Ehmedê Xanî Kültür Derneği Başkanı Mirza Mehmet Yücel, 17'inci yüzyılda yaşamış Kürt edebiyatçı, astronom, şair, tarihçi ve İslam alimi Ehmedê Xanî'nin yaşantısı ve eserleri hakkında İLKHA'ya açıklamalarda bulundu.
Bazı âlim şahsiyetlerin siyasi, edebi veya diğer özelliklerinin asırlar geçtikten sonra ortaya çıktığını ifade eden Yücel, bu önemli şahsiyetlerden birinin de Ehmedê Xanî olduğunu söyledi.
Ehmedê Xanî'nin, genel kanaat olarak 1650 yılında doğduğunu ve 59 yıllık ömrüne insanlık için önemli eserler bıraktığını söyleyen Yücel, "Ehmedê Xanî Doğubeyazıt'ta doğduktan sonra babasının yanında sarayda yetişiyor, eğitim alıyor. Önce ağabeyi Molla Kasım'ın yanında dersler alıyor, daha sonra Molla Kasım'ın yanındaki dersleri de bitirdikten sonra ilmin peşine düşüyor. İlk eğitimini ağabeyinden aldıktan sonra akabinde ilim merkezlerine gidiyor. Önce Ahlat, Bitlis ve Botan medreselerine gidiyor. Orada Feqîyê Teyran'ı, Mihemedê Cizîrî tanıyor. Ondan sonra Şam ve Halep'e gidiyor. Hipokrat'ı, Platon'u (Eflatun) ve Aristo'yu; Bağdat'ta Farabi'yi, Sühreverdî'yi, Muhyiddin İbni Arabi'yi tanıyor. İran'da Kirmanşah, Ali Hariri, Firdevsi ve Ömer Hayyâm'ı tanıyor. Bu şekilde ilim tahsilini devam ettiriyor." dedi.
"Eserleri medreselerde ders olarak okutuluyordu"
Ehmedê Xanî'nin yazdığı eserleri ve eserlerinin amaçlarını anlatan Yücel, "Ehmedê Xanî, bütün insanlığın kurtuluşunun temel anahtarının ilime sarılmakta olduğunu vurgular. Ehmedê Xanî eserlerini yazmadan önce 33 yıl düşünüyor. İlk eseri olan 'Nûbâra/Nevbahara Piçukan' adlı kitabını 1683 yılında yazıyor. Ehmedê Xanî edebiyat dili olan Farsçayı anadili gibi biliyor. Bilim ve inancımız olan İslamiyet'in mukaddes kitabı Kur'an-ı Kerim'in dili olan Arapçayı da ana dili gibi biliyor. Bu toplumda bu yörede yaşayan insanlar bilimden uzak kalmışlar. Dolayısıyla bu insanların bu sefaletten kurtulmalarının tek yolu bilime sarılmalarıdır, diyor. Nasıl bilime sarılacaklar? Bilimin dilini öğrenecekler. O zaman bilimin dili Arapça. Dolayısıyla bu mantıkla yola çıkıyor. İlk eseri olan 'Nûbâra/Nevbahara Piçukan' sözlüktür. Arapça-Kürtçe terimleri içeren bir lügattır. Bu toplumun insanlarının Müslüman olduğunu, Kur'an'ı okuduğunu fakat Kur'an'ın ne dediğini bilmediğini söylüyor. Dolayısıyla insanların ilk önce dinini bilmeleri gerektiğini söylüyor. Bunun yolunun da Kur'an dilini öğrenmekten geçtiğini belirtiyor ve ilk eserini yazıyor. Nûbâra/Nevbahara Piçukan 14 bölümdür ve bu bölümlerini de özellikle 14 bölüme bölmüştür. 14, erkeklerin buluğa erme çağıdır. Dolayısıyla onun için 14 bölüme ayırıyor. Bu eserini 1683 yılında tamamlıyor. Tamamladığı eseri o kadar mükemmel yazmış ki gelecek kuşaktakiler dahi aynı mükemmellikle görüyorlar. Bu eseri Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışından sonra hatta Cumhuriyetin ilk 50 yılına kadar medreselerde ders kitabı olarak okutuluyordu. Bu eseri bitirdikten 4 yıl sonra 1687 yılında Eqîdeya Îmanê adında yani Türkçeye çevirirsek 'İmanın Şartları' diye bir eser yazıyor. Ehmedê Xanî bunlarla birlikte çeşitli konularda şiirler yazıyor. Divan'ı var." dedi.
"Ehmedê Xanî, eserlerini insanlığın kurtuluşu için yazıyor"
Ehmedê Xanî'nin, eserlerini yazmadaki amacı anlatan Yücel, şunları söyledi: "Ehmedê Xanî, eserlerini insanlığın kurtuluşu için yazıyor. Yalnızca Kürtlerin kurtuluşu için yazmıyor. Ehmedê Xanî şöyle belirtiyor: Eğer bir toplum, cehaletin pençesinden çıkmazsa bu toplumun kurtuluşu yoktur. Bu toplum hastadır. Hastalık nedir? Cehalettir. Cehaleti nasıl ortadan kaldıracağız? Bunları bu ilmin yoluna çekmemiz lazım. Ehmedê Xanî bir yazısında, eğer bir toplum bilime ve bilimin gerekliliğine inanmıyorsa sarılmıyorsa o toplumun kurtuluşu yoktur, der. Pozitif bilim yalanı kabul etmez. Yalanla hiçbir toplum hiçbir kabile bir seviyeye ulaşmamıştır. Başka bir sözünde ise; eğer itibar edilen bir kişi olmak istiyorsan seni paramparça etseler bile sakın ha yalan söyleme, der."
"Birileri Ehmedê Xanî'nin çalışmalarını tozlu raflarda kalmasını istedi"
Ehmedê Xanî'nin Müslümanlar içinde büyük bir âlim olduğunu söyleyen Yücel, "Ehmedê Xanî'yi tanımadılar, bilmediler veya bilmek istemediler, tanımak istemediler. Birileri onun, alimlik yönünü, insanlığa yapmış olduğu hizmetleri, insanlığın kurtuluşu için yapmış olduğu çalışmalarını tozlu raflarda kalmasını istedi. O fikirler tozlu raflarda kaldı. Şayet biz Ehmedê Xanî'yi tanımış olsaydık, bilmiş olsaydık bu coğrafya Ehmedê Xanî'nin felsefesine sahip çıkmış olsaydı bugün Avrupa'dan daha ileri bir durumda olurduk. Ehmedê Xanî, Allah'ı bilmenin onun sırlar hazinesi olan bilimleri elde etmek ile olduğunu söyler. Bütün sırlar Allah'ın yanındadır; buna ulaşmanın yolu da bilimdir. (Yunus Tuğrul, İrfan Aslan-İLKHA)