81 ilde gerçekleştirilen basın toplantıları ve açıklamalarla, Çin'in insan hakları ihlallerine "dur" dendi.
Açıklamanın başladığı dakikalarda, Memur-Sen'in 81 il teşkilatı da sosyal medya üzerinden, "#DoğuTürkistandaZulmüGör" hashtag'iyle Çin'in zulmü protesto edildi.
Basın açıklamasının Ankara ayağı ise Memur-Sen Genel Merkezi'nde gerçekleştirildi. Memur-Sen Yönetim Kurulu üyeleri ve çok sayıda davetlinin katıldığı basın açıklamasını Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın yaptı.
Doğu Türkistan'da zulmü görme ve bitirme vaktinin geldiğini vurgulayan Yalçın, Cenevre'de BM İnsan Hakları Komisyonu'nda Çin Hükümetiyle karşılıklı olarak Çin'deki insan hakları ihlallerinin değerlendirileceği bir toplantının düzenleneceği belirtilerek, "Biz insanlığın vicdan sesi olarak Doğu Türkistan'ın yanında Çinin ve zulmünün karşısındayız. Bizler, insanlık ailesinin onurlu fertleri ve özgürlük sesleri olarak; soykırıma sessiz kalmayacağız, Çin'e karşı ses vermekten geri durmayacağız" ifadeleri kullandı.
Yalçın, "Tabi buradan hemen şu uyarıyı da yapalım; Çin'in Uygur Türklerine uyguladığı soykırımı, son zamanlarda gittikçe şiddetini artıran Amerika-Çin rekabetine politik meze yapmaya çalışanlara izin verilmemeli. Doğu Türkistan ve milyonlarca insan, iki emperyalist devletin çıkar kavgasında araç haline getirilmemeli. Biz bu noktada dünyanın bütün iyi insanlarına, insanlığa önemli vazifeler düştüğüne inanıyoruz. Eğer dünyanın iyi insanları bu konuyu sahiplenip, zulme karşı bir hat oluşturmazsa, Doğu Türkistan başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde yaşayan mazlumlar iki zalimden birinin zulmüne maruz kalması kaçınılmazdır. Bu yüzden dünyanın bütün iyi insanları zulme karşı güçlü bir hat oluşturmalı, adalet ve özgürlük dünyamıza hakim kılınmak için sorumluluk almalı. Ve hep birlikte haykırmalı; İnsan onuru dokunulmaz, özgürlükler kısıtlanamaz." şeklinde konuştu.
"Çin, Doğu Türkistan'da bir soykırım gerçekleştiriyor"
Çin'in, Doğu Türkistan'da bir soykırım gerçekleştirdiğine dikkat çeken Yalçın, "Evet... Çin, Doğu Türkistan'da bir soykırım gerçekleştiriyor. Bunu yaparken de kendince meşrulaştırıcı bazı politik argümanlar geliştiriyor. Zaten modern dünyada bütün katliamlar, zulümler bu kılıf altında, yani masum gibi görünen teoriler ve politik söylemlerle gerçekleştiriliyor. Çin hükümeti de, Doğu Türkistan'daki soykırımı, zulmü gizlemek için "Sosyo-ekonomik reformlar" söylemini kullanıyor. Bu söylemin altında neler gizli, gelin birlikte bakalım. Yükselen ejderha olarak gösterilen Çin, komünist parti oligarşisi altında tam bir kölecilik düzeni kurmuştur. Bu yüzden, insan hakları ihlalleri bütün ülke sathına yayılmıştır." dedi.
"Doğu Türkistan'da neler oluyor?"
"Bugün Çin'in zenginlerinin kimliğine baktığınız zaman hep Çin Komünist Partisinin yöneticilerinin çocukları olduklarını görürsünüz. Bunlara küçük prensler denilmektedir. Çin rüyası pazarlanan budur." diyen Yalçın daha sonra şunları kaydetti: "İşte, "sosyal-ekonomik reformlar" bu küçük azınlık için geliştirilmiş sömürü politikalarının kılıfıdır. Değerli dostlar, bu gerçek anlaşılmadan, Doğu Türkistan'da neler oluyor sorusunun cevabını tam olarak anlayamayız. Peki sosyal-ekonomik reformlar adı altında nasıl bir politika izleniyor? Yukarıda dediğimiz gibi Doğu Türkistan'da 1949 yılından bu yana yaşanan bir zulüm var."
