HÜDA PAR Genel Başkan Vekili Zekeriya Yapıcıoğlu, Yargıtay 16'ncı Ceza Dairesinin, FETÖ tarafından kurulan kumpas davasında Genel Başkan Yardımcılarından Sait Şahin, M. Bahattin Temel ve Gazeteci Fikret Gültekin'e verilen 6 yıl 3 aylık hapis cezasını onamasına ilişkin Rehber TV'de değerlendirmelerde bulundu.

Rehber TV'de yayınlanan "Rehber Gündem" programında gazeteci Kenan Çelik'in sorularını yanıtlayan Yapıcıoğlu, 2010 yılında başlayan bu soruşturmanın HÜDA PAR kurulmadan yıllar önce olduğunu, o dönemde yargının bütünüyle FETÖ'nün elinde olduğuna dikkat çekerek, "Hükümete sormak lazım. Bu dosyalar hâlâ hukuki olmayan gerekçelerle onların istediği gibi sonuçlanıyorsa bunu ortaya çıkarmalısınız." dedi.

Hâkim ve savcı cübbesi giymiş bazı teröristler tarafından 'terörist' diye yaftalanan Sait Şahin, Bahattin Temel ve Fikret Gültekin'in vicdan sahiplerinin gözünde lekelenmediğini söyleyen Yapıcıoğlu, bu şahsiyetlerin yüzünün ak olduğunu, mahkûmiyet kararı verenlerin lekelendiğini vurguladı.

Meselenin HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcılarının cezalandırılma meselesi olmadığını, adalet meselesi olduğunu vurgulayan Yapıcıoğlu, bundan dolayı herkesin tepki vermesi gerektiğini, siyaseten yüksek makamlara gelmemiş kişilere yapılan hukuksuzluklara göz yummanın doğru olmadığını ifade etti.

100 yıldır Türkiye'de yargının bütün olarak tarafsız ve bağımsız olmadığının altını çizen Yapıcıoğlu, yargı erkini kullananların kendi siyasi düşüncesinin de ona baskı yapmaması gerektiğini, karşısındaki kişilerin ne olursa olsun, hangi kavme, siyasi görüşe sahip olursa olsun eşit olması gerektiğini söyledi.

Yargıtay tarafından verilen bu kararın HÜDA PAR kurulmadan yıllar öncesine dayandığını söyleyen Yapıcıoğlu, "Birkaç gündür kamuoyunda yoğun bir şekilde tartışılan, parti kadrolarımızda, bizi takip eden kardeşlerimizin etkilendiği, üzüldüğü bu kararın geçmişi, HÜDA PAR'dan daha eski. 2010 yılında başlayan bir soruşturmadan bahsediyoruz. Bu soruşturma başladığında HÜDA PAR yoktu. O dönemde bu kardeşlerimiz gazeteci ve yazar kimlikleriyle bir soruşturmaya tabi tutuldular. Kanaatimce bu soruşturmanın en büyük nedeni, o sırada gazetede yazan kardeşlerimize başka soruşturmalarda benzer sorunlara maruz kalmışlardı. Mesela ısrarla 'siz nasıl hocaefendi aleyhine yazar veya sadece ona ismen hitap edersiniz' diye gözaltında bu soruların sorulduğu aktarılmıştı. Genel Başkan Yardımcımız Sait Şahin ve Bahattin Temel kardeşimiz o dönemde basın yayın ile uğraşıyorlardı. Sait Bey gazetede yazıyordu, Bahattin bey dergide makale yazıyordu. O dönem nereden geldiği belli olmayan bir soruşturma açılmış. 1 yıl boyunca takip edilmişler, telefonları dinlenmiş, mailleri kontrol edilmişti. 12 ay takipten sonra söz konusu suç olan bir şeye rastlanmamış." dedi.

