Türkiye'yi İran'a bağlayan en büyük sınır kapısı olan Gürbulak Sınır Kapısı'nda son aylarda uygulanmaya başlanan bazı kurallar sonucu ticari durgunluk yaşanıyor.
Doğu Anadolu Bölgesinin ticaret kalbi olarak bilinen ve bu sebepten Bölge Gümrük Müdürlüğünün bulunduğu Doğubayazıt Gürbulak Sınır Kapısı geçtiğimiz aylarda uygulanmaya konulan bazı kurallar sonucunda ticaret durma noktasına geldi.
Özellikle Doğubayazıt'ın en büyük gelir kaynağı olan ticaretin durma noktasına gelmesi, şehir merkezinde birçok esnaf ve işçinin cebine yansıdı.
İran'dan günübirlik bakliyat getirenlere yapılan sınırlama sonucu Doğubayazıt merkezinde birçok gıda ve bakliyat fiyatlarına zam geldi.
Önceki Mülki İdare Amiri tarafından uygulatıldığı iddia edilen, sadece 3 günde bir kez yani 30 günde on kez ticaret amaçlı eşya getirilmesi 'günübirlikçi' diye tabir edilen binlerce kişiyi mağdur etmiş durumda. Şehre sınırlı sayıda giren bu eşyalar para döngüsünü kısırlaştırıp ilçe merkezinde hayatı pahalılaştırdı.
Önceki aylarda bir 'günübirlikçi' asgari ücrete yakın gelir elde ederken, son aylarda uygulanan sınırlamalar sonucu elde edilen gelirler asgari ücretin dörtte biri kadar oluyor. Tek geçimi günübirlik ticaret olan binlerce Doğubayazıtlı bu durum karşısında büyük mağduriyet yaşıyor.
"Doğubayazıt'ta iş olanakları yok, mecburen İran'a gidip geliyoruz"
Konu hakkında konuşan Doğubayazıt-Gürbulak sınır kapısı şoförlüğü yapan ve aynı zamanda üniversite mezunu olduğunu söyleyen Harun Gültekin, Doğubayazıt'ta iş olanaklarının kısıtlı olmasından dolayı vatandaşın İran'a gidip gelmek zorunda olduğunu ifade etti.
Gültekin, Türkiye'nin gidiş gelişleri ayda on güne düşürdüğünü belirterek, "Önceleri burada insanlar her ay, her gün gidip geliyorlardı. Ben şoförüm. Adamlar on güne düşürmüşler. Kimse gidip gelemiyor. Bizim işimizi de etkiliyor bu durum. Gidip gelenlerin kendileri de çok olumsuz etkileniyorlar. Kendim üniversite mezunuyum. Boştayım. Daha önce bende İran'a gidip geliyordum. 10 güne düşürülmesinin ardından bende oraya bıraktım. Şimdi şoförlük yapıyorum. Ama kimse gelmeyince şoförlükte bir fayda etmiyor. İnsanlar az geliyorlar. Doğubayazıt'ta da fabrika, iş olanakları yok. İnsanlar mecburen gümrüğe gidecekler. İran'a gidip gelecekler. 10 güne niye düşürdüler ne istiyorlar anlam veremedim. Türkiye'nin ne kârının olduğunu anlamış değilim. Bu nasıl bir siyasettir bende anlam veremedim. Bu konu hakkında yetkililerin bir açıklama, bir düzenleme yapması gerekiyor." ifadelerini kulandı.
"İran'a gidiş sayısını 30'dan 10'a düşürdüler"
Yetkililerin yaşadıkları sıkıntılara el atmasını isteyen günübirlikçilerden Murat Gerz ise "Ben Ağrı/Doğubayazıt'ta yaşıyorum. İran'a gidip geliyorum. Bakliyat getiriyorum. Ayda 30 defa gidiyorduk şimdi 10 gün yapmışlar. Eskiden bakliyat getiriyorduk şimdi o bakliyatı da elimizden alıyorlar. Bir şey getiremiyoruz. İş yok, güç yok. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Yetkililerden ricamız bu duruma bir el atsınlar." dedi.
Birçok zorluğa maruz kaldıklarını belirten diğer bir günübirlikçi Yusuf Baksin ise şunları söyledi: "Biz İran'a gidip geliyoruz. Hakkımız olanı getirdiğimizde Türkiye bizden alıyorlar. İran da bırakmıyorlar. Yani buradaki insanların zorluğu çoktur. Biz kime şikâyet edeceğimizi bilmiyoruz. İnsanlar burada hep mağdurdur. Çıkıp diyorlar ki, biz vatandaşlarımızın bu işlerini yapıyoruz. Öyle bir şey yoktur. Bize yapılan zumlu kâfirler yapmaz. Bize otuz günde on gün gelmemizi söylüyorlar. Buda bizi kurtarmıyor. Bu on gün içinde de bırakmıyorlar bir şey getirelim. Ne yapacağımızı bilmiyoruz."
"Buranın bağı bahçesi bu kapıdır"
İran tarafının Türkiyelilere yaptığı sert davranışları ve kendi halkını kayırmalarına değinen Mustafa Cengiz, "Ayda 10 gün serbest etmişler. O, 10 günde birisi gitse, İran'da üç gün kalsa gelse, evine bir paket çay getirse ya da bir ev ihtiyacını eline alsa bizden alırlar. Ceplerimizde içmek için iki paket sigara var ise onu da alıyorlar. İkinci bir husus İran bize çok hakaret ediyor. Buradan giderken en az 50-60 metre kadar kuyruk oluyor, mühür vurulması için. Kimisi para (rüşvet) verirse mühürleniyor. İran bunu yapıyor, Türkiye yapmıyor bunu. İran millete çok zulüm ve hakaret ediyor. Bizim burada Mülki İdare Amirimiz zaten bizi onunla görüştürmüyorlar. Eğer görüşme imkânımız olsa biz derdimizi anlatacağız. Defalarca gittik, Mülki İdare Amiri ile görüşemiyoruz. İran'da bize zulüm yapıyor. Burada İranlılar gelip Türkiye'den ne götürürse serbest. Dolu dolu valizleri götürüyorlar Türkiye bakar ne İran bakar. Ama biz İran'dan bir paket çay ev ihtiyacı için getirsek onu da İran tarafı bizden alıyorlar." şeklinde yaşadığı mağduriyetleri anlattı.
Bir ayda 10 gün gelinmesine izin verilmesinden veryansın eden Cengiz, Doğubayazıt'ın gelir kaynağının Gümrük Kapısı olduğunu belirtti. Cengiz, "Hepimiz burada işsizi işimiz yok, gelip burada günübirlik çalışıyoruz. Ama şimdi ayda 10 gün gelin diyorlar. O on gün tamamlandı mı 11'inci gün bir paket sigara da getirirsek onu da bizden alıyorlar. Yani bu millet ne yapacak. Buranın bağı bahçesi bu kapıdır. Ev ihtiyacı için gitsek, 2-3 kilo şeker getirsek alıyorlar. Bu halk ne yapacak. Yani resmen devlet diyor ki, gidin kötü işler yapın. İnsanları kötü işlere teşvik ediyorlar. Peki, bu gençler hepsi burada boştur. Gidip kendilerine 3-4 paket sigara getirse ne olacak." dedi.
"Buradaki Mülki Amire gidip dertlerimizi anlatamıyoruz"
İran kapısında yaşadıkları mağduriyetleri Kaymakamla görüşmek istediklerini, kendilerine uygulanan kısıtlamaları duyurmak istediklerini söyleyen Cengiz, Kaymakamın kendileri ile görüşmek istemediğini iddia etti.
Cengiz son olarak şunları söyledi: "Yani burada çok işkence görüyoruz. İran tarafına, İranlılar Türkiye'yi hepsini götürse hiç kimse 'sen niye bu kadar mal getiriyorsun' demiyor. Ama söz konusu biz olunca, hem İran hem Türkiye bize zulüm ediyorlar. Bu zulmü niye kendi halkına yapıyorlar ki, yapmasınlar. İranlıların bizden ayrı ne hakkı vardır. Eskiden bir ayın tamamı İran'a gidilmesine izin veriliyordu. Şimdi ayda 10 gün izin veriliyor. 10 gün sonrasında eli boş gelinmesini söylüyorlar. Vatandaş boşuna neye gidip gelsin. Buradaki Mülki Amire gidip dertlerimizi anlatamıyoruz. Diyorlar ki, 'Kaymakam demiş kimse gelip benimle görüşmesin.' Yav sen bizim mülki amirimizsin. Biz gelip sana nasıl derdimizi anlatacağız ki?" (Hamza Zeren-İLKHA)