MEHMET TAHİR ÖZSOY / DOĞRUHABER

Siyonist terör rejimi, insanlık dışı uygulamalarına devam ediyor. Filistinlileri şehit ediyor. Evlerini yıkıyor. Her fırsatta onları alıkoyarak, sözde mahkemelerde ceza kesip Filistinlileri sindirmeye çalışıyor. Buna rağmen direniş gelişerek devam ediyor. Mart ayından bu yana direniş ‘Büyük Dönüş Yürüyüşü` adıyla farklı bir boyuta evrildi. Gazze'de abluka altında yaşayan Filistinliler, işgal güçlerinin kurşunlarına rağmen sürüldükleri topraklarına geri dönmek ve 2006`dan bu yana Gazze'ye uygulanan ölümcül ablukanın kaldırılması için mücadeleye devam ediyor. Filistinli yazar Muin Naim ile Filistin davasını konuştuk. Naim ile yaptığımız kapsamlı röportajı iki bölüm halinde vereceğiz. Bugün verdiğimiz kısımda ‘Büyük Dönüş Yürüyüşü` eylemleri, Filistin direnişinin amacı, El Fetih`in ihaneti ve israil hapishanelerindeki esirlerin durumu ile ilgili açıklamalarına yer veriyoruz.

“DÜNYANIN GÖZÜNÜ YENİDEN GAZZE`YE ÇEVİRDİK”

Aylardır ‘Büyük Dönüş Yürüyüşü` adıyla Gazze sınırında gösteriler düzenleniyor, bu gösteriler hangi amaçla yapılıyor?

Büyük Dönüş Yürüyüşleri, Filistin direniş hareketinin üretkenliği ve gerçekten sıra dışı düşünme tarzıyla ortaya çıkan muhteşem bir hareket. Çünkü özellikle Gazze`deki Filistinlilerin 12 yıldır önlerinde 2 seçenek var. Ya hep savaş, ya hep ateşkes. Arada başka bir çözüm yoktu. Arada bir seçenek yoktu. Ve Gazze her 2-3 senede bir savaşa maruz kalıyordu. Çünkü Gazze`deki Filistin direniş hareketleri, yapılan bir saldırı, yapılan bir haksızlık, hukuksuzluğa karşı tepki göstermek, silah kullanmak zorundaydı. Tepki gösterince de daha büyük bir saldırıya maruz kalıyor ve savaşa sürükleniyorduk. İsrail işgal devleti de buna dayanarak askeri bir savaşa girmek zorunda kaldığını anlatıyor, bu şekilde kendini biraz mazur göstermeye çalışıyordu.

Ama bu sefer Filistinliler biraz farklı bir yöntem geliştirdiler. İsrail işgal devleti yöneticilerinin bu yöntem hakkında söyledikleri şey şu; ‘Biz bunlarla baş edemiyoruz, ne yapacağımızı da bilmiyoruz. Bunlar sivil, ellerinde silah yok. Ama sürekli, bizi rahatsız ediyorlar.` Tabi ki işgal eden, işgal edilen tarafından rahatsız edilecek. Ve bu şekilde iki sonuç elde ettik; birincisi, dünyanın gözünü yeniden Gazze`ye çevirdik. İkincisi, Filistinlilerin geri dönüş hakları, işgal meselesinin varlığı ve israil`in 1948 bölgelerinde de işgalci olduğunu dünyaya yeniden hatırlattık. Nitekim bugün batı medyasında yavaş yavaş şunu görmeye başladık; aslında bu insanlar Gazze`de bir yiyecek, içecek istemiyorlar. Asıl amaçları çıkarıldıkları evlerine geri dönmek. Bu da hakları.