"Yargıtay'a alınan 150 yeni üyenin neredeyse tamamı FETÖ'cüydü"

2011'de Yargıtay'a atanan 150 yeni üyelerin tamamının FETÖ'cü olduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, "2005 yılında çıkan bir kanunla bazı suçlar için 2 yıl, bazıları için 10 yıl eğer mahkûmiyetleri kesinleşmemişse bunların tahliye edileceği şeklinde kanun çıktı. Bu karar ertelendi. 2011 tarihinde bu süre başlayacağı için tutuklulukta isnat edilen suça göre 5-10 yılı dolduran kişiler tahliye oldular. Bin küsur kişi siyasi suçlardan tahliye oldu. Bunlardan birkaç kişi de Hizbullah Davasından tahliye oldu. Binden fazla kişi tahliye olmasına rağmen basın, hükümetin üstüne gitti. Hükümet te bunu kullandı. Yargıtay, 'biz ancak bunu yetiştirdik' dedi. Bu hengâmede herkes kendi hesabını yürütürken, bir şey elde etmeye çalışırken büyük piyangoyu FETÖ kazandı. Yargıtay'da dosyalar beklediği için yeni üyeler atadı. 'Gerekirse gece de çalışırız yeni üyeye gerek yok' dediler. Hükümet ise bunu fırsata çevirdi. 150 yeni üye aldı. Bu üyenin neredeyse tamamı FETÖ'cüydü." ifadelerini kullandı.

"Onlar gözaltındayken gönderilen bir mailden dolayı tamamen kumpas olduğu anlaşılan bir kumpas var"

İddianameyi hazırlayan savcının 15 Temmuz'dan hemen sonraki gün FETÖ'den gözaltına alındığına dikkat çeken Yapıcıoğlu, "Bir yıla yakın suç olabilecek bir şey tespit edilemeyince kumpasa sarıldılar. Tahliye edilenler yurt dışına çıkınca dediler ki, 'onların yurtdışına çıkmalarına yardım etmiş.' Güya mail adreslerine gönderilen bir mail var. Bu kişilerin yurtdışına gitmesini isteyen bir mail var. 28 Ocak günü mail atılmış. Ama burada bir çelişki var. O sırada Sait Bey ve Fikret Bey şafak vaktinde gözaltına alınmışlar. İlk sorulan soru mail adresleri ve şifreleri olmuş. Onlar gözaltındayken gönderilen bir mailden dolayı tamamen kumpas olduğu anlaşılan bir kumpas var. Bu soruşturmayı yürüten, FETÖ ile bağı olduğundan ihraç edilen kolluğun oluşturduğu dosya ve yazılmış bir iddianame var. İddianameyi yazan savcı 15 Temmuz darbe girişiminden birkaç saat sonra 16 Temmuz'da gözaltına alınıyor. Mahkemede görev yapan 3 üye FETÖ gerekçesiyle ihraç edilmiş." dedi.

"Zulmedenler cezalarını çekmişlerse adalet tesis olmuyor"

Hükümete, 'Neden onların yarım bıraktığı dosyayı, onların istediği gibi sonuçlandırıyorsunuz?' Sorusunu yönelten Yapıcıoğlu, şöyle devam etti:

"Ben olaya şöyle bakıyorum. FETÖ mensubu olduğundan dolayı cezası kesinleşenler var. Bu mazlumların ahı onları çarptı. Sait bey ve Fikret beyin mahkeme süreçlerini okudum. Sait beyin ifadelerini okuyun. Onlar mahkemeyi yargılıyorlar. Fakat mahkeme önceden kararını vermiş. Yargılama sonucunda hâkim cübbesi giymiş kişilerin kuzuyu yemeyi kafasına koymuş kurtlar olduğu ortaya çıktı. O kişiler makamlarından uzaklaşmışlarsa, cezaevine atılmışlarsa bu tek başına yetmiyor. O zulmedenler cezalarını çekmişlerse adalet tesis olmuyor. Bu dosyalar onların istediği gibi sonuçlanmış. HSYK kabul ediyor, mahkemeler kabul ediyor. Cumhurbaşkanı, gazeteci kabul ediyor. Bunlar makamlarını silah gibi kullandılar. Neden onların yarım bıraktığı dosyayı, onların istediği gibi sonuçlandırıyorsunuz. Hükümete sormak lazım. Bu dosyalar hâlâ hukuki olmayan gerekçelerle onların istediği gibi sonuçlanıyorsa bunu ortaya çıkarmalısınız. Hâkimin şurayla-burayla iltisaklı olmasına gerek yok. Kendilerine yakın birisi zulme uğradığında ortalığı velveleye verip önlem alanlar kendileri için önemli olmayan biri mağdur olunca harekete geçmiyorsa sorun büyük demektir. Sorun birilerinin adaletsiz kararlar vermesi değildir."

