Yargıtay, FETÖ tarafından kurulan kumpas davasında HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcılarından Sait Şahin, M. Bahattin Temel, HÜDA PAR'ın 26'ncı Dönem İstanbul milletvekili adaylarından Fikret Gültekin'in cezalarını onaylayarak skandal bir karara imza attı.
Kararı yaptığı basın açıklamasıyla duyuran HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, hükümet yetkililerine tepki gösterdi.
Cumhurbaşkanın “Böyle adalet olmaz” şeklindeki açıklamasını hatırlatan Sağlam, “Hazırlık aşamasında dosyada gizlilik kararı bulunmasına rağmen çarşaf çarşaf görüntüleri basına servis edilerek kurulan komplonun gerçekmiş gibi algılanmasına çalışılmıştır.” dedi.
Gerekçesiz kararlarla arkadaşlarının cezalandırılmasına karar verildiğini söyleyen Sağlam, “2011 yılı başında on yıllık tutukluluk süresi dolduğu için bazı şahıslar tahliye olmuştu. Bu şahısların yurt dışına çıkmalarına yardımcı olanları bildiren imzasız sözde ihbar maillerinin emniyet birimlerine gönderildiği iddia edilmişti. Kanaatimizce bizzat emniyet içindeki bazı unsurlar tarafından tertip edilen bu isimsiz ihbar mailleri gerekçe gösterilerek Genel Başkan Yardımcılarımız Sait Şahin ve Mehmet Bahattin Temel ile Gazeteci Fikret Gültekin hakkında yapılan yargılama sonucunda yasadışı örgüte üye olmak suçunu işledikleri gerekçesiyle cezalandırılmalarına karar verilmişti. İstanbul Anadolu 11. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği mahkûmiyet kararının Yargıtay tarafından onandığı ve bu şekilde kararın kesinleştiği bilgisi bize ulaşmıştır.” dedi.
“Hakim ve savcı cübbesi giymiş teröristler tarafından arkadaşlarımıza terörist damgası vurulmuştur”
İddianameleri hazırlayan hâkimlerin tamamının FETÖ`den işlem gördüklerini söyleyen Sağlam, “Bu arkadaşlarımız hakkında işlemleri yürüten kolluk görevlilerinin neredeyse tamamı FETÖ üyesi oldukları gerekçesiyle meslekten çıkarılmış, bazıları halen tutuklu olarak yargılanmaya devam ediyor. İddianameyi hazırlayan savcı Hakan Karaali (sicil:34191) ve arkadaşlarımızın cezalandırılmalarını talep eden duruşma savcısı İsmail Tandoğan (sicil:39622) 15 Temmuz darbe girişiminden saatler sonra 16 Temmuz günü ilk etapta açığa alınan savcıların arasında olması bu şahısların kimlikleri ve niyetleri hakkında yeterince bilgi vermektedir. Adı geçen bu iki savcı ile beraber bu arkadaşlarımıza örgüt yöneticisi oldukları gerekçesiyle ceza veren mahkemenin başkanı Hadi Çağdır (sicil:37378), üyeler Mustafa Başer (Sicil:40054) ve Mesut Özcan (Sicil:40180) da HSYK`nın 24 Ağustos 2016 tarih ve 426 sayılı kararıyla meslekten çıkarılmışlardır. Meslekten atılmalarının gerekçesi; terör örgütüyle üyelik, irtibat ve iltisaktır. Yani hâkim savcı cübbesi ve polis üniforması giyen teröristlerin oluşturduğu dosya üzerinden yürütülen bir yargılama sonucunda arkadaşlarımıza terörist damgası vurulmuştur.” ifadelerini kullandı.
“Mahkûmiyet kararının gerekçesi bir cümledir”
“Hazırlık aşamasında dosyada gizlilik kararı bulunmasına rağmen çarşaf çarşaf görüntüleri basına servis edilerek kurulan komplonun gerçekmiş gibi algılanmasına çalışılmıştır.” diyen Sağlam, “Mahkûmiyet kararının gerekçesiz ‘gerekçeli kararı` incelendiğinde çok net bir şekilde görülecektir ki FETÖ`cü Emniyet mensuplarının hazırladığı fezleke iddianameye; İddianame de mahkeme kararı haline getirilmiştir. Kopyala, yapıştır usulüyle hazırlanan gerekçede fezleke ve iddianamedeki imla hataları dahi olduğu gibi durmaktadır. Bunun anlamı şudur; dosyada bir yargılama yapılmamış, arkadaşlarımıza kurulan komplonun mahkûmiyetle sonuçlanması için hazırlanan senaryonun şekil şartları yerine getirilmiştir. Bu karar, yargılama hukuku ve adaletten o kadar uzaktır ki yüzlerce sayfayı bulan ifade ve iddialara rağmen mahkûmiyet kararının gerekçesi bir cümledir.” dedi.
“Arkadaşlarımıza karşı tertiplenen komplolara hükümet seyirci kalınmıştır”
Sağlam konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu durum bilinmesine, soruşturma ve kovuşturmanın tüm aşamalarına vakıf olunmasına rağmen arkadaşlarımıza karşı tertiplenen bu komplonun bertaraf edilmesi için hiçbir adım atılmamış, tamamen seyirci kalınmıştır. Hâlbuki 17–25 Aralık 2013`te ucu hükümete uzanan komplolara karşı hemen harekete geçilmiş, HSYK`nın yapısının değiştirilmesine kadar varan her türlü müdahaleler yapılmıştı. Arkadaşlarımıza ceza verilmesiyle sonuçlanan komplo, hukuksuzluk ve vahamet açısından 17–25 Aralık`ta hükümete karşı yapılan komplodan daha az değildir. Üstelik arkadaşlarımıza yönelik iddialar ile ilgili somut hiçbir delil sunulmadığı gibi Yargıtay tarafından verilen onama kararı da hukuk kuralları çerçevesinde gerekçelendirilmemiştir.”
