Abdusselam Güneş / doğruhaber
Aileleri mağdur edip cezalandıran sevk zulmü devam ediyor. Ailelerinden yüzlerce kilometre uzaklara sevk edilen sevk zulmü halkasına bir yenisi daha eklendi.
 
Diyarbakır D Tipi Cezaevinde kalan Hizbullah hükümlülerinden Mehmet Çiğdem ailesinden yüzlerce kilometre uzakta olan Bolu’ya sürgün edildi. 9 ay önce de yine Hizbullah davasından hükümlü olan Mehmet Çiğdem’in abisi Sadun Çiğdem, ailesinden yüzlerce kilometre uzaklıktaki Bayburt’a sevk edilmişti.
 
Yaşadıkları sevk zulmünü gazetemize gönderdiği mektupla anlatan Sadun Çiğdem, kardeşi Mehmet Çiğdem’in sabit kronik şizofreni hastası olduğunu onun için sürekli tedavi görmesi gerektiğini ifade ederek “Ailemiz Diyarbakır’da ben Bayburt’ta, kardeşim Bolu’da.
 
Dokuz aydır Bayburttayım annem ziyaretime gelemedi. Annem hasta ve yaşlı olduğu için uzun yolculuğa çıkamıyor. Annem şimdi diğer oğlunu da görmekten mahrum edildi.
 
Bu taş yüreklilik neden bize reva görülüyor? Devleti yöneten alicenap yetkililer şunu bilsinler ki önlerinde kurdun kuzuya saldırmasından sorulacakları bir hesap günü var. Kesin ve şüphe götürmez bir gerçektir bu. Biz de onları hesap gününün sahibi Allah’a havale ediyoruz” dedi.

BİZİ AYIRDILAR
“2011’in Ağustos ayında Diyarbakır D Tipi cezaevinden Karadeniz bölgesinin değişik illerine sürgün mahiyetindeki haksız sevklere maruz kalmıştık. O zamanki haksız sevklerden benim payıma da Bayburt ili düşmüştü” diyen Sadun Çiğdem “Kardeşim Mehmet Çiğdem de benimle birlikte aynı cezaevinde yatmaktaydı.
 
Kendisi sağlık kurulu raporlarıyla sabit kronik şizofreni hastasıdır. Tedavisi de süreklidir. Bundan dolayı onun sevki çıkmadı. Anlayacağınız bizi ayırdılar.
 
İkimiz de Adalet Bakanlığına dilekçe ile başvurduk. Bizi ayırmamaları için. Adalet Bakanlığına yazdığım dilekçede kardeşimin hastalığından dolayı yalnız kalması halinde kendisine veya başkasına zarar verebileceğini, bunun vebalinin de yetkililere ait olacağına dair uyarılarda bulundum. Ancak uyarılarım dikkate alınmadı” ifadelerini kullandı.

YALAN SÖYLEYİP BAŞKA BİR YERE SÜRGÜN ETTİLER
Aileme ve kardeşime yalan söyleyerek kardeşinin Bolu’ya sürgün edildiğini dile getiren Sadun Çiğdem, “Haklı bir gerekçe olmaksızın Bayburt’a sürgün edilişimin üzerinden 9 ay geçmiş olmasına rağmen, sevk zulmünün halen devam ettiğini öğrendim. Nisan ayının ikinci haftasında eve telefon açtım.
 
Kardeşimin sevkinin Bayburt’a çıktığını annemden öğrendim. Sebebini sorunca annem kardeşimin bir gardiyanla kavga ettiğini bu sebepten dolayı Bayburta senin yanına göndereceklerini söylediler.
 
Cezaevi idaresi kardeşime seni “Abinin yanına göndereceğiz” demiş. Bir hafta boyunca hergün kardeşimin gelişini bekledim. Ancak bir türlü gelmedi. Bir hafta sonra yine eve telefon açtım. İkinci bir şok geçirdim.
 
Telefonun öbür ucundaki kardeşime, kardeşim Mehmet’in durumu ne oldu, diye sordum. Cevap beni gerçekten şok eden türdendi. “Bolu F Tipi Cezaevine sevk edildi.” Hani Bayburt Cezaevine gelecekti diye sordumduğumda kardeşim onu kandırmışlar, ona “seni Bayburt’a götürüyoruz” demişler ama Bolu’ya götürmüşler cevabını verdi”

KARDEŞİMİN CEZAİ EHLİYETİ YOK
“Böylesine bozuk ve sakat anlayışa sahip devlete karşı vatandaşının nasıl bir tutum içine girmesini beklersiniz? diye soran Çiğdem, “Üstelik kardeşim kronik şizofreni hastası.
 
Hastalığı raporlarla sabit. Hatta sağlık kurulu heyetininin % 46 hasta raporu mevcut. Eski Türk Ceza Kanununa göre % 46’lık raporun anlamı ‘cezai ehliyeti yok’ anlamı taşımaktadır. Bütün bunlarla birlikte cezaevinde tedavisi devam ettiği halde kardeşimi Diyarbakır’dan yüzlerce kilometre uzaklıktaki Bolu F Tipi Cezaevine sürgün ettiler” ifadelerini kullandı.

BU SÜRGÜNLER MÜSLÜMAN DÜŞMALIĞININ DIŞA VURUMUDUR
Müslüman mahkumları egolarını tatmin etmek için onları ailelerinden yüzlerce kilometre uzaklıkta ki yerlere sevk ettiklerini ifade eden Sadun Çiğdem, ailelerinden yüzlerce kilometre uzaklığa sevk edilen mahkumların karşılaştıkları sıkıntılar adeta tercüman olarak şunları ifade etti: “Ailemiz Diyarbakır’da, ben Bayburt’ta, kardeşim Bolu’da.
 
Dokuz aydır Bayburttayım, annem ziyaretime gelemedi. Annem hasta ve yaşlı olduğu için uzun yolculuğa çıkamıyor. Annem şimdi diğer oğlunu da görmekten mahrum edildi.
Bu taş yüreklilik ve zulüm reva mıdır?

Oysa kardeşim Bayburt’a benim yanıma gönderilebilirdi. Bu ali devletlunun sürgün kararına da herhangi bir halel getirmezdi. Ayrıca kardeşimin aileden uzak olması bile başla başına bir cezadır.
 
Kardeşim Diyarbakırdayken annemin kendisini ziyaretiyle bir nebze de olsa ferahlayıp rahatlıyordu. Bütün bu zulümler aslında bu devletin Müslümanlara karşı taşımış olduğunu gerçek duyguların dışa vurumudur” dedi.

ONLARI HESAP GÜNÜNÜN SAHİBİ ALLAH’A HAVALE EDİYORUZ
“Bu sıkıntılı haleti ruhiye içinde duygularımı sizinle paylaştım. Hatta kalemim düzgün cümle kurmakta bile zorlanır bir vaziyette.
Bu sebeple, burda sözümü kesiyorum” diyen Sadun Çiğdem, mektubunun sonunda yetkilile şöyle sesleniyor: “Devleti yöneten alicenap yetkililer şunu bilsinler ki önlerinde kurdun kuzuya saldırmasından sorulacakları bir hesap günü var. Kesin ve şüphe götürmez bir gerçektir bu. Biz de onları hesap gününün sahibi Allah’a havale ediyoruz”