"Emniyet kendi kurduğu kumpasları haklı göstermek için çok şey yapmıştır"

Ortada olmayan bir mail üzerinden kumpasın kurulduğunu sözlerine ekleyen Yapıcıoğlu, "Kâğıt üzerinde lekelenmeme hakkı gayet güzel. Olması gereken bir şey. Eğer suç isnadında bulunan kişi somut bir şey söylemişse direk kapısına polis gönderilmeyecek. Diyelim ki bir yılda şikâyetlerde isim belli değil diye savcılık harekete geçmemişse bu güzel. Peki ya öncekiler. Biri mail yollamış. Polis iddia ediyor. Nerede mail? Yok. Savunma avukatı diyor ki, 'bunu kim yollamış, öğrenmek istiyoruz. Bu dosyadan beraat eden 12 kişi var. Bu mail onları da kapsıyorsa bunlar hakkını nasıl arayacak.' Bu kardeşlerimiz iftiradan dolayı tahkikat isterse ne olacak. İsim cisim yok. Belki de bir internet kafeden bir polis tarafından yollanmış. Ben bilemem. Emniyet kendi kurduğu kumpasları haklı göstermek için çok şey yapmıştır. Ben öyle inanıyorum ki belki orada da bir FETÖ üyesi çıkacaktır." dedi.

"Yargı mazlumun kimliğine göre hareket ediyor"

Mahkemenin ispat sorumluluğunu tersine çevirdiğini söyleyen Yapıcıoğlu, "Mesele, HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcılarının cezalandırılması meselesi değil. Mesele Türkiye'de yargının, mazlumun kimliğine göre hareket etmesidir. Buna göre tepki koymasıdır. Eğer nüfuzlu birisi, kamuoyunda çok fazla kendilerini sıkıntıya koyacak biri ise çok daha küçük bir zulme maruz kalsa bir günde kanun değişebiliyor. Böyle davranan hâkimler mesleğinden olabiliyor. Onlarca sayfalık bir gerekçeli karar yazılıyor. Bakıyorsunuz iddia edilen şey sadece şu, 'iddianameyle sanığın cezalandırılması isteniyor.' Delil ne? Mahkeme gerekçe olarak şunu söylüyor, 'sanıkların bu suçu işlediğini belgelerden anlaşılmıştır ve savcılığın iddiasından anlaşılmıştır.' Hani belge? Neyi çürüteceğim. Mahkeme ispat sorumluluğunu tersine çevirmiş. Hukuk bir kaideyi ortaya koyar; kimse suçluluğu sabit olmadıkça suçlu kabul edilemez. Kimse masum olduğunu ispata zorlanamaz. Bir ucube de Yargıtay'da. Mahkeme bir cümle bile sarf etmemiş. Yargıtay ise 'sanıkların iddiaları inandırıcı bulunmamış' diyor. Niçin inandırıcı olmadığına dair tek bir cümle yok." ifadelerine yer verdi.