“Mazlumların maruz kaldığı zulmün sona erdirilmesi beklenirken yenileri eklenmeye devam ediyor”
Cumhurbaşkanın “Böyle adalet olmaz” şeklindeki açıklamasını hatırlatan Sağlam, “Hâlbuki 15 Temmuz darbe girişiminden üç ay kadar sonra (12. 10. 2016) mesleğe yeni atanan hâkim ve savcıların kura töreninde Sayın Cumhurbaşkanı salondakilere ve kameralar vasıtasıyla bütün ülkeye; ‘Darbe girişiminin ardından şu ana kadar örgütle iltisaklı 3.456 Hâkim savcı ile yüksek yargı organı üyesi meslekten çıkartılmıştır. Vicdanının yerine, FETÖ üyelerinin yaptığı gibi bir örgütü, bir şarlatanı ikame ederseniz oradan adalet çıkmaz. Böyle adalet olmaz. Onun için binlerce, on binlerce insan bu ülkede yandı ve bu insanlar ne yazık ki 5 yıl, 10 yıl, 15 yıl hapishanelerde çürüyen vatandaşlarımız var. Bunlar oldu. Şimdi bunları düzeltme fırsatını yakaladık. İşte bunu iyi değerlendirmemiz lazım. İşte 15 Temmuz bize böyle bir imkânı lütfetti` diye seslenmişti. Taraflı ve vicdansız yargının gadrine uğramış ve yıllarını cezaevlerinde geçirmiş binlerce kişi bu tarihten sonra ‘acaba` diyerek umutları yeşerttiler. Ancak şu ana kadar olumlu herhangi bir gelişme olmadı. Hiç bir hukuk kuralı tanınmadan verilen kararlarla hapishanelerde çürümeye terkedilmiş mazlumların maruz kaldığı zulmün sona erdirilmesi beklenirken yeni zulümler yapılmaya ve mazlumlara yenileri eklenmeye devam ediyor.” diye konuştu.
“Arkadaşlarımız gerekçesi bile yazılamayan bir kararla mahkûm edildiler”
Devlet yetkililerinin adaleti sağlama yönünde yaptıkları çalışmalarının pratikte bir anlam ifade etmediğini sözlerine ekleyen Sağlam, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişten sonra 3 Ağustos 2018 tarihinde 100 günlük icraat programı açıklanmıştı. Bu programda açıklanan hedeflerden biri de ‘Vatandaşlarımızın mesnetsiz ihbarlar nedeniyle suçlanmaması için kapsayıcı ve etkin tedbirler alınarak ‘LEKELENMEME HAKKI`nın korunması` idi. Ama bu yüz gün bitmeden açıklamanın zıddına uygulama örnekleri pratikleşti. 7 Kasım 2017 günü Ankara`da ‘Ceza Muhakemesinde Lekelenmeme Hakkı` Değerlendirme Çalıştayı yapıldı. Sayın Adalet Bakanı açılış konuşmasında ‘Geçtiğimiz yıl CMK`nun 158. maddesinde yaptığımız düzenleme vatandaşımızın lekelenmeme hakkını koruma amacını taşıyor. Bir yıl itibariyle toplam 30 bin 609 ‘soruşturma açılmasına yer olmadığına` dair karar verilmiştir. Haksız yere bir kişinin dahi savcı önüne çıkmaması adaletin sağlanması dünyadaki her şeyden daha kıymetlidir.` demişti. Kanunlarda yapılan değişikliklerin pratikte bir anlam ifade etmediği görüldü. Arkadaşlarımız hakkında gerçekte var olmayan isimsiz bir ihbar mektubu ile kurulan komplo sonucu bırakın savcı karşısına çıkmayı, gerekçesi bile yazılamayan bir kararla mahkûm edildiler.” dedi.
“Umulur ki bu zulümlerin son bulması için kalıcı çözümler bulunur”
Bu kararların memleketi idare edenleri lekelediğini söyleyen Sağlam, “Elbette arkadaşlarımızın lekelendiğini düşünmüyoruz. Bu karar sahiplerini lekelemiştir. Bu kararlar memleketi idare edenleri lekelemektedir. Allah (C.C) bu arkadaşlarımızın zulme maruz kaldıklarını en iyi bilendir. Vicdan ehli kulların da masumiyetlerine şahitlik ettiği kişilere zulmedilmesi, onlara değil zalime öyle bir leke sürer ki bunun vebali her iki âlemde de çok ağır olur. Umulur ki henüz fırsat varken bu zulümlerin son bulması için kalıcı çözümler bulunur.” temennisinde bulundu.
Son olarak sonuna kadar davanın takipçisi olacaklarını söyleyen Sağlam, “Son olarak; olağanüstü kanun yollarını kullanma, davayı Anayasa Mahkemesi`ne götürme, iç hukuk yollarının sonuç vermemesi halinde uluslararası mekanizmaları kullanma dâhil, bu işin peşini bırakmayacağız ve gidebileceği son noktaya kadar hem hukuken hem siyasi olarak bu davanın takipçisi olacağımız bilinmelidir.” şeklinde konuştu. (Ramazan Casuk,Hamza Adıyaman, Muhammed Said Aksoy-İLKHA)