ENES DURMAZ- DOĞRUHABER

Geçtiğimiz gün yapılan kongre ile HÜDA PAR Genel Başkanlığına seçilen İshak Sağlam gazetemize özel değerlendirmelerde bulundu. 28 Şubat mağduriyetleri, güvenlik soruşturmaları ve FETÖ yargısının oluşturduğu mağduriyetleri değerlendiren Sağlam, tüm bu mağduriyetlerin sadece mağdurlar için değil, vicdan sahibi herkes için sorun olduğunun altını çizdi. Af konusundaki parti görüşlerini daha önce değişik vesilelerle dile getirdiklerini ifade eden Sağlam, “Devlet, kendisine karşı işlenen suçlarda af yetkisini kullanabilir. Ancak şahıslara karşı işlenen suçlar bakımından da “af” “uzlaşma” şartına bağlanabilir. Bu şekilde husