HÜDA PAR Genel Merkezi, Türkiye ve dünya gündemine ilişkin dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu.
HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından yapılan açıklamada, başta Emine Şahin'in tutuklanması olmak üzere, israf ekonomisi ve borçlanma, tarım sektöründeki belirsizlik, İstanbul'da gerçekleşen 5. Dünya Âlimler Birliği Kongresi, siyonist işgal rejiminin Gazze'ye uyguladığı provokatif eylemler ve Yemen'de devam eden saldırılara ilişkin önemli tespitler ve çözüm önerileri sunuldu.
Açıklamada, Edirne'de 10 Kasım törenlerinin yapıldığı alandan geçerken "bu bir kıyamdır" dediği için polis tarafından gözaltına alınan ve sonrasında tutuklanan Emine Şahin'in, delilleri karartma veya kaçma şüphesi bulunmamasına rağmen tutuklamasının hukukun katledilmesi olduğu ifade edildi.
Emine Şahin'in derhal serbest bırakılması gerektiği belirtilen açıklamada, yargılama hukukunun temel ilkelerini ihlal ederek kamuoyunda infiale sebep olan ve toplumu kamplaştıran karara imza atanlar hakkında da gerekli soruşturmanın açılması gerektiğinin altı çizildi.
Hükümetin, israf ekonomisinden vazgeçerek borçlardan bir an önce kurtulması gerektiği üzerinde durulan açıklamada, çiftçinin ekim dönemindeki belirsizlik nedeniyle tarlasını ekmekte tereddüt etmesinin tarım sektörünü vurduğu ifade edildi.
Siyonist işgal rejiminin Gazze'de yaptığı provokatif adımlara dikkat çekilen açıklamada, başta İslam ülkeleri olmak üzere bütün dünyanın, siyonist işgal rejimine karşı adım atması ve mazlum Filistin halkına sahip çıkması çağrısında bulunuldu.
Açıklamada Yemen'e ayrılan bölümde, "Yemen'deki vahşet karşısında başta İslam İşbirliği Teşkilatı olmak üzere uluslararası bütün İslami kuruluşlar olağanüstü toplanmalıdır." çağrısında bulunuldu.
"Kaçma şüphesi bulunmayan bir kişinin tutuklaması hukukun katledilmesidir"
"Hukukta asıl olan tutuksuz yargılamadır" denilen açıklamada "Edirne'deki 10 Kasım töreninde, Emine Şahin isimli bir bayan, saygı duruşunda bulunanların duruşunu namazdaki kıyama benzeterek 'bu kıyamdır' demek suretiyle tepki vermesi sonrasında gözaltına alınarak tutuklanmıştır. Düşünce ve ifade özgürlüğü tüm evrensel hukuk kaideleri ve Anayasaca güvence altına alınmış olmasına rağmen; hukuken zorlama bir yorumla bile hakaret veya başka bir suç olarak değerlendirilmesi mümkün olmayan sözler soruşturma konusu ve tutuklanma nedeni sayılmıştır. Hukukta asıl olan tutuksuz yargılamadır. Tutuklama ancak zorunlu durumlarda başvurulan bir tedbirdir. Yargılama sonucunda hukuken suçlu bulunsa dahi mevcut infaz sistemine göre cezaevine girmesini gerektirecek bir ceza verilemeyecek ve delilleri karartma veya kaçma şüphesi de bulunmayan bir kişi hakkında tutuklama kararı verilmesi hukukun katledilmesidir." ifadeleri kullanıldı.
"Emine Şahin derhal serbest bırakılmalı ve toplumu kamplaştıran karara imza atanlar hakkında soruşturma açılmalı"
Hukuken bir suç işlememiş olan Emine Şahin'in derhal serbest bırakılması çağrısında bulunulan açıklamada, "Kendi siyasi düşünceleri ve resmi ideolojiden de bağımsız ve tarafsız bir şekilde karar vermesi gereken hâkimler, maalesef bazı kesimler tarafından yoğun bir baskı altında bırakılmaktadır. Bu baskının da tesiriyle, söz konusu kesimlerin tepkisinden çekinilerek, suç olmayan söz ve eylemlere dahi tutuklama kararı verilmesi, yargının kötü halini gözler önüne sermektedir. Hukuken bir suç işlememiş olan Emine Şahin'in derhal serbest bırakılması ve yargılama hukukunun en temel ilkelerini ihlal ederek kamuoyunda infiale sebep olan ve toplumu kamplaştıran karara imza atanlar hakkında gerekli soruşturmanın açılması için yetkili kurulları göreve davet ediyoruz." denildi.
"Hükümet, israf ekonomisinden vazgeçerek borçlardan bir an önce kurtulmalı"
"İsraf ekonomisinden vazgeçilmeli, borçlanma kontrol altına alınmalıdır" denilen açıklamada, "Ağustos ayında başlayan TL'nin hızlı değer kaybı ve buna bağlı olarak faiz ve enflasyonda görülen hızlı yükseliş, şu an itibarı ile yerini nisbi bir sükûnete bırakmış bulunmaktadır. TL'nin kaybettiği değeri kısmen kazanması, sorunların bittiği ya da azaldığı anlamına gelmemektedir. Yakın zamanda yaşanan olağanüstü gelişmelere bakarak gidişattaki bozulmayı Ağustos ayından başlayan bir süreç olarak değerlendirmek yanlıştır. Yaşanan sıkıntılar cari açığın ve dış borcun hızlı artmasının ve sorunların pansuman tedbirler ile geçiştirilmesi nedeniyle birikmiş olmasının sonucudur. Hükümetin, sorunu sadece dış dinamiklerle izah etmeye çalışarak suçu dış mihraklara atması ve kendi hataları ile yüzleşmekten imtina etmesi ödenecek bedeli daha da ağırlaştıracaktır. Kasım ayı itibariyle son bir yılda ödenen 100 milyar doları aşkın dış borç nedeniyle oluşan döviz talebinin etkisi neredeyse hiç dile getirilmemektedir. Sürekli dile getirdiğimiz gibi hükümet, israf ekonomisinden vazgeçerek borçlardan bir an önce kurtulmalı ve üreterek büyümeyi hedeflemelidir." ifadelerine yer verildi.