“BEN ARTIK TARAFSIZ DEĞİLİM”

Birkaç gün önce Yahudi bir kadın, bir programda diyor ki; ‘Ben bir siyonisttim. Ama bugün israil`in varlığının bir işgal olduğunu anlamaya başladım.` Bakın bu bile önemlidir bizim için. Amerikan medyasında, İngiliz medyasında, batı medyasında bunların yazılması, konuşulması bile önemlidir. O kız net bir şekilde diyor ki; ‘Ben artık tarafsız değilim. Taraflıyım, mazlumun tarafındayım.` Bu ‘Büyük Dönüş Yürüyüşleri`nin hedefi ve amacı insanlara yeniden Filistin sorununu, Filistin`deki işgalin temelini anlatmak ve hatırlatmak. İkincisi, Gazze`deki ambargoyu kuşatmayı ön plana çıkarmak. Bakın bugün yaşanan dram, yaşanan zorluklar gerçekten anlatılmaz. Bu anlamda ‘Büyük Dönüş Yürüyüşü` eylemleri önemli bir adımdır. Önemli bir direniş aracıdır. Ve bu araç hala verimliliğini koruyor.

“DİRENİŞ BİR AMAÇ DEĞİL, BİR ARAÇTIR”

-HAMAS ve israil arasındaki dolaylı ateşkes görüşmeleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

İlk olarak şunu bilmemiz gerekiyor; Direniş bir amaç değil, bir araçtır. Silahlı çatışma, şehit olma, cihat etme, direnme bir araçtır. Hedef insanların haklarını geri almak, özellikle Filistinlilerin haklarını geri almak için direniyoruz. Filistin toprakları üzerindeki zulmü kaldırmak için, kullanılan bir araçtır. Ve bu ateşkes Filistin`de ilk defa olmuyor. Hele hele HAMAS ve israil işgal devleti arasında da ilk defa olmuyor. 2. İntifada başladığı günden beri, 2001`den bugüne kadar birkaç kez anlaşmalar yapılmış. Ve ayrıca ateşkeslerin sebebi nedir onlara da bakmak lazım. Ateşkes genellikle tarafların bölgesel yerel iç ve dış konjoktüre bakarak ‘şu anda çatışma zamanı değildir` diyebildiği ortamlardır. Ve iki taraf ne zaman aynı noktaya gelirse, o zaman ateşkes ilan ediliyor.

“1967 İŞGALİNDEN BU YANA EN KÖTÜ GÜNLER YAŞANIYOR”

Bu günlerde de hem israil işgal devletinin iç siyaseti, hem de uluslararası ortamın lehine olduğu bir ateşkesten yana. Çünkü çatışmaya girdiğinde Filistin bugün olduğu gibi gündem dışı kalmaz, tam gündeme oturur. Ve dünyanın konuştuğu bir olay olur. İşgal devletinin istemediği de bu. Ama aynı zamanda karşı taraf da sadece HAMAS`ın değil, Filistin`deki özellikle de Gazze`deki şartlar, insani durum, şu anda savaşa girmek için uygun değil. Savaş gelirse mecburen girersiniz. Ama bazı zamanlar geliyor ki siz savaş gelmemesi için uğraşırsınız. Nitekim Mısır darbesinden sonra Gazze`de yaşanan 2014 savaşının yaraları hala sarılamadı. Mahmut Abbas`ın yaptırımları, israil işgal devleti kuşatmasıyla birlikte Gazze`deki insani ve maddi durum, gerçekten 1967 işgalinden bu yana en kötü günlerini yaşıyor. İnsanlar gıda sıkıntısı yaşıyor. İlaç sıkıntısı yaşıyor. Elektrik günde 4 saat verilebiliyor. Bu şartlar altında insanları savaşa sürüklerseniz, insanlar yılgınlığa düşebilirler. Ve bu direnişin istemediği bir durum. Yani en son istenecek durum budur. Çünkü direniş halkın desteğiyle bir mücadele vermek zorunda. Direniş bir devlet değil ki. Halkın içerisinden çıkmış bir yapı. Ve bu yapının arkasında halk olmazsa, o yapı kaybeder.

“ŞARTLAR, SAVAŞ İÇİN UYGUN DEĞİL”

Onun için bugün HAMAS da israil işgal devleti de şartlarının savaşa uygun olmadıklarına inandıkları için bu noktaya gelmeye çalışıyorlar. Ve bu arada net bir şey söyleyeyim genellikle bu tür görüşmeler aracılar aracılığıyla yapılıyor. Direk görüşmeler yapılmıyor.

