Hazreti Ebubekir'in vefatının ardından müminlerin emiri olarak seçilen Hazreti Ömer'in, 644 yılında namazdayken şehit edilmesinin yıl dönümünde açıklamalarda bulunan Molla Sinan Ünel, "Günümüz yöneticileri Hazreti Ömer'in adaletini örnek almalı." dedi.
Hazreti Ömer, Hazreti Ebubekir'den sonra Eshâb-ı kiramın en büyüğü ve Peygamberimizin ikinci halifesi, Hülefa-i Raşidin'den ve Aşere-i Mübeşşere'den yani cennetle müjdelenen on kişiden biridir. Dokuzuncu dedesi olan Ka'b'da soyu Peygamberimiz Efendimizin soyu ile birleşir. Babası Hâttâb, Kureyş kabilesinin ileri gelenlerinden, annesi Hanteme bint-i Hişam Ebû Cehil'in kızkardeşi idi. Künyesi Ebû Hafs'dır.
İslam'dan önceki Mekke toplumunda doğup büyüyen Hazreti Ömer nesep ilmini, (soy kütüğü) iyi bilirdi. Hazreti Ömer halifelik müddetince kendinden evvel hiç kimsenin yapamadığını ve sonra da kimsenin yapamayacağı şekilde adâlet üzere hareket etmiştir. Zamanında kurt koyuna zarar vermeğe cesaret edemezdi.
On yıllık hilafeti döneminde büyük işler başaran Hazreti Ömer, İran, Irak, Suriye ve Mısır'ın fethini gerçekleştirdi. Onun döneminde binlerce insan İslam'a girdi. "Hazreti Ömer'in adaleti" tabiri sadece Müslümanlar tarafından değil, tüm insanlığın ortak örnek ve övüncü oldu.
Hazreti Ömer çok âdil ve çok merhametli olup, fakirlere her zaman yardım ederdi. Fil olayından on üç sene sonra 582 yılında Mekke'de doğan ve 10 yıl halifelik yapan Hazreti Ömer, 644 yılında namaza durmuşken Ebu Lü'lü tarafından vücudunun altı yerinden hançerlenerek şehit edildi.
"Hazreti Ömer'in ön plana çıkan vasfı adalettir"
Adalet vasfı ile ön plana çıkan ve tüm yöneticilere örnek olan Hazreti Ömer'in şehadet yıl dönümü vesilesiyle açıklamalarda bulunan Molla Sinan Ünel, "Günümüz yöneticileri Hazreti Ömer'in adaletini örnek almalı." dedi.
Ünel, "Hazreti Ömer cehaleti döneminde kendisi de zulme başvurmuş, kendi kızını diri diri gömecek kadar cehalette ileri gitmiş bir insandı fakat cesaretiyle, mertliğiyle ve adaletiyle bilinen bir kişiydi. Allah azze ve celle ona İslam'ı bahşedince, bu sefer cesaret ve kahramanlık yönünü İslam ve Allah için kullanıyor. Hazreti Ömer, Hazreti Ebubekir'in vefatının ardından sonra halifelik makamına layık görülüyor ve müminlerin emiri, Müslümanların başına halife olarak seçiliyor. Hazreti Ömer halife olduktan sonra kendisiyle vasıflanmış bir vasfa sahip oluyor. Hazreti Ömer'in ön plana çıkan vasfı adalettir." ifadelerini kullandı.
"Günümüzde meydana gelen adaletsizlikler Hazreti Ömer'e olan özlemimizi çoğaltıyor"
Cezaevinde yüzlerce Yusufinin olduğunu söyleyen Ünel, hükümetin bu mağdurlara Hazreti Ömer'in adaleti gibi adil davranıp yeniden yargılama yolunu açması gerektiğini ifade ederek "Bugün cezaevinde yüzlerce Yusufi kardeşimiz var. Cezaevinde adalet bekleyen yüzlerce insan var. Aileleri ve çocukları meydanlarda, basın yayın aracılığıyla kendi evlatlarının haksız yere, FETÖ'nün oluşturduğu kumpaslarla gözaltına alındıktan sonra cezaevine atıldıklarını haykırmalarına rağmen, en azından yeniden adil bir şekilde tekrar yargılama başlasın diye bütün emeklerine rağmen maalesef bugün idarenin başında olanlar hiçbir adım atmıyorlar. Yeri geldiğinde 'Bir dağın başında bir koyuna bir şey olsa onun hesabı da Ömer'den sorulur' sözü defalarca tekrarlanmasına rağmen idareciler tarafından maalesef yıllardır evlatları cezaevinde haksız yere yatan bu mazlum insanlar görülmüyor. İşte biz bu manzarayı gördüğümüz zaman, şu an bölgemizde yaşanan binlerce haksızlığı ve adaletsizliği gördüğümüz zaman, Hazreti Ömer'in adaletine olan özlemimiz ve ihtiyacımız bir kez daha ortaya çıkıyor." şeklinde konuştu.
"Güç, kuvvet ve iktidar imanla bütünleşirse adalet mekanizması tesis edilebilir"
Adaletin tesis edilebilmesi için yetkiyi elinde bulunduran hükümetin, Hazreti Ömer'in adaletini iyice okuyup hayata geçirmesi gerektiğini söyleyen Ünel, sözlerine şöyle devam etti:
"Bugün idare mekanizmasının, yetkiyi elinde bulunduranların, hükümetin, Hazreti Ömer'in hilafeti dönemindeki adalet sistemini iyice okuyup, onu bir an önce hayata geçirmesi gerekir ki istenilen barışa, kardeşliğe ve özlenen adalete ulaşılabilsin. Hazreti Ömer'in İslam öncesi bir hayatı var, İslam'dan sonra bir hayatı var. Hazreti Ömer'in şahsında cisimleşmiş olan bu hakikati görmemiz lazım. Hazreti Ömer'in İslam'dan önceki dönemi, zülüm, haksızlık adaletsizlik, hakaret, işkence, kendi çocuğunu diri diri toprağa gömecek kadar cehalette ilerlemiş bir haldeyken, o gücünü, o kuvvetini, o cesaretini zulümde kullanırken, imanla tanıştıktan sonra bu yeteneklerini ve kabiliyetlerini adalete çeviriyor, adaletin tesisi için kullanıyor. Biz bundan şunu anlıyoruz ki güç, kuvvet ve iktidar ancak imanla bütünleşirse, Peygamber Efendimizin örnek ahlakıyla şekillenirse, ancak o zaman adalet mekanizması tesis edilebilir. O zaman o iktidar adaleti temsil edebilir."
"Bugün yargı başta olmak üzere birçok yerde adaletsizlikler yaşanıyor"
İslam'la bütünleşmeyen bir idare mekanizmasının adaletsizlik üreteceğini ifade eden Ünel, "İmanla, İslam'la, Kur'an'ı Kerim'le ve Peygamberimizin hayatıyla bütünleşmeyen bir idare mekanizması zülüm üretmeye, haksızlık üretmeye ve adaletsizlik üretmeye devam edecektir. Onun için şu an binlerce insanın ifade ettiği, binlerce insanın özlemle beklediği adalet mekanizmasının tekrar tesis edilebilmesi için gücü elinde bulunduran yetkililerin Hazreti Ömer'in hayatını ve Peygamber Efendimizin örnek hayatını okuyup, idari mekanizmalarını ona göre şekillendirmesi, topluma güveni, bereketi ve adaleti hâkim kılması gerekir. Bugün sosyal alanda, siyasi alanda, içtimai alanda, ekonomik alanda, gelir dağılımında, yargı alanında ve daha birçok alanda çok ciddi anlamda adaletsizlikler ve haksızlıklar yaşanıyor. Bu haksızlıkların giderilebilmesi ve toplumda istenilen adalet sisteminin hâkim olması için bizim Hazreti Ömer gibi şahsiyetlerin hayatının önderliğinde idareye ihtiyacımız vardır." şeklinde konuştu. (Hüseyin Sayhar-İLKHA)