Âlimler ve Medreseler Birliği (İttihad-ul Ulema) tarafından düzenlenen ve Türkiye, İran, Irak ve Suriye'den alimlerin katıldığı 3'üncü Âlimler Buluşmasının ikinci günü son oturumla devam etti.

Moderatörlüğünü Ahmed Cemal'in yaptığı ikinci günün ikinci ve son oturumunda ilk olarak söz alan Irak Kürdistan'ından Daru-l Beyan Müessesesi Müdürü Yasin Ahmed, "İlimde yeterlilik ve derinlik açısından İslam âlimi (Klasik ile modern ilmi birleştirme, var olan ilmi seviyesi ile yetinmeme vs.)" konulu konuşma yaptı.

Hayrın, rahmetin, ıslahın her türlüsünün İslam olduğunu belirten Ahmed, günümüz ilimlerinin de İslami ilimler sayıldığını söyledi.

İddia edildiğinin aksine bu ilimler İslam ile çelişmediğini vurgulayan Ahmed, " İslam'ın ilk doğuşundan beri İslami eğitim veren peygamberin sünnetinin manasını öğreten medreseler var olagelmişlerdir. Sahabe, peygamberden duyduğu bütün ilimleri sözlü olarak aktarıyordu. Tabiin de kendisinden sonrakilere ulaştırdı. Böylece birçok fıkhi bilgi oluştu. Onlar kendi düşüncelerini sahabeden alıyorlardı. Bunların belli bir düzeni ve metodu yoktu. Bunlar Allah rızası için açılmış medreselerdi. Osmanlılardaysa medreselerin asıl kaynağı Bağdat'ta kurulan Nizamiye medreseleriydi. Bunlar Selçuklu sultanı Alparslan zamanında kurulmuştu. O zamandan beri Medreseleri kurulmuş ve Osmanlıya temel teşkil etmişlerdir. Bu medreselerde ilimler birçok ilim veriyorlardı. Daha sonra bu medreseler sadece Arapça eğitim verir hale geldiler." dedi.

"İslam medeniyeti insanlığa ruhi, manevi anlamda katkıda bulunmuştur"

Ahmed, "İlimler üçe ayrılır. Birincisi cüzi meselelerdir. Bunun altına matematik, mühendislik, felsefe gibi ilimler giriyor. 16. yüzyıldan sonra medrese müfredatından çıkarıldı. Bu bir hataydı ve bu yüzden medreseler gerilemeye başladı. Çünkü artık toplumun ihtiyaçlarına cevap veremeyecek hale geldiler. İkincisi alet ilimleridir. Mantık gibi. Üçüncüsü. Fıkıh gibi ilimlerdi. Birçok bölgede ilimler devam etti. İslam'ın başlangıcında ilme önem veriliyordu. Birçok ilim İslam'la ortaya çıktı. Kimya ve cebir gibi ilimler İslam alimlerince ortaya çıkarılmıştır. Deneysel çalışmalar yapmışlardır. Kendi ilmi kitaplarında günümüzde yapılan birçok cerrahi müdahaleyi ortaya koymuşlardır. Yine alimler biyolojiye, tabiat ilimlerine de önem vermişlerdir. Birçok Yunan eserini kendileri çevirmişlerdir. İslam'ın altın dönemlerinde farklı bölgelerde medreseler kurulmuş, birçok alanda kitaplar yazılmıştır. Müslümanların kendi ilmi meclislerinde yeryüzünün yuvarlaklığı tartışılırken Avrupalılar bu konuda cahildi. Hurafe denebilecek bilgilere sahiptiler. Hatta daha sonra Arapça kitaplar Latinceye çevrildi. Batı üniversitelerinde okunmaya başlandı. İslam medeniyeti insanlığa ruhi, manevi anlamda katkıda bulunmuştur. İnsanoğlunun günümüzde kullandığı birçok ilim Müslümanlardan gelmedir. Şu an günümüzde var olan sosyal, idari, hukuki mesele Müslümanlardan alınmıştır." ifadelerini kullandı.

"İslami eğitimi değiştirelim derken Batı tarzı eğitime geçmek de yanlıştır"

Ahmed, sözlerini şöyle sürdürdü: "Müslümanların bir an önce derslerinde, hutbelerinde her türlü taklitten ve gelenekçilikten kurtulmaları lazımdır. Maalesef bugünkü eğitim öğrencilere bir şey verememektedir. Öğrenciler bir şeyler ezberleyip bunları sınavda kağıda yazıyorlar. Eleştirebilecek, hüküm çıkarabilecek öğrenciler yetişememektedir. Din eğitim, metodlarının geliştirilmesi bazı konulara dikkat ederek olur. Birincisi din; terörizmden uzak tutulmalıdır. İslam eğitimi verilirken teröristleri destekleyecek eğitim verilmemelidir. İsyanla terör arasındaki fark anlatılmalıdır. Kaynak Kur'an-ı kerim olmalıdır. Metod değişikliğinde halkın değerleri de göz önünde bulundurulmalıdır. İslami eğitimi değiştirelim derken Batı tarzı eğitime geçmek de yanlıştır.  Yeni İslami eğitim metodu insanla, evrenle uyumlu bir halde olmalıdır." (Mehmet Çelik, Emrah Deniz, Ramazan Casuk- İLKHA)