Mehmet Akarsu / Diyarbakır


Sabahın erken saatinde başlıyor mesaileri. İlk onlar uyanıyor ve kolundan tuttukları dört tekerlekli tablalarıyla genelde şehir merkezinin uzak bir yerinde bulunan Toptan Sebze ve Meyve Halı’na doğru yol alıyorlar. Havanın sıcak veya soğuk olması, onlar için fark etmiyor. Evlerine ekmek, çocuklarının ihtiyaçlarını karılayabilmek için mecburdurlar yürümeye. Sebze haline vardıkları zaman en ucuz sebzeyi satan toptancıya yaklaşıp aldıkları sebze ve meyve kasalarını tablanın üzerine özenle yerleştiriyor ve kalabalık şehir merkezlerin yolunu tutuyorlar. Her köşe başında karşımıza çıkan seyyar satıcılar selam ve iki de kelamdan sonra taze ve günlük sebze ve meyveleri özenle seçme imkânı sunuyor müşterisine. Memnun olmak zorunda kaldıkları bu halleri için çeşitli gerekçeler sunsalar da temelde hepsinin ortak sorunu işsizlik ve geçim sıkıntısı. Kimi, “Başka iş bulamadım” derken bir başkası, “Sürekli emir altında olmadığım için mutluyum” diyor. “İbadetlerimi yapmak için kimseden izin almak zorunda değilim”, “Halkla sürekli iletişim halindeyim”, “Aileme istediğim kadar zaman ayırıyorum” ifadeleri de yapmak zorunda kaldıkları işten dolayı memnuniyetlerinin ifadesi oluyor çoğu zaman. Tüm çile ve sıkıntılarına rağmen yüzleri gülüyor yarınlara umut dolu gözlerle bakıyorlar.


Helal ekmeğe götüren her iş mukaddestir diyor ve seyyar satıcıların çektikleri zahmet ve sıkıntıları kendilerinden dinliyoruz.


NAMAZLARIMI CAMİDE CEMAATLE KILIYORUM


Diyarbakır’ın Çermik ilçesinde seyyar satıcılık yapan tablacılardan Abdullah Kılıç, seyyar satıcılığın da faydalı yönlerinin olduğunu söyleyerek, “Bakın öncelikle kimsenin emri altında değilim, bundan dolayı rahat bir şekilde hareket edebilirim. Vergi ve kira gibi bir derdim yok. Her namaz vakti rahatlıkla camiye gidip cemaatle namaz kılabiliyorum. Giyim kuşam sıkıntım da yok, istediğim gibi giyinip kimseden izin almadan istediğim yere gidebilirim. Bunları düşündüğümüzde psikolojik olarak da kendimi rahat hissediyorum” dedi. Seyyar satıcılık yapanlar ile iş yeri sahibi olanlar arasındaki farka da değinen Kılıç, “Ürünleri peşin aldığımızdan ve cüzi miktarda kâr ile sattığımızdan dolayı manavlardan daha ucuza satış yapabiliyoruz. Ayrıca bazı müşteriler domates gibi ürünleri seçerek alıyor, bu seçme işleminden sonra da domatesler yumuşayabiliyor. Bu şekilde de o domates elimizde kalmış oluyor, bunları da akşama doğru çok daha ucuza satmak zorunda kalıyoruz. Oysa ben komisyoncudan alırken seçme imkânım olmuyor. Bu da üzülmeme neden oluyor” şeklinde konuştu.


MANAV DÜKKÂNI AÇMAYI HAYAL EDİYORUM


Görüştüğümüz diğer bir seyyar satıcı olan Diyarbakırlı Ahmet Köçer, işsizlik sorununun olduğunu, maddi sıkıntıdan dolayı liseyi terk ederek seyyar satıcılık yapmak zorunda kaldığını dile getirerek, “Daha önce demir doğrama işinde çalıştım ama gözlerimden rahatsızlandım, işi bıraktım. Daha sonra yine geçim sıkıntısıyla Batıya doğru gittim ancak orada da işsizlik sorunu yaşadığım için memlekete döndüm. Burada da bir süre boş kaldım. Kötü alışkanlıkları olan arkadaşlarım vardı. Bunlar hırsızlık yapıyor elde ettikleri parayı da kazandıkları gibi haram yolda harcıyorlardı. Herkesin bir gün öleceğini ve Allah’a hesap vereceğini düşündüm. Bu Allah korkusu o arkadaşlardan uzaklaşmama vesile oldu. Helal kazanç elde etmek için de bu işe başvurdum. Allah’a şükürler olsun ki işimden de gelirimden de memnunum. Allah nasip ederse ileride manav dükkânı açmayı hayal ediyorum” ifadelerini kullandı.


KENDİME VE AİLEME ZAMAN AYIRDIĞIM İÇİM MUTLUYUM


“Seyyar satıcılık da olsa kimseye minnet etmeden kendi işimde çalışıyorum” diyen İsmet Yaman da “lokanta ve kahve gibi işlerde çalışmak hem sıkıcı hem de sürekli emir altındasınız. En küçük bir işiniz için dahi izin almak zorunda kalıyorsunuz. Ama bizim böyle bir derdimiz yok. Adı ve şartları ne olursa olsun insanın kendi işini yapması ve kendi işinin patronu olması kadar güzel bir iş olamaz kanısındayım. Ayrıca bu işte değişik kesimlerde insanlarla muhatap olup maddi alış verişin yanı sıra fikir alışverişinde de bulunabiliyoruz. Bu işte kendime de aileme de arkadaşlarıma da gerektiği kadar zaman ayırabilme imkânım oluyor. Bu da mutluluk verici” dedi. Yaman sözlerini şöyle sürdürdü; “Alışveriş sırasında sıkıntısını çektiğim bir durum var. O da; alışveriş için gelenler sırayla değil de gelişi güzel seçerek alıyorlar. Bu durumda diğer sebzeler zarar görebiliyor. Ben de zarara uğramamak için o şekildeki ürünleri terazinin yanına bırakıyor, alıcıya hissettirmeden poşete atıyorum. Bu beni çok üzüyor, vicdanen rahatsız oluyorum. Bizim toptancıdan seçerek alma durumumuz yok. Ama bizden alanlar tek tek seçiyorlar. Bu durumda zarara uğrayabiliyoruz.”