"Geleceğe ilişkin politikalar konusunda çiftçilerimiz aydınlatılmalıdırlar"
Çiftçinin ekim dönemindeki belirsizlik nedeniyle tarlasını ekmekte tereddüt etmesinin tarım sektörünü vurduğu ifade edilen açıklamada, "Tarım ve hayvancılık ile ilgili köklü çözümler bulunmalıdır. Ekim dönemini yaşadığımız bu günlerde çiftçilerin geleceğe ilişkin belirsizliklerden dolayı kararsızlığı devam etmektedir. Çiftçilerin kafalarındaki şüpheleri izale edecek bilgilendirmeler yapılmalı, geleceğe ilişkin politikalar konusunda çiftçilerimiz aydınlatılmalıdırlar. Kasım ayının yarısı geçmesine rağmen bu kararsızlığın devam etmesi, gelecek için bir felakete büyük sorunlara yol açabilir. Unutulmamalıdır ki hububat gibi pek çok ürün için memleketin önemli bir bölümünde yapılan tarımda bir dönem, bir yıldır. Yılda bir kez ekim yapan ve tek ürün alan çiftçinin ekim dönemindeki belirsizlik nedeniyle tarlasını ekmekte tereddüt etmesi bir yılının heba olması demektir." denildi.
"Dünya Âlimler Birliği bu yeni dönemde İslam Âlemi'nin içinde bulunduğu sorunların çözümünde daha aktif rol almalı"
Dünya Âlimler Birliği Kongresinde başkanlığa seçilen Prof. Dr. Ahmed er-Raysun'un tebrik edildiği açıklamada, Dünya Âlimler Birliği'nin bu yeni dönemde İslam Âlemi'nin içinde bulunduğu sorunların çözümünde daha aktif rol alması temennisinde bulunuldu. Açıklamada, "Birliğin, yapıcı bir akıl ve çözüm yolları geliştirerek İslam Âlemi'nin içinde bulunduğu etnik, mezhebi, siyasi karışıklık ve çatışmaların son bulması yönünde aktif rol üstlenmesini ve hızlı adımlar atarak sorunların çözümüne katkı sağlamasını ümit ediyoruz." diye belirtildi.
"Bütün dünya siyonist işgal rejimine karşı adım atmalı ve mazlum Filistin halkına sahip çıkmalıdır"
Siyonist işgal rejiminin Gazze'de yaptığı provokatif adımlara dikkat çekilen açıklamada, "Siyonist işgal rejimi milletvekilleri yasak olduğu halde izinsiz bir şekilde Mescid-i Aksa'ya üç ay içinde üç kez baskın düzenledi. Bununla kalmayan işgal rejimi, Filistin topraklarında yeni yerleşim yerlerinin açılması kararı alarak uluslararası anlaşmaları tanımadığını ve bu konuda ne kadar küstah ve pervasız olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Bölgede yeni bir çatışmanın fitilini ateşlemeye yönelik bu tür provokatif eylemleri bir kez daha lanetliyoruz. Başta İslam ülkeleri olmak üzere bütün dünya; insanlık ve dünya barışı için en büyük tehdit ve tehlike olan siyonist işgal rejimine karşı adım atmalı ve mazlum Filistin halkına sahip çıkmalıdır." ifadeleri kullanıldı.
"Yemen'de dünyadaki en büyük insani kriz yaşanmaktadır"
Suudi öncülüğünde düzenlenen saldırılar nedeniyle büyük bir insanî dramın yaşandığı Yemen'e dikkat çekilen açıklamada, "BM ve uluslararası kamuoyunun Yemen'de devam eden iç savaşa yönelik ürkütücü sessizliği devam etmektedir. Uluslararası hukukun açıktan ihlal edilmesi ve insanlığa karşı ağır suçlar işlenmesi karşısındaki bu sessizlik ve tepkisizlik, ABD ve Suud'un başını çektiği ülkelerin tavrı ile doğrudan alakalıdır. Hal-i hazırda Yemen'de hem açlık hem de öldürücü salgın hastalıklar noktasında dünyadaki en büyük insani kriz yaşanmaktadır. ABD'nin desteğiyle bölgeye saldırılar düzenleyerek katliamlara imza atan Suudi Krallığı ve Birleşik Arap Emirlikleri diğer yandan da işledikleri cürmün dünya kamuoyu nezdinde ifşa olmaması adına Yemen'deki bu insani trajediyi adeta unutturmak istemektedirler." denildi.
Açıklamanın sonunda, "Bu zulüm ve vahşet karşısında başta İslam İşbirliği Teşkilatı olmak üzere uluslararası bütün İslami kuruluşlar olağanüstü toplanmalıdır. Önce insani duruma bir çözüm bulmalı daha sonrasında ise sorunun siyasi yollarla çözüme kavuşturulması için etkin roller üstlenmelidirler." çağrısında bulunuldu. (Ramazan Casuk-İLKHA)