Peygamber Sevdalıları Vakfı tarafından "Sahabe Ayı" olarak ilan edilen kasım ayının bu yılki teması "İlmin Kapısı Hazreti Ali" çeşitli etkinlikler ile ülkenin her köşesinde rahmetle anılmaktadır.

Vakıf'a üye derneklerden Adıyaman Vahdet Der tarafından düzenlenen "İlmin Kapısı Hazreti Ali" programı, Belediye Konferans Salonu'nda düzenlendi. Doğruhaber gazetesi yazarlarından Emin Güneş'in konuşmacı olarak katıldığı program, Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başladı.  Program, Özlem Ajans sanatçılarının seslendirdikleri ezgilerle devam etti.

"Hazreti Ali kadar Efendimizi tanıyacak kimse yoktur"

Peygamber Efendimizin, Hazreti Ali ile ilgili söylediği hadisin çok iyi anlaşılması gerektiğini dile getiren Güneş, "Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselam bir hadisinde 'Ben ilmin şehriyim, Ali ise onun kapısıdır.' Buyurmaktadır. Buradan ne anlamamız gerekiyor? Esas olarak bunun çok iyi incelenmesi ve öğrenilmesi gerekir. İlmin şehri ne demek, ilmin kapısı ne demek bunların çok iyi anlaşılması gerekiyor. Kuranı Kerim'de evlere kapılarından girin buyuruluyor. Bir şehre en güvenli en kolay giriş yeri onun kapısıdır. Eskiden şehirlerini kapıları olurdu. Bir şehir düşünün o şehri tanımak istiyorsanız kime müracaat etmeniz gerekir? O Şehri en iyi bilen cadde cadde, sokak sokak, adım adım her tarafını gezmiş olan kim ise siz o şehir hakkında o kişiyi bilgi sahibi olarak muteber kabul edersiniz. Şunu iddia ediyoruz Efendimizi ilmimizin şehrini Hazreti Ali'den daha iyi tanıyabilecek hiç kimse yoktur." ifadelerini kullandı.

Hazreti Ali'nin henüz çocuk yaşta Müslüman olduğuna dikkat çeken Güneş, Hazreti Ali'nin vahyin geldiği anları çok iyi bildiğini ve konuda Hazreti Ali'nin diğer tüm Müslümanlardan daha farklı olduğunu ifade etti.

Açıklamalarının devamında Güneş, "Hazreti Ali henüz on yaşlarındayken ve Hazreti Hatice'den sonra İslamiyet'e girmiştir. Vefatına kadar Hazreti Resulullah'ın yanından ayrılmamış, adım adım Hazreti Resullah'ı takip etmiştir. Hiçbir Müslüman, sahabe Hazreti Ali kadar Resulullah ile birlikte yaşamamıştır. Hazreti Hatice de Hazreti Resulullah hayattayken vefat etmiştir. Onların içinde muhacerette bulunanlar, ticareti ile uğraşanlar, mazeretleri olanlar ve Hazreti Resulullah'ın yanına gelemeyenler oldu fakat Hazreti Ali ilk gününden son dakikasına kadar Hazreti Resulullah'ın yanında bulundu, ondan ayrılmadı. Dolayısıyla vahiy Resullah gelirken Hazreti Ali, onun yanında idi. Hazreti Ali de bildiriyor ya 'Hiçbir ayet yoktur ki biz onun nereden, ne zaman nazil olduğunu bilmemiş olayım. Gündüz mü, gece mi nerede, niçin gelmiş olduğunu bilmeyeyim." dedi.

"Peygamberi tanımak için ilk olarak Hazreti Ali'ye müracaat etmek lazım"

 Hazreti ali hayatının her döneminde ihtilaflı meseleleri çözüme kavuşturduğunu, İleri görüşlülüğü ile derin meseleleri hallettiğini diyen Güneş, daha sonra şöyle devam etti: "Şimdi buradan soruyoruz? Hazreti Ali, bizim için ilmin kapısı olabilmiş mi? Hazreti Resullah'ı tanımaya giderken, Hazreti Resulullah'ın hadislerine ve sünnetlerine müracaat ederken ne kadar Hazreti Ali'den istifade ediyoruz? Ya da hadis dediğimizde, sünnet dediğimizde hemen hepimizin aklına Hazreti Ali mi geliyor, yoksa başka birileri mi geliyor? Maalesef biz bu kapıyı kapatmışız, kendimizi bu kapıdan mahrum etmişiz, pencerelere yönelmişiz. Onun için de ihtilaflarımız büyüyor, artıyor, küçülmüyor. İsabetli olan Efendimizin vefatından sonra din ile ilgili İslam ile ilgili yegâne müracaat mercii Hazreti Ali olmalıydı. Nitekim her üç halifenin de 'Ebul Hasan olmasaydı helak olurduk.' dediklerini biliyoruz. Hazreti Ali onların döneminde, Müslümanların en sıkıntılı meselelerini çözüm mercii, onların çözüm kapısıydı. İhtilafların çözüm makamıydı. Hem ilmi hem zekâsı hem feraseti hem dirayeti hem İleri görüşlülüğü sonucunda vermiş olduğu kararların hepsi isabetliydi."

"Hazreti Ali zor meselelerin adamıydı İslam ve toplumun selameti için fedakârlık yaptı"

Arap yarım adasında meselelerin çözümünde Hazreti Ali'nin ilmine başvurulduğu ve onun çözemeyeceği meseleyi kimsenin çözemeyeceğini dile getiren Güneş, "Öyle ki Arap âleminde zor bir mesele olduğu zaman, bunu çözse çözse ancak Hazret Ali çözer, Bu durum bir darbımesel haline gelmiştir. Dolayısıyla Hazreti Ali, zor meselelerin adamıydı, İslam ve toplumun selameti için fedakârlık yaptı.  Bugün de aynı şekilde davranmamız lazımdır. Çok ısrarcı olmamız lazım, haklı dahi olsak bu haklılığımızın peşine düşmemiş, çok büyük zararlara sebebiyet verecekse bundan dolayı ümmetimiz, halkımız, insanlarımız zarar görecekse bir adım geri durabilmemiz lazımdır." ifadelerini kullandı.

Hilafet makamında dahi Müslümanların gücü zayıflamasın diye geri çekilen Hazreti Ali Selefi Salih'in döneminde haklı olduğu halde geri durmayı tercih ettiğini diyen Güneş, son olarak şöyle dedi: "Hazreti Ali, Sadece burada geri çekilmemiştir. Hz Ömer Dönemi'nde, Hazreti Osman Dönemi'nde olsun ve hatta kendisinin halifelik seçiminde dahi halifeliği kabul etmemiştir. Kendi iradesine bırakılmış olsaydı halifeliği kabul etmeyecekti. Ancak Müslümanların arasındaki ihtilafların büyümemesi için Müslümanların gücü zayıflamasın diye nasıl geri çekilmiş ise yine istemediği halde halifeliği kabul etmiştir. Medine'de fitne çıkmasın, anarşi ve kaos ortamı artmasın diye... Bugün bu şekilde davranan insanların arkasından gitmek lazımdır. Siyasetleri ile böyle davrananların izinden gidersek isabet ederiz."

Program son olarak yapılan dua ile son buldu. (Cemil Özdaş - İLKHA)