"Çin, 'fikri ıslahat' adı altında bir milyondan fazla insanı hapishanelerde tutuyor"
Yalçın açıklamasının devamında, "Bir noktada bu zulmün temelinde Doğu Türkistan'ı Müslüman Uygur Türklerinden arındırmak yatıyor. Bu politika işgalin ilk yıllarından bugüne kadar aralıksız uygulandı. Özellikle 1960'la 1990 arasında başkent Urumçi'nin güney doğusundaki Lop Nor çölünde yapılan atom denemeleri neticesinde onbinlerce Uygur Türkü radyoaktif maddeler yüzünden ölmüştür. Şimdilerde ise bizzat Çin Komünist Partisinin geliştirdiği politikalarla insanlar, ya ölüme sürükleniyorlar ya da yerlerinden yurtlarından ediliyorlar. Aslında herkesin bildiği bu politikaların birkaçını burada bir kere daha hatırlatmak istiyorum. Çin fikri ıslahat adı altında bir milyondan fazla insanı hapishanelerde tutuyor. Çin komünist yönetimi 'Kardeş Aile' projesi adı altında her Doğu Türkistanlının evine bir Çinli erkek yerleştirerek Uygurların aile birliğini dağıtıyor. Evlenmemiş 16-25 yaş arası Uygur kızları Çin'in iç bölgelerine sürüldü. İlk yıl 240 bin, ikinci yıl ise bir milyon Uygur kızı ailesinin elinden zorla alınarak fabrika ve tarlalarda işçi yapıldı." şeklinde konuştu.
"'Çin işkencesi' tabirinin bugünkü somut karşılığı Doğu Türkistan'da yaşanıyor"
2013 yılında Uygurca'nın okullarda yasaklandığını hatırlatan Yalçın, bu nedenle bütün akademik kadroların vasıfsız işçi yapıldığını belirterek, "2001'de bir uygulama başlattılar. Adı 'Sincan Sınıfı'. Müslüman Uygur çocuklarını ailelerin elinden alarak, Çin'in iç bölgelerindeki yatılı okullara götürdüler. 2003 yılında Doğu Türkistan'daki bütün okullarda Uygurca yasaklandı. O tarihe kadar eğitimini Uygurca yapmışların diplomaları elinden alındı. Mühendis, doktor, profesör, öğretmen bütün akademik kadro bir günde 'vasıfsız işçi' yapıldı. Çin'in Doğu Türkistan'da tek orijinal ürünü işkencedir, zulümdür. Bu yönüyle 'Çin işkencesi' tabirinin bugünkü somut karşılığı Doğu Türkistan'da her gün değil her an yaşanıyor. Çin sadece yaşayanları öldürmüyor; doğacak olanların da hayata gelmesine engel oluyor. Nüfus planlaması altında anne karnındaki dokuz aylık bebeği sezeryanla alıp katleden Çin hükümeti, terör söylemleriyle oluşturduğu sahnede İslam medeniyetinin kadim bölgelerinden biri olan Doğu Türkistan'ı insansızlaştırmaya ve müslümansızlaştırmaya hunharca devam ediyor. Kur'an okumanın, terör eğitimi, namaz kılmanın terör eylemi ve oruç tutmanın devlete başkaldırı olarak ilan edildiği Doğu Türkistan fotoğrafı Çin'in bu yüzyıla hediye ettiği utanç tablosudur. " ifadelerini kullandı.
Yalçın son olarak şunları söyledi:
"Bizler, insanlık ailesinin onurlu fertleri ve özgürlük sesleri olarak; soykırıma sessiz kalmayacağız, Çin'e karşı ses vermekten geri durmayacağız. Bizler, medeniyetimizin değerlerine yüklenen adil insanlar olarak Doğu Türkistan adaletle, kardeşlerimiz özgürle bulaşana kadar susmayacağız. Yaşasın Doğu Türkistan Kahrolsun Çin Zulmü! Ayağa kalksın insanlık Kurtulsun Doğu Türkistan! Biz inanıyoruz ki, insanlığın onur ve özgürlük savaşı karşısında ne Çin ne de Çin seddi dayanır." (İLKHA)