Kocaeli'nde Mustafa Kemal'in büstüne hakaret ederken çektiği videoyu sosyal medyada yayınlayan Y. S. ile görüntüyü çeken arkadaşı H.Ç, çıkarıldıkları mahkeme tarafından "Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret" suçundan tutuklandı. Çocuklar cezaevine gönderildi.

Olayla ilgili Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yazılı açıklama yapıldı. Açıklamada şöyle denildi:

"14 Ekim 2018 günü Atatürk büstüne yönelik hakaret teşkil eden uygunsuz söz ve eylemleri içeren kamera görüntüleri sosyal medyada paylaşılmış ve toplumda infial uyandırmıştır. Olayın Kocaeli ili Dilovası ilçesi, Mehmet Akif Ersoy İlkokulu bahçesinde bulunan Atatürk büstü önünde meydana geldiğinin tespit edilmesi üzerine, Cumhuriyet Başsavcılığımızca derhal soruşturma başlatılmış, suç teşkil eden eylemleri gerçekleştiren şüpheli Y.S. ile bu görüntüleri kameraya çeken şüpheli H.Ç. isimli şahıslar, aynı gün yakalanarak gözaltına alınmışlardır.

Her iki şüpheli, 'Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret' suçundan dolayı, eylemlerine uyan 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun'un 1'inci ve 2'nci maddeleri uyarınca Cumhuriyet Başsavcılığımızca sevk edildikleri Gebze Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliğince, talebimiz doğrultusunda tutuklanarak, cezaevine gönderilmiştir.

Şüpheliler hakkındaki soruşturma en kısa zamanda tamamlanarak işledikleri suçtan dolayı yetkili ve görevli mahkemeye hitaben düzenlenecek iddianame ile kamu davası açılacaktır."

Ne olmuştu?

Edinilen bilgilere göre Y.S. (16), Kocaeli'nin Dilovası ilçesinde, Mehmet Akif Ersoy İmam Hatip Lisesinin bahçesinde Mustafa Kemal'in büstüne tokat attı. Arkadaşı H.Ç ise o görüntüleri kaydetti. Y.S. daha sonra o anları sosyal medya üzerinden paylaştı. Videonun yayılmasıyla birlikte durumu fark eden Kemalist camia, olayı derhal gündemleştirerek gerekenin yapılması için Adalet ve İçişleri Bakanı ile savcı ve polisi göreve çağırdı. Bunun üzerine Y.S ve arkadaşı H.Ç. polis tarafından gözaltına alındı.

Polisler çocuğa asker selamı verdirtti, hakaret etti, dövdü

Y.S'yi gözaltına alan polisler, çocuğu Mustafa Kemal'in büstünün önüne götürerek "Ölürüm Türkiyem" şarkısı eşliğinde tek ayak üzerinde bekletti. Asker selamı vermeye de zorlanan çocuğa kendisine hakaret etmesi istendi. Çocuk 'Ben bir o. çocuğuyum.' demek zorunda kaldı. Cep telefonu ile kayıt altına alınan ve polis tarafından sosyal medyaya servis edilen görüntülerde, polisin son olarak çocuğa tekme attığı görüldü.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, sosyal paylaşım sitesi Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, çocukların gözaltına alınmasını "Atatürk'e hakaret edilen videoyu çeken ve hakaret eden kişiler Türk polisi tarafından gözaltına alınmışlardır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur." cümleleriyle paylaştı.

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ise "Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e hakaret videosu failine Cumhuriyet savcımız tarafından soruşturma açılmıştır. Yargımız, bu tarz olayların üzerine süratle gitmeye devam edecektir." dedi.

Kamu görevlilerinin davranışları tepkilere neden oldu

Polisin, Mustafa Kemal'in büstüne hakaret eden çocuğa büstün önünde tekme attığı video sosyal medyada yayınlanınca, videoya tepkiler de gecikmedi.

Yapılan açıklamalarda Mustafa Kemal'e hakaret eden kişinin cezasını mahkemenin vereceğine dikkat çekilirken, polisin gözaltına aldığı şüpheliyi tek ayaküstünde bekletip tekme atmasının suç olduğuna vurgu yapıldı. Türkiye Cumhuriyeti eğer bir hukuk devleti ise kamu görevlilerinin bu tür davranışlarının tasvip edilemeyeceği belirtilerek savcılar göreve davet edildi.

Büste hakaret eden tutuklanıyorsa, onun annesine, hiçbir haklı sebep yok iken hakaret eden, gözaltındaki kişiye tekme atan, o polise bu fiili yapma emri veren, bu fiili yaptığından haberdar oldukları halde re'sen soruşturma açmayan hiyerarşik üstleri hakkında neden soruşturma açılmadığı da merak konusu oldu.

Devlet görevlilerinin belli bazı kesimleri tatmin etmek için görevini suistimal etmesi, dolduruşa gelip kanunda yazılı görevinin dışında prosedür izlemesi, yetkisi olmadan cezalandırmalarda bulunmaya kalkışması sonrasında yaşanan birçok toplumsal olayın, böyle haddini bilmeyen devlet görevlileri nedeniyle meydana geldiğine dikkat çekildi.

Eski Türkiye bir tabu ülkesiydi, tabuculuk devam ediyor

Eski Türkiye bir tabu ülkesiydi. Yeni Türkiye'de tabuculuk bitmedi. Hakaret etmeden, iftira atmadan herkesin her şeyi tartışılabilmesinin önü hâlâ açılmadı.

Türkiye'deki en hassas konulardan biri de Mustafa Kemal meselesi oldu. Bu konu akılcı ve soğukkanlı bir şekilde konuşulup tartışılamadı. Bir kesimin "ebedî şef" ve "ulu önder" olarak görüp tabulaştırdığı Mustafa Kemal, bilhassa dinle ilgili konularda millet ekseriyetini rencide eden icraatlara imza atmış bir kişi olarak bilinmesine rağmen eleştirilmesine asla tahammül edilmedi.

Mustafa Kemal'i tabulaştıranlar, ona ve icraatına yöneltilen seviyeli ve ciddî eleştirileri dahi "Atatürk düşmanlığı" ile damgaladı, herkesin Atatürk'ü sevmek zorunda olduğu gibi bir yaklaşım sergiledi.

Resmi ideolojinin de katkısıyla Mustafa Kemal'in bazıları için "bu ülkenin ilahı" konumuna oturtulduğu artık bir sır değil. Şehirlerin meydanları, devlet daireleri, okullar, hatta özel işletmeleri bekleyen heykeller ve büstler bunun en büyük delili.

Mustafa Kemal'in büstünü kirletmek hapis cezasını gerektiriyor

Özellikle dindar insanların on yıllardır dışa vurmakta zorlandığı, büyük bir rahatsızlık ve öfkeyle karşıladığı heykeller ve büstler bugün aynen korunmaya devam ediyor. Ve bu büst ile heykeller çıkarılan kanunların da etkisiyle adeta tazim ediliyor.

Anayasanın 3. Tertip 32. Cilt 1842. sayfasındaki ilk maddede şöyle yazıyor:

Madde 1 - Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Atatürk'ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk'ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir.

Yukarıdaki fıkralarda yazılı suçları işlemeye başkalarını teşvik eden kimse asıl fail gibi cezalandırılır.

Madde 2 - Birinci maddede yazılı suçlar; iki veya daha fazla kimseler tarafından toplu olarak veya umumi veya umuma açık mahallerde yahut basın vasıtasıyla işlenirse hükmolunacak ceza yarı nispetinde artırılır.

Birinci maddenin ikinci fıkrasında yazılı suçlar zor kullanılarak işlenir veya bu suretle işlenmesine teşebbüs olunursa verilecek ceza bir misli artırılır.

Madde 3 - Bu kanunda yazılı suçlardan dolayı Cumhuriyet savcılıklarınca re'sen takibat yapılır.

Hukukta "kişiye özel kanun çıkarılamaz"

Ölen kişiye laf söylenemez, hakkında konuşulamaz, eleştiri yapılamaz gibi meseleler hukukun konusu değildir. Hatta hukukta "kişiye özel kanun çıkarılamayacağı" da belirtilir.

Ama yaklaşık 60 sene önce çıkarılan 5816 sayılı Atatürk'ü Koruma Kanunu "Demokles'in kılıcı" gibi milletin üzerinde sallanmaya devam ediyor.

Kemalistler kendileri gibi düşünmeyen herkese karşı devlet terörü uyguluyor. M. Kemal'in devrimlerine bağlı ve sadık kalacağına dair yemin etmeyen bir milletvekili mazbatasını alıp Meclise dahi giremiyor.

Gelinen noktada söz konusu kanunlar ve resmi ideolojinin dayatmasıyla mahkemeler, otobüste şortlu kıza tekme atanı tutukluyor, minibüste başörtülü kıza küfredip tokatlayanı serbest bırakıyor.

Atatürk için Anıtkabir'de nahoş bir iki söz söyleyen kadın tutuklanıyor, pavyonda başkasına kafa atıp, burun kıran, ardından silah sıkan serbest kalıyor.

Büste tokat atan tutuklanıyor, bir şüpheliye "O. Çocuğuyum." dedirten, tekme atan, bir de bunu videoya çekip, sosyal medyada yayınlatan polise soruşturma bile açılmıyor.

Vatandaş soruyor; bu nasıl bir hukuk sistemi ve bu sistemi kimler yönetiyor?

Kemalizm'in en kısa zamanda inanılması mecburî resmî ideoloji olmaktan çıkarılıp özelleştirilmesi gerekiyor. İsteyen inansın, istemeyen inanmasın. Kimseye bu konuda baskı ve terör yapılmasın. (İLKHA)