“EL FETİH, HALKI BİZDEN BAŞKASI YÖNETEMEZ DİYOR”

-El Fetih, ateşkes görüşmelerine neden karşı çıkıyor?

El Fetih diye bir şey kalmadı. Bugün Mahmud Abbas`ın ve zümresinin özel şirketi gibi yönetiliyor. Ve bunlar Filistin halkını yönetmeyi, kendilerine bırakılan bir miras gibi düşünüyorlar. Tek başına yönetme hakları varmış gibi davranıyorlar. Yani halkta bizden akıllısı yok. Halkı bizden başkası yönetemez. Halk bile seçse, bunu kabul etmeyiz. Nitekim olan da bu. 2006`da Filistin`de seçim yapıldı ve kazanan HAMAS oldu. Fetih kabul etmedi. Hala da kabul etmiyor. El Fetih şu anda ateşkese karşı çıkarken diyor ki; benim olmadığım bir anlaşma olmaz. Niye çünkü artık HAMAS eskisi gibi ‘Filistin`i El Fetih`le ortak yönetelim` mantığı ile değil, ‘bizimle yürüyebilecek kim varsa gelsin` mantığıyla hareket ediyor. Nitekim bugün Gazze`de bu ateşkes görüşmelerini HAMAS tek başına yapmıyor. Filistin sol örgütleri, Filistin Kurtuluş Halk Cephesi, Filistin Demokrat Cephesi hatta Filistin Komünist Partisi, İslami Cihad, Filistin Mücahidin Hareketi ve yaklaşık 10 örgütle birlikte anlaşarak o görüşmelere gidiyor. Ve El Fetih`in bir kısmı da dahil HAMAS`la birlikte gidiyor.

“FETİH`İN BÜTÜN KADEMELERİ ABBAS TARAFINDAN TAYİN EDİLİYOR”

Bu ateşkes görüşmelerine kim karşı çıkıyor, yöneten, parayı ve uluslararası desteği elinde tutan Abbas karşı çıkıyor. Çünkü eğer HAMAS bu aşamayı geçerse El Fetih`in değeri kalmaz. Ve alternatif olmasından korkuyorlar. FKÖ`nün merkezi, yönetim kurulu, Mahmut Abbas`ın emriyle tayin ediliyor. FKÖ`nün alt kademelerinin hepsi Abbas`ın emriyle seçiliyor. Düşünün Filistin halkını temsil eden büyük bir yapının, tüm örgütleri kapsaması gereken bir örgüt, bir kişinin emriyle tayin ediliyor. Bu artık Filistin`i temsil eden bir örgüt olmaktan çıkmış durumda. Ya yeniden düzenlenmesi gerekir ya da alternatif bir yapıya ihtiyaç var. Mahmut Abbas`ın korktuğu şey bu. Neyle tehdit ediyor işgal devletini biliyor musunuz? ‘Eğer HAMAS`la oturursanız, sizinle güvenlik işbirliğini durdururum.` diyor. Güvenlik işbirliği ne demek? İsrail`e ajanlık demek. Bir Filistinli genç işgal devletine karşı bir direniş operasyonu, ya da bir saldırı düzenliyorsa teslim etmektir. Ya da direniş olaylarını hazırlama aşamasında olan Filistinlileri ortaya çıkartıp tutuklamaktır. Nasıl olur da işgalciye karşı direnmeye çalışan bir halkı yöneten birisi, işgale karşı direnmeye çalışan halkını tutuklayabilir, işkence edebilir. Mahmut Abbas`ın durumu bu.

“ABBAS`IN GAZZE AMBARGOSUNA KARŞI ÇIKANLAR TUTUKLANDI”

-Mahmut Abbas`ın bu uygulamalarına halk neden tepki göstermiyor?