"HÜDA PAR'ın bütün kadrolarını bertaraf etseler de durduramazlar"

Bedelini ödemeyi göze alarak adalet için mücadeleye devam edeceklerinin altını çizen Yapıcıoğlu, konuşmalarını şöyle sürdürdü: "Adaletsizlik yapmayı kendine vazife gören herkes HÜDA PAR'dan rahatsız olsun. Adaletten sapan kim varsa, zulmetmeyi meşru gören kim varsa HÜDA PAR onlara sesini yükseltecektir. HÜDA PAR'ın Genel Başkan Yardımcılarını cezalandırmak, HÜDA PAR'ı durduramaz. Bütün kadrolarını bertaraf etseler de durduramazlar. Bu kardeşlerimiz hukuken siyaset yapmaları yasaklansa siyaset yapmayacaklar mı? HÜDA PAR'ın varlığından rahatsız olanlar yok mu? Var. Ortaya koyduğu ilkeler itibariyle 'Önce İnsan, Öncelik Adalet' dedik. 'Adalet hiçbir şeye feda edilemez' dedik. Kendini daha yukarılarda gören kişiler HÜDA PAR'ın varlığından rahatsız olacaklardır. Kim üstüne alınıyorsa alınsın. Biz adalet için mücadeleye devam edeceğiz. Bedelini ödemeyi de göze almış kadrolarız."

"Hukuken de siyaseten de bu davanın peşini bırakmayacağız"

Sürecin nasıl işleyeceğine dair de bilgi veren Yapıcıoğlu, "Olağan yollar tükendi. Bundan sonra ancak olağanüstü kanun yolları, kararın gerekçesiz olduğunu dile getirmek. Dosyayı Anayasa Mahkemesine götürme durumumuz var. Biz hukuken de siyaseten de bu davanın peşini bırakmayacağız. İç hukuk yollarından bir şey çıkmazsa, lekelenmeme hakkının çiğnendiğine dair Anayasa Mahkemesinden bir sonuç çıkmazsa, uluslararası hukuka başvuracağız. Siyaseten de bunu peşini bırakmayacağız. Şu anda altını çizmem gerekiyor; Yargıtay daire sayısı artırıldı. Cumhurbaşkanından dinledik. Binlerce kişi hâkimlikten ihraç edildi. Bir memlekette hâkimlerin üçte biri ihraç ediliyor. Peki, o zaman sorarlar 'yargıyı kime teslim ettiniz.' Çok eskiden başlamış olanları bir kenara bırakalım. O insanları kilit noktalara kim getirdi. Bugünkü siyasi hükümet. Neticede AK Parti hükümeti baştaydı. Siz yargı erkini başa getiriyor, onlar da hukuksuzluk yapıyorsa ya o makamları terk edin ya da hakkını verin. Eğer işin ucu size ve yakınlarınıza dokununca bir gecede HSYK'nın yapısını değiştiriyorsanız, onları ihraç edebiliyorsanız o zaman adalet sadece zulmedeni cezalandırmak değildir. Birilerine zulmetti diye zalimi cezalandırıyor ve mazlumun mağduriyetine devam diyorsanız sizde buna ortaksınız." ifadelerini kullandı.

Son olarak AK Parti'ye verilen tepkiler ve devam eden 28 Şubat mağduriyetlerine de değinen Yapıcıoğlu, "Bugün Batman'da vefat eden bir amcanın taziyesine gittik. Oğlu ve damadı uzun yıllardın cezaevinde. 28 Şubat mağduru yüzlerce insan var. Sivas Davasının nasıl yürüdüğü, o gün Sivas'ta olmayanların cezalandırıldığını hükümetten çok kişi biliyor. Onlar için de bir şey yapmadılar. '5-10 yıl cezaevinde çürüyen kardeşlerimiz var' diyen Cumhurbaşkanı var. 'Bunu yaparsak bazı odaklar bir şeyler yapar mı?' diye düşünüyorlar. Sebebinin ne olduğu çok ilgilendirmiyor. O mazlumlar diyor ki; 'siz zulme uğradığımızı biliyor ve bir şey yapmıyorsunuz.' Deyin ki, 'bizim daha önemli sorunlarımız var.' Bakış açısıyla ilgili bir sorun mu var? Zulme uğrayanları kabul edip bir şey yapmayacaksınız. Nasıl izah edecekler bilemiyorum." şeklinde konuştu. (Ramazan Casuk-Veysi Buran-İLKHA)