Her geçen gün kaybolmaya yüz tutan el sanatlarından olan bakırcılık mesleğini icra eden sanatkârlar, mesleklerini emanet edecekleri çırak bulunamamasından yakındılar.

Babalarından devraldıkları mesleklerini yıllardır devam ettirdiklerini ve bu mesleği ömürlerinin sonuna dek devam ettireceklerini söyleyen ustalar, sahip çıkılmazsa bu meslekle birlikte bir kültürün de tarihe karışacağını belirterek, mesleklerine sahip çıkılmasını ve üniversitelerde anlatılmasını talep ettiler.

Bakır kapların daha sağlıklı olduğunu ve bu kaplarda pişen yemeklerin de daha lezzetli olduğunu ifade eden ustalar, günümüzde insanların bu kapları artık mutfakta değil de süs eşyası olarak kullandığını dile getirdiler.

Yarım asırdır bu mesleği icra ettiğini söyleyen Ahmet Şahin (65) kendisinin bakır kaplarda yemek pişirmeye devam ettiğini, ancak insanların damak tadını yitirdiğini ifade etti. Şahin, "14 yaşından beri bu mesleğin içindeyim. Daha önce kalaycılık yapıyordum, kalaycılığı bırakıp bakırcılık yapmaya başladım, halen de devam ediyorum. Bu dükkânda bulunan çeşitlerin yüzde seksenini el işçiliği olarak yapıyorum. Bundan sonra da sağlıklı olduğum müddetçe, ömrüm yettiği müddetçe devam edeceğim. Bakırda pişen yemeğin tadının yerini hiçbir mutfak eşyası tutmaz. Niye tutmaz diyeceksen, bakır bizim annelerimizin yoğurduğu hamura benzer. Bakırı çekiç ile yoğuruyoruz." dedi.

Kalaylanan bakırın korunduğunu ve sağlıklı olduğunu dile getiren Şahin, "Kalay, bakırın zırhıdır. Kalaylı kapta pişen yemek ile çelik tencerede pişen yemeği yan yana koyun, aynı yemeği yapın, ocaktan indirdiğinizde lezzet farkını göreceksiniz. Ben hala evde bakırda yemeklerimi yaparım, damak tadını biliyorum. Bizim ninelerimiz, annelerimiz bakırda yemeği pişirip yerlerdi. Yeni nesil maalesef damak tadını kaybetti diyebilirim." şeklinde konuştu.

"Bakırcılık baba mesleği"

Babasının 85 yıl bakırcılık yaptığını dile getiren Ahmet Ezel, babasından devraldığı mesleği 45 yıldır devam ettirdiğini dile getirdi.

Ezel, "Bu meslek bize baba mesleği olarak kaldı. Babam bu mesleği 85 yıl boyunca devam ettirdi, 90 küsur yaşında ise vefat etti. Ondan sonra biz devraldık ve 45 yıldır da biz devam ettiriyoruz. Bizim baba mesleğimiz olan bakırcılık güzel bir meslektir. Bakır aynı zamanda mutfaklarımızın vazgeçmeleridir." ifadelerini kullandı.

Bakır kapların kullanımının sağlık açısından çok faydalı olduğunu dile getiren Ezel, "Bakır sağlıklıdır, hijyeniktir bakır kaplar insan vücuduna, insan sağlığına faydalıdır. Tencerelerimiz, çaydanlıklarımız, sürahilerimiz... bunlar hijyeniktir, mikrop barındırmazlar. Bakır kapların yemekleri de çok güzel ve lezzetli olur." dedi.

Bakırın daha görselleştirildiğini ve dekoratif olarak daha cezbedici hale getirdiklerini söyleyen Ezel, "Şu anda bakır malzemeleri biraz daha görselleştirdik. Mutfaklarımızda, odalarımızda yer alıyor. Kaşıklık, pilavlık, çaydanlık, baharatlık çeşitleri ile bakır bizim vazgeçilmezlerimiz arasındadır. Atalarımızdan, babalarımızdan gelen bir mesleğimiz aynı zamanda sağlıklıdır. Burada görmüş olduğunuz bakır malzemelerinin hemen hemen hepsini el ile yapmışız. Bazıları hariç diğerlerinin hepsi insan emeği ve insan eli ürünü olarak üretilmiştir. Emek, ustalık, sanatkârlık isteyen bir iştir. Ürünler el işi olarak güzel bir şekilde üretiyoruz." diye konuştu.

"Mesleğimiz çırak olmadığından bitmek üzere"

Mesleklerini devam ettirecek çırak bulamadıklarını dile getiren Ezel, "Şimdilerde eleman bulmamız, çalıştırmamız biraz zor. İşimiz hem biraz zahmetli hem uzun süre işçilik isteyen uzun sürede öğrenilecek bir sanattır. Aynı zamanda biraz da kiri, karası, pası olan bir sanattır. İşçi bulmakta da biraz zorlanıyoruz. Artık usta yetişemez oldu. Ustalarımız da giderse zaten biraz daha geriye düşecek mesleğimiz." şeklinde konuştu.

Hammaddeye gelen zamların bakır fiyatlarını da çok etkilediğini dile getiren Ezel, şöyle devam etti:

"Bakır mamuller çok pahalandı, hammadde de çok yükselince işçilik de çok yükseliyor, ürünleri satmaya zorlanıyoruz. Vatandaşlar yemekten daha çok hediyelik için gelip, tuğra, Allah, Muhammed yazılı panolardan alıp dekoratif amaçlı kullanıyor. Benim tavsiyem genelde mutfakta pişirilenlerin, su içilen sürahilerin, tencerelerin, çaydanlıkları bakıra çevirmek daha sağlıklı olur diye düşünüyorum."

"Bakırcılık el sanatları arasında en güzel olanlarındandır"

Bakırcılığın el sanatları arasında çok önemli bir yeri olduğunu dile getiren Ali Doğan, "Yaklaşık 30 yıldır bu işi yapıyorum ve bu işi ustamdan öğrendim. Bakırcılık gerçekten güzel bir meslek ve el sanatlarının en güzel olanlarındandır." dedi.

"Bakırın insan vücuduna olan faydalarını saymakla bitiremeyiz" diyen Doğan, "Romatizma ve sızılara faydası var. Eskiden ihtiyarlarımız ayak ve el bileklerine takarlardı. Romatizma ilgili değişik hastalıklara iyi gelir, insan sağlığına çok faydası vardır. Bir bakır sürahideki su sterilize olmuş, arıtma cihazından geçmiş su kadar sağlıklıdır. Bugün teflon tavalar zehir saçıyor, insanlar bilmiyor. Yumurta tavası, pilav tavası, dolma tavası gibi çok çeşitleri var. Bakırın tek sıkıntısı kalay sıkıntısıdır. Şimdilerde kalayı en aza indirecek şekilde bakırı üretiyoruz. İnsanlar bakır tabaklarda pişirilen yemeklerin daha sağlıklı olduğunu bilmiyor. Bu konuda çok bilgi sahibi değiller. Bakır kalaylanmazsa zehirler diyorlar. Ama öyle değil suyu kalaysız da içebilirsin. Bu durum sadece yoğurt gibi şeylerde söz konusu olabilir. Onu da kalayladın mı son derece sağlıklı ve lezzetli olur." ifadelerini kullandı.

"Üniversitelerde bu meslek anlatılmalı"

Bakırcılığın unutulmaması için üniversitelerde anlatılması gerektiğini dile getiren Doğan, "Geriden gelen nesil kalmadı artık, eskiden ustaların elinin altında çırak yetişirdi. Üç beş kişi olurdu. Şu anda yetiştirme amaçlı bir tane dahi yok. Aslında bu işi üniversiteye yayıp üniversitede bu sanatın ölmemesi için yeniden geliştirilmesi gerekir. Maalesef geriden gelen hiçbir nesil bu işi yapmıyor. Benim oğlum da dâhil hiçbir şey yapmak istemiyor." dedi.

"Mesleğimiz iyiye gidiyor ama çırak bulamıyoruz"

Bakırcılık mesleğinin iyiye doğru gittiğini ancak yetişen neslin olmamasından dolayı mesleğin bitmek üzere olduğunu dile getiren Mustafa Tepebaşı, "Bu meslek bize 1942'den beri baba mesleği olarak gelmiştir. Ama eskisi kadar ne çırak bulabiliyoruz ne de ortam bulabiliyoruz. Çırak ile usta ilişki diye bir şey artık kalmadı. Mesleğimiz iyiye gidiyor ama çırak bulamıyoruz. Son ustalar biziz, şu anda bize sahip çıkan da kalmadı. Yani yarın bir gün bir Selçuklu motifi kültürümüze ait, öz değerlerimize ait bir eser icra edecek bir usta bulunamayacak." dedi.

Tepebaşı, "Şu anda hastalık çoğaldı için ister istemez az da olsa bir yağ tavası, bir yumurta tavası, cezve alıyorlar. Genelde aksesuara dönüşen bakır, aksesuar olunca ister istemez birileri bu annemin ve babamın kullandığı malzemedir, bize hatıra kaldı diye alanlar oluyor." ifadelerini kullandı.

"Bu meslek son bulmaya başladı mı?" diye soran Tepebaşı daha sonra, "Bana göre başladı, çünkü çırak bulamıyoruz. Saygı denen bir şey kalmadı. Buraya gelen üç gün geçmeden 'Bana kaç para vereceksiniz?' diyor.  Bir gel bakalım sen bana ne vereceksin ben sana ne istediğini vereyim de sen bana ne vereceksin. Eskiden bir usta gelip bir şeyler talep ettiği zaman önce işini görürdük, ona göre cevap verirdik. Usta kaldı mı ki. Ürünü yapacak son usta benim, akşama kadar yaptığım iş belli. Ürettiğim malı zar zor satıyorum. Eskiden müşteri bizim ayağımıza gelip para verip malzeme alıyordu. Şimdi ayaklarına gidince 2 aylık konuşuyorsun 4 aylık çeki alıyorsun. Zaten kıt kanaat geçiniyoruz, gidişat bana göre iyi değil."

Son olarak yetkililerden bu işe sahip çıkılması gerektiğini dile getiren Tepebaşı, "Şu anda devlet büyüklerimizden tükenmeye yüz tutmuş sanatımızı desteklemelerini arz ediyoruz. Gelsinler bir halimizi görsünler. Bir acı kahvemizi içsinler. Ne derlerse eyvallah deriz." dedi. (Cemil Özdaş -İLKHA)