Halk tepki gösteriyor. Diktatörlük falan deniyor ya, görmek isteyen varsa gitsin oraya baksın. Şu anda El Fetih içerisinde bile Mahmut Abbas`a muhalifler hemen saf dışı bırakılıyor. FKÖ`ye gelen parasal desteği Mahmut Abbas yönetiyor. Fetih`in dışındaki hareketlerin maaşları bile onunla muhalif olunduğu gün kesiliyor. Yani halkı parayla yönetmeye çalışıyor. Abbas Batı Yaka`da, israil işgal devletinin desteğiyle yönetimde kalıyor. Gazze`de durum farklı. Bir diğer gerçeği görmek isterseniz Gazze`ye gidin. 10`dan fazla örgüt var. HAMAS`ın dışında onlarca hareketin askeri yapılanmaları var. Siyasi yapılanmaları, genç yapılanmaları var. Ve herkes kendi çalışmasını yapıyor. Kimse engellenmiyor şu an. Batı Yaka`daysa kimsenin çalışması mümkün değil. HAMAS`ın ya da İslami hareketlerin gençlik yapılanması her kurulunda Abbas`ın bir darbesiyle tutuklanıyor. Yani diktatörlük, baskı, israil`in desteği Abbas`ı Batı Yaka`da tutuyor. Geçen Ramazan bayramında Abbas`ın Gazze`ye yönelik uygulamalarına karşı çıkan insanlar tutuklandı. Sadece ‘yapmayın, insanları cezalandırmayın, Filistinli kardeşlerimizi ekmeksiz, aşsız bırakmayın.` diyenleri bile tutukladılar.

Yaşlılara, kadınlara hiç dikkat etmeden darp ettiler.

“İŞKENCE, TECAVÜZ, İSRAİL HAPİSHANELERİNİN RUTİNİ”

-Bir de Filistinli esirler meselesi var. Tabi İsrail hapishanelerinde bütün Filistinliler insanlık dışı muameleye maruz kalıyor ama kadın ve çocuk esirlerin durumu biraz daha hassas. Filistinli kadın ve çocuk esirler nelere maruz kalıyor?

Birkaç gün önce Filistinli bir kadının mahkemesi vardı. 4 çocuk annesi ve 6 aylık hamile olan idari tutuklu bir kadın. 4 defa mahkemesiz tutukluluk süresi uzatıldı. Hiçbir suçlama nedeni yok. Ciddi bir kısmı insanlık dışı, ahlak dışı bir muameleyle ve bırakın işgal yasalarını, hiçbir yasada bulunmayan kötü bir şekilde muamele ediliyor. Çırılçıplak günlerce tutuluyorlar. Erkek sorgu elemanları tarafından sorgulanıyorlar. Tecavüzle tehdit ediliyorlar. Açık söyleyeyim birkaç tane Filistinli kardeşimize tecavüz edildiği söylendi işgal devleti hapishanelerinde. İnsanlar Arap rejimlerinin zulmünü gördükten sonra israil`e maalesef biraz iyi gözle bakmaya başladılar. İsrail hapishanelerinde işkence, tecavüz, fiziksel ve psikolojik saldırılar sürekli yapılmakta. Yani bu kadınlar, insan hakları, kadın hakları örgütlerinin hiç dikkate almadığı, sanki yokmuş gibi davrandığı bir gerçektir. Ve bu davranış nasıl yanlı bir tavır içinde olduklarının bir kanıtıdır. Bunlara işkence ediliyor. Ve maalesef siyasi tutuklu olmalarına rağmen, uyuşturucu, cinayet veya insan kaçakçılığından tutuklanan adli Yahudi tutuklu kadınların arasına koyuyorlar ki daha da fazla saldırıya uğrasın ve işkence edilsin. Nitekim bugün ciddi şekilde saldırıya uğruyorlar. Sadece kadınlar da değil, şu anda israil işgal devletinin hapishanelerinde 18 yaşının altında yüzlerce çocuk da var. 10 - 12 yaşında çocuklar. En küçük Filistinli esir 9 yaşındaydı tutuklandığı yıllarda. 

Devamı yarın...