Bitlis'in Güroymak ilçesinde bulunan Geylani Medresesi'nde gerçekleştirilen merasimle 31 talebeye icazetleri verildi. Coşkulu icazet merasiminde etkili olan sağanak yağışa rağmen katılımcıların alandan ayrılmadığı görüldü.
İcazet merasiminde Kur'an-ı Kerim, kaside ve şiir okundu. Günün anlam ve önemine binaen konuşmalar yapıldı, ikramda bulunularak, sakalı şerif ziyaretçilere açıldı.
31 talebeye icazetlerini vermenin mutluluğu içerisinde olduklarını belirten Geylani Medresesi Baş Müderrisi şeyh Gıyaseddin Geylani, icazet merasimine katılan herkese teşekkür etti.
Daha sonra konuşan Güroymak Müftüsü Metin Erten, medreselerin önemine ve tarihine değinerek, "Medrese eğitiminde müderris Allah rızası için eğitim vermekte, talebede Allah rızası için öğrenmektedir. Medrese eğitiminde ahlak ve maneviyat esastır. Medrese eğitiminde kötü hasletlerden uzaklaşıp, iyi meziyetlerle donanmak vardır." dedi.
"Devlet yönetimiyle ilgili meseleler mescitte çözülüp karara bağlanılıyordu"
İcazet alan talebeler adına bir konuşma yapan Hamdullah Geylani ise ilk medresenin Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesselem) döneminde kurulan "Suffa" medresesinin olduğunu hatırlatarak, bu medresede iktisadi, hukuki, toplum ve devlet yönetimiyle ilgili tüm meselelerin çözüldüğü bir yer olduğunu belirtti.
Geylani, "O dönemde din ve devlet işlerini birbirinden ayırmayan Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesselem), toplum ve devlet yönetimiyle ilgili meseleleri mescitte çözüp karara bağlıyordu. Diplomatik çözümleri mescitte yapıyor, yabancı elçileri ve gelen heyetleri mescitte ağırlıyordu. Zaman zaman iktisadi konular mescitte gündeme gelmiş, İslam devletine ait gelirler buraya getirilerek, ihtiyaç sahiplerine dağıtılıyordu. Hukuki düzenlemeler burada ashaba duyurulmuş, uygulamayla ilgili ortaya çıkan problemler ve adli vakalara burada bakılıyordu. Kısacası bu medrese son derece aktif bir hale gelmişti. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesselem) rıhla-i tedrisatında geçen sahabeler, ilim ve irşad için dünyanın dört bir yanına gönderiliyordu. Aynı azim ve kararlılıkla tabiinler, tebaü tabiinler, evliyalar ve günümüze kadar gelen değerli âlimlerimiz olmuştur." dedi.
"1924'te medreselerin kapatılmasıyla Müslümanlara büyük bir darbe vuruldu"
İlim öğrenmek ve öğretmek için çekilen cefaların tarih sayfalarında görüldüğüne dikkat çeken Geylani, 1924 tarihinde medreselerin kapatılmasıyla Müslümanlara büyük bir darbe vurulduğunun altını çizerek, şunları söyledi:
"Bunun en bariz örneği Şeyh Seyyid Abdülkadir Geylani hazretleridir. Günlerce aç ve susuz kaldığı rivayetlerde geçmektedir. Bunun gibi devrin zalim hükümdarları tarafından, zulüm ve işkence gören âlim ve müçtehitlerin sayısı da az değil. Allah, bizleri onların sevabından mahrum etmesin. Müslüman'ın ezanı, sarığı, sakalı, başörtüsü ilme ve teknolojiye engelmiş gibi gösterildi. İnanlara 'Yobaz, Gerici' denildi. Açık saçık gezmeye modern denildi. Sanki uzaya roket fırlatıyorlar da başörtüye takılıyordu. Bununla kalmayıp, barış ve özgürlük bahanesiyle Müslümanların ülkelerine girip, çoluk çocuk demeden Müslüman'ın kanını döktüler. Müslümanların kanı dökülürken, hayvan haklarından bahsettiler. Müslümanların ilk kıblesine el koydular. İnsanlıktan nasibini almayan sözde Avrupa medeniyeti, bütün bunlara sessiz kaldı."
"Geçmişteki zorluk ve badireler atlatıldı"
Kısmen de olsa geçmişteki zorluk ve badirelerin atlatıldığını dile getiren Geylani, bugün daha rahat ve konforlu medreselerde İslami eğitimlerin yapıldığını ifade etti.
Geylani, "Kısmen de olsa Müslümanlar rahat bir nefes aldı. Eskide tek odalı medreselerde tedrisat yapılırken, şimdi ise 4-5 katlı konforlu medreselerde ders işleniyor. Eskiden üstadlarımız mahkemelere çağrılırken, şimdi ise devletin en büyük erkânı tarafından, memleketin sorununu çözmek için kanaat önderleri olarak çağrılıyorlar. Buna vesile olan devlet yöneticilerimize ne kadar teşekkür etsek azdır." diye konuştu.
"Medresede eğitimini bitiren talebeler en az bir ilahiyat mezunu statüsünde görülmesi gerekir"
Geylani, medreselerde eğitimini tamamlayan talebelere en azında bir ilahiyat diplomasının verilmesi gerektiğinin altını çizerek, sözlerini şöyle tamamladı: "Medrese ile ilahiyat mezunları bir arada çalışmalarının verimli olacağına inanıyoruz. Medresede eğitimini bitiren bir mücazın en az bir ilahiyat mezunu statüsünde görülmesi gerekir. Yalnızlığa terk edilmemelidir. Osmanlı medeniyeti, dini ve fenni ilimlerini bir arada olması nedeniyle asırlarca ayakta kalmayı başarmış tarihi bir gerçektir."
Konuşmaların ardında, salâvatlar eşliğinde icazet merasimine geçildi. Program, 31 talebeye icazetlerinin verilmesinin ardından verilen yemek ikramıyla sona erdi.
Programa, Güroymak İlçe Müftüsü Metin Erten, Nakşibendî şeyhlerinde Şeyh Abdülkerim Çevik, Medreseler ve Âlimler Vakfından Nizamettin Yakışık, İttihad'ul- Ulema'dan Emrullah Uysal, Oxin Medrese Baş Müderrisi Şeyh Fetullah Ayte, Şeyh Seyyid Burhaneddin Geylani, Şeyh Rahmetullah Bingöl, Seyyid Fevzeddin Erol, Şeyh Seyyid Abdullah Geylani, medrese müderrisleri ve çok sayıda vatandaş katıldı. (Şükrü Tontaş-İLKHA)