buyurdu. (Buhari, Müslim, Nesai)

Yine hemen hemen herkes tarafından bilinen ve hadis olarak meşhur olmuş şu sözler de dünya ve ahret hakkındaki tavrımızın nasıl olması gerektiğini belirtir; “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için; yarın ölecekmiş gibi de ahret için çalış.”

Dünya murdar değildir. Onu yaratan eksiksiz ve muhteşem yaratmıştır. Nimetleri çeşit çeşit ve zevklidir. Bunlardan istifade etmekle bunları aşırı derecede sevip tek gaye haline getirmek, aynı şeyler değildir. “Dünya hayatı bir oyun, eğlence, süs, övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışıdır…” (Hadid /20) Dünya hayatı ahretin yanında önemsizdir. (Nisa /77)

“Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığınız zaman, hemen Allah`ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu sizin için daha hayırlıdır. Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah`ın lütfünden isteyin. Allah`ı çok zikredin umulur ki kurtuluşa erersiniz.” (Cuma /9-10)

Her şey usulüne uygun olarak, zamanına ve mekânına dikkat edilerek yapılırsa dengeyi sağlamak daha kolay olacaktır. Vakti belirli ibadetlerin vakitlerine riayet etmek gerekir. Bunun dışındaki zamanlarda dünya nimetlerinden istifade ederken vereni unutmadan, hakkını vererek zevkine varmanın gayreti içerisinde olmak gerekir. Dünyadan istifade etmek ile dünyayı sevmek aynı şey değildir.

“Sizin hayırlınız dünyası için ahretini, ahreti için dünyasını terk etmeyendir.” (Kenzü`l-Ummal, III/238)

Medine`ye hicret eden Mekkeli Müslümanları Medineli Müslümanlarla kardeş yapmıştı Resulullah (S). Selman-ı Farisi (RA) ile Ebu`d Derda (RA) kardeş olmuşlardı. Selman bir defasında Ebu`d Derda`yı ziyaret etmişti. Ebu`d Derda`nın hanımını düşük bir kıyafet içinde buldu. “Bu halin ne?” diye sordu. Kadın: “Kardeşin Ebu`d Derda`nın dünya ile alakası kalmadı” diye açıkladı. Ebu`d Derda geldi ve Selman`a yemek getirerek: “Buyur ye!” dedi ve ilave etti: “Ben orucum!” Selman: “Hayır sen yemezsen ben de yemem.” dedi. Beraber yediler. Akşam olunca Ebu`d Derda gece namazı için izin istediyse de Selman: “Uyu” dedi. Beraber uyudular. Bir Müddet sonra Ebu`d Derda namaza kalkmak istedi. Selman tekrar: “Uyu” dedi. Uyudular. Gecenin sonuna doğru Selman “Şimdi kalk!” dedi. Kalkıp beraber namaz kıldılar. Sonra Selman şu nasihatte bulundu: “Senin üzerinde Rabbinin hakkı var, nefsinin hakkı var, ehlinin de hakkı var. Her hak sahibine hakkını ver.” Ertesi gün Ebu`d Derda, durumu Efendimiz (S)`e anlattı. Hz. Peygamber; “Selman doğru söylemiş.” buyurdu. (Buhari, Tirmizi)

Müslüman varlıkta da yoklukta da şükrünü ve itaatini bırakmamalı. Malının, onu ibadetten alıkoyması nasıl doğru değilse, inzivaya çekilip rızkını aramaması da o denli yanlıştır. Dünya bir kanadımız ise ahrette diğer kanadımızdır. Bunlar birbirini tamamlar.

Duamız: “Rabbimiz! Bize dünyada da ahirette de iyilik ve güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru”dur.

Rana Çeçen | Nisanur Dergisi | Aralık 2018