Âlimler ve Medreseler Birliği (İttihad-ul Ulema) tarafından düzenlenen ve Türkiye, İran, Irak ve Suriye'den alimlerin katıldığı 3'üncü Âlimler Buluşmasının ikinci günü son oturumla devam etti.
Moderatörlüğünü Ahmed Cemal'in yaptığı ikinci günün ikinci ve son oturumunda ikinci olarak söz alan Mardin Artuklu Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi. Molla Ahmet Tekin, "Müfredat ve eğitimde dil sorunu: Müfredatın ortaklaştırılması ve güncelleştirilmesi. Dil sorunu: Soranî, Kürmancî, Zazakî. Ortak dil mi, yoksa mevcut dil ile devam edilip yanında diğer diller öğretilsin mi?" konulu konuşma yaptı.
Medresenin temelinin, Hazreti Muhammed dönemindeki Dar'ul Erkam'a dayandığını hatırlatan Tekin, Hicret'ten sonra bu işlevi Suffa Medreselerinin gördüğünü belirtti.
Tekin, "Bu döneme Sadru'l İslam dönemi denmektedir. Bu dönemde ağırlıklı olarak Kur'an ve sünnet öğretilmekte, sahabeler tarafından anlaşılmayan hususlar Efendimiz tarafından anlatılmaktaydı. Hicri 41'e kadar sürdü. Emeviler döneminde Kur'an-ı Kerim'e hareke sistemi getirilmiştir. Hicri 132 senesinde Emevilerin iktidarının son bulmasıyla bu dönem sona ermiştir. Abbasiler döneminin medresesinde Halid b. Ahmed, Zeccac gibi bilginler yetişmiştir. Basra, Bağdat gibi dil ekolleri kurulmuştur. Tercüme ilimlerinin gelişmesiyle medreselerde ciddi gelişmeler yaşanmıştır. El Kitap, Gaibul Kur'an gibi paha biçilemeyen eserler ortaya çıkmıştır. Hülagü'nün Bağdat'ı işgal etmesi, Bağdat'ı yağmalayıp yakması, cami ve kütüphaneleri yerle bir etmesi, kütüphanelerin kitapların ateşe verilmesi, kitapların Dicle nehrine atılması Abbasîlerin sonu olduğu gibi medreselerde gerileme dönemini başlatmıştır." dedi.
"Tevhid-i Tedrisat halk tarafından kabullenmedi"
Mehmet Ali Paşa'nın siyasi nedenlerle Osmanlıya rekabet amacıyla kurduğu matbaanın Arap kültüründe modern dönemini başlattığını anlatan Tekin, "Bu dönemde Arap aleminin değişik bölgelerinde ilmi hareket başlamış ve medreselerde ilerleme başlamıştır. Anadolu için aynı şeyi söyleyemeyiz. Osmanlı dağıldıktan sonra 1923'te cumhuriyet kurulmuş, Tevhid-i Tedrisat Kanunuyla medreseler kapatılmıştır. Medreselerin kapatılmasına karşılık imamlık ve hatiplik gibi dini hizmetler için ayrı okullar açılmasını öngörüyordu. Bu okullar 1924'te imam hatip adı altında 24 merkezde açılmıştı. Okullar 4 yıllık ortaöğretim seviyesindeydi. Bu okullardaki hocalar özel bir din eğitimi görmemişti. Amaçları da cumhuriyete bağlı din adamları yetiştirmekti. Dinle ilgili dersler ikinci plandaydı. 1929 yılında sayıları ikiye düştü. Daha sonra tamamen kapatıldı. Bu durum rahmetli Menderes'in iktidara gelip imam hatip okullarını açmasıyla son buldu. Tevhid-i Tedrisat halk tarafından kabullenmedi. Medreselerin işlevi için açılan imam hatipler Müslüman halkın gözünü boyamaktan başka bir işe yaramadı. Medreselere merdiven altı gibi tabirler kullanılmaya devam edildi. Mağara gibi yerlerde 12 ilim öğretilmeye başlanmıştır. Yasağın kalkmasıyla medreseye kabul edilmeyecek kişiler icazet almaya başlamıştır. Gerileme diye tabir edilen dönemde İdris-i Bitlisî, Ahmedê Hani, Molla Halil Sêrti, Said Nursi ve benzeri alimler yetişirken günümüz medreselerinde klasik bir eseri okumaktan aciz mucazlar yetişmekteydi." diye konuştu.
Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü: "Medreselerde dil sorunu dendiğinde akla iki husus geliyor. Birincisi kendi anadilinin gramerini bilmeyen Kürd gençlerinin Arapça öğrenirken karşılaştığı sorunlar. İkincisi yıllarca Arapça eğitim alan gençlerin doğru dürüst iki kelime Arapça konuşamamalarıdır. Malumunuz olduğu üzere medreselerde Kürt çocuklarına Arapça grameri anlatılmaktadır. Kendi dilinin gramerini bilmediklerinden dolayı ciddi sıkıntılar çekmektedirler. Arapçadaki kuralların Kürtçe karşılığını bilmedikleri için Arapça öğrenmede zorluk çekiyorlardı. Yıllarca ders alan gençler Arapçayı iyi konuşamıyorlardı. Bu gençlere öncelikle Kürtçe grameri anlatılmalı. Akabinde Arapça gramer verilmeli."
"Medreselerin çoğunda tarihi çok eskiye dayanan müfredat uygulanmaktadır"
Medreselerdeki müfredat sorununun günümüz medreselerinin en önemli sorunlarından olduğuna dikkat çeken Tekin, "Medreselerin çoğunda tarihi çok eskiye dayanan müfredat uygulanmaktadır. Birçok dil bilimi ve tefsir, hadis gibi temel İslam dallarında okutulan derslerin çoğu felsefi ve filolojik öğelerle dolu olduğundan öğrenci alması gereken mesajı alamamaktadır. Müfredat sıkıntısının kalkması için güncel bir müfredat uygulanıp bunun zorunlu olarak okutulması gerekmektedir. Bunu dışında kalan felsefi dersler de seçmeli olarak okutulmalıdır. Bütün öğrencilerin sağlam bir akideye kavuşması, Allah ve Resulünün davasını savunması için siyer, peygamberler tarihi, İslam büyüklerinin hayatı ve ahlaki dersler de müfredata alınmalıdır." şeklinde konuştu.
"Her bilim dalı için ayrı hocalar istihdam edilmeli"
Tekin, "Kalifiye öğrenci sorunu da belli başlı sorunlardandır. Medreseye gönderilen öğrenci iyi bir liseye girememiş, iaşesinde sıkıntı yaşayacak kesimlerden oluşmaktadır. Ailesini huzursuz eden gençler ıslah niyetiyle medreselere gönderilmektedir. Medreseye alınacak kişinin ilerde bir islam davetçisi olacağı ve ümmete katkı sunacağı inancıyla, rastgele değil de medresede okuma kapasitesi olan kişilerden seçilmelidir. Kısa vadeli medrese öncesi eğitim verilmeli, kimlerin medresede okuyabileceğine karar verilmelidir. Alanında uzman hoca sorunu da önemli sorunlardandır. Medreselerin verimini düşüren sorunlardan biridir. Bir tek hoca tüm branşlarda derslere girmektedir. Bir hoca sarf, istiare, mantık, beyan, tefsir, kelam gibi derslere aynı anda bir hoca girmektedir. Bu da hocanın bir alanda ihtisas olmasını engellediği gibi dersin kalitesini düşürmektedir. Her bilim dalı için ayrı hocaların istihdam edilmesi verimi artıracağı gibi talebenin kalitesini de artıracaktır." değerlendirmesinde bulundu. (M. Fatih Akgül, Mehmet Çelik, M. Said Aksoy- İLKHA)