M.Erkan Yavuz-Muhsin Şenol/DOĞRUHABER
Yeni Türkiye olarak tabir edilen dönemde eğitimden sağlığa, sağlığa, ulaşımdan dış politikaya, yargıdan hükümet sistemine kadar birçok şey değişti. Eski Türkiye`nin olumsuzluklarının silindiği söylenen bu dönemde değişmeyen tek şey 28 Şubat, FETÖ ve derin devlet mağdurlarının adalet beklentisi oldu. Uzun yıllardan beri cezaevinde olan İslami dava mensupları Yeni Türkiye`nin Eski Mağdurları olarak adalet beklemeye devam ediyorlar. Gazetemize konuşan Av. Kaya Kartal oluşturulan içtihatlardan dolayı mağduriyet oluşumunun devam ettiğini belirtirken, gazeteci Yakup Köse, “Yeni Türkiye`den söz ediyorsak eski Türkiye mağdurlarının özgürlüğüne kavuşması gerektiğine inanıyoruz” dedi. Av. Hasan Bozdaş, ise “Bir dönemin JİTEM politikaları, bir dönemin brifingli politikalar, bir döneminse FETÖ ile şekillendiği kirli yapılar eliyle oluşturulan hafızayla işlenen hukuk cinayetlerinin yaşandığı dosyaların adil bir şekilde yeniden görülmesi elzemdir” diye konuştu.
Mazlum-Der Genel Sekreteri Avukat Kaya Kartal
“TÜRKİYE`DE BAZI ŞEYLER DEĞİŞTİ AMA MÜSLÜMAN TUTSAKLARIN DURUMU DEĞİŞMEDİ”
Mazlum-Der Genel Sekreteri Avukat Kaya Kartal, “Doğrusu uzun bir zamandır devam eden ve bitmeyen bir mağduriyetle karşı karşıyayız. 28 Şubat sürecine gelmeden başlayan ve post modern darbeyle beraber daha yaygın hale gelen yargı zulmü devam ediyor. Bunun akabinde ‘Paralel yargı` yani FETÖ yargısı zulmüne uğrayan binlerce mazlum insan var. İki tarafın zulmüyle 25 yıldan bu yana cezaevinde tutulan mağdurlar var. Geldiğimiz noktada ise gerek 28 Şubat yargısının, gerekse de FETÖ yargısının oluşturduğu bir içtihad zemini var, devam ettirilen yargı zulümleri var. 28 Şubat döneminde cezaevine girenlerin mağduriyeti devam ettiği gibi, 28 Şubat ve FETÖ yargısının içtihatlarıyla bugün dahi insanlara cezalar verilerek cezaevlerine gönderiliyor. Yeni Türkiye`den söz ediliyorsa, sözünü ettiğimiz mağduriyetlerin tamamı eski Türkiye`ye ait olan bu kararlar hala duruyor. Hukuksuz yargılamalarla oluşturulan mağduriyetler yerli yerinde dururken, tam anlamıyla ‘Yeni Türkiye`de her şey güzel demek doğru olmasa gerek. Evet, Türkiye`de bazı şeyler değişti ama Müslüman tutsakların durumu hiç değişmedi. Değişen süreçlerle beraber kamuoyunda ciddi yankı uyandıran Ergenekon, Balyoz ve buna benzer davlalar, kumpas gerekçesiyle bozularak sanıkların tümü dışarı çıktı. Elbette FETÖ eliyle bu dosyalara müdahale edildi ve bazı hukuksuzluklar buralarda da yaşandı. Bunu o dönemde de ifade ettik. Türkiye`de buna benzer durumlar çok yaşandı, ama 20-25 yıldan bu yana cezaevinde olan 28 Şubat yargı zulmünün mağdurlarına ve ailelerine adalet uğramadı.” ifadelerini kullandı.
Av. Hasan Bozdaş
“BÖYLE DÖNEMLERİN MAZİDE KALMASI, BİR HUKUK DEVLETİ AÇISINDAN FARZİYET GEREKTİRİR”
Yenilenme, zihniyet değişikliğini gerektirir diyen Av. Hasan Bozdaş ise “Türkiye`nin yakın siyasi ve yargı politikalarının nasıl şekillendiği, Ergenekon, Balyoz, 28 Şubat, FETÖ yargılamaları neticesinde açığa çıkmıştır. Bir dönemin JİTEM politikaları, bir dönemin brifingli politikalar, bir döneminse FETÖ ile şekillendiği artık tüm kamuoyunun malumudur. Böyle bir ortamda devletin siyasi ve hukuki hafızası, bu yapıların eliyle oluşturulmuş, onların terörist dediği terörist olarak yargılanmış, kahraman dedikleri madalya almıştır. Yargı ve hukuk, yapılar tarafından bir silah, bir intikam aracı olarak işlev görmüştür. Güçlü olan, rakiplerini fişlemek için tüm kolluk ve istihbarat kurumlarını kullanmıştır. Böyle dönemlerin mazide kalması, bir hukuk devleti açısından farziyet gerektirir. Bu da, kirli yapılar eliyle oluşturulan hafızanın elden geçirilmesi, hukuk cinayetlerinin yaşandığı dosyaların adil bir şekilde yeniden görülmesi, devletin toplumun inanç ve değer yargıları ile yeniden barışacak politikaları hayata geçirmesi ile mümkün olur, aksi takdirde her zaman manipülasyon tehdidi altında yaşayacağız. Bugün 28 Şubat mağduriyetleri hala çözüme kavuşmamış, yoksun kalınan haklar iade edilmemiş ise Yeni Türkiye sırtını hangi değişime, hangi reforma dayamaktadır? Bunu tartışmamız gerekir” dedi.
Yakup Köse
“YENİ TÜRKİYE`YE, ESKİ MAĞDURİYETLERİ TAMAMEN SİLEREK GİRMEMİZ LAZIM”
Yeni Türkiye`de eski mağduriyetlerin geride bırakılması gerektiğine vurgu yapan 28 Şubat mağdurlarından gazeteci yazar Yakup Köse, “Öncelikle şunu dile getirmekte fayda var. Gerek Doğruhaber Gazetesi, gerek duyarlı yazarlar 28 Şubat ve FETÖ mağdurlarını devamlı dile getiriyor. Yaklaşık 8 yıldan bu yana karanlık odakların mağdur ettiği Müslüman tutsakların özgür kalması, annelerine, babalarına, eşlerine ve çocuklarına kavuşması için elimizden gelen gayreti göstermeye çalışıyoruz. Bu bağlamda ‘Yeni Türkiye`den söz ediyorsak eski Türkiye mağdurlarının özgürlüğüne kavuşması gerektiğine inanıyoruz. Türkiye`nin gündeminde bir af tartışması var. Bu af tartışmasında da 28 Şubat mağdurlarına yönelik bir çalışma olmadığını görüyoruz. Ama umut ediyorum ki, 28 Şubat mağduriyetlerinin giderilmesi için Ak Parti Milletvekilleri adım atar. En azında bu adımın atılacağı ümidini taşıyorum. Bu konuyu dile getirecek cümle bulamıyorum artık. Ama bu mağduriyetler giderilene kadar durmayacağız, yılmayacağız, bıkmayacağız. Kardeşlerimiz tamamen özgür olana dek, mücadelemizi vereceğiz. Yeni Türkiye`ye de eski mağduriyetlerin tamamen silinerek girmemiz lazım. Bir iddia var, ‘yeni bir Türkiye` diyoruz. Bu yeni Türkiye`de geride bıraktığımız enkazları görmemezlikten gelirsek yeni demenin hiçbir anlamı kalmayacak diye düşünüyorum. Bakınız eski Türkiye artıkları kendilerini devamlı hatırlatıyor. İşte asıl mesele de burada yatıyor. Biz eski enkazları kaldırmadığımız müddetçe, karanlık mihraklar o enkazları görerek, buradan cesaret alıp tekrar Türkiye`yi eski karanlık günlerine götürmek için çaba göstereceklerdir. Bunu önlemenin en güzel yolu da, eskiyi tamamen ortadan kaldırıp karşı tarafın direncini yerle bir etmektir.” diye konuştu.
Ahmet Turan Kılıç
Ahmet Turan Kılıç: 1993 yılında Madımak olayları dolayısıyla suçsuz yere tutuklanan ve bir televizyon tamircisi olan Kılıç, olaylarla hiçbir bağlantısı olmamasına rağmen dindar kişiliği bahane edilerek ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edildi. Kalp rahatsızlığı bulunan Kılıç, 25 yıldır zindanda adalet bekliyor. Ahmet Turan Kılıç`ın oğlu Necdet Kılıç, “Madımak olayı olduğunda babam nerenin yandığını, kimin ne yaptığını bile bilmiyordu. Adamcağız evinde oturup vergi iade zarfı dolduran, televizyon tamiri yapan bir insandı. Babam 25 senedir içerde. Suçsuz yere ve bir iftira üzere yatıyor. O dönemlerde bir komiserin kumpasıyla içeri girmişti. Babamın olaylarla alakasının olmadığına dair 10-15 tane şahidi varken, onu suçlu ilan ettiler ve babam, düzeni yıkmak suçlamasından idamlık mahkûm oldu” dedi.
Mehmet Emin Alpsoy
Mehmet Emin Alpsoy: 2000 yılında kumpaslar sonucunda tutuklandı. 18 yıldan beri cezaevinde bulunan Alpsoy, 72 yaşında ve cezaevinin zorlu koşullarında kemik erimesi hastalığına yakalandı ayrıca Parkinson hastası oldu. Defalarca ameliyat geçiren Mehmet emin Alpsoy 18 yıldır zindanda adalet bekliyor. Babasının kendi ihtiyaçlarını karşılamayacak duruma geldiğini belirten Alpsoy`un oğlu Süleyman Alpsoy, “Hastaların durumu ortada ve cezaevinde ölüme doğru gidiyorlar. Önceleri Şeyhmus abim onunla ilgileniyordu Ancak kendisi de ağır hasta olduğu için şu an hastanede yatıyor ve babam yalnız başına kaldı, kendi ihtiyaçlarını gideremiyor. Tedavilerinin dışarıda devam etmesini istiyoruz.” dedi.
Şeyhmus Alpsoy
Şeyhmus Alpsoy: 2000 yılında babasıyla birlikte kumpaslar sonucunda tutuklandı. 18 yıldan beri cezaevinde bulunan Alpsoy, kolon kanserine yakalandı. Tedavisinin dışarda sağlıklı koşullarda devam etmesi gerekirken elleri kelepçeli bir şekilde ameliyata götürüldü. Çok riskli bir operasyon geçiren Alpsoy halen cezaevinde. Eşi Suat Alpsoy defalarca Cumhurbaşkanına ve Eşi Emine Erdoğan`a mektup yazıp eşinin maruz kaldığı hukuksuzluğu dile getirdi ama bir adım atılmadı. Şeyhmus Alpsoy 18 yıldır beklediği adaleti şimdi hasta yatağında bakıma muhtaç bir şekilde bekliyor.
Cihat Özbolat
Cihat Özbolat: 22 yaşında gencecik bir fidan iken 28 Şubat`ın brifingli yargıçları ve FETÖ`nün polislerinin kumpası sonucu cezaevine konuldu. Cezaevinde 22 yılını deviren Özbolat geçen yıl bir dergiye gönderdiği mektubunda şöyle diyor: “Mesele şahsi olsa asla böyle bir mektup yazmaya tenezzül etmezdim. Zaten 23 yıldır yatıyorum. Hiç of demeden beş altı yıl daha yatarım. İçeriye düştüğümde 22 yaşındayken, şimdi 45 yaşındayım. Lakin bugünden sonra cezaevi yatmamız saçmalıktan öte sırf zararınadır. Son on yıldır da bu böyledir. Ve benim gibi 500-600 kişiden söz edilmektedir. Sayın Adalet Bakanı yatmamızı gerektiren iki makul gerekçe bulsun, bugüne kadar olduğu gibi taş duvarla taş kesilip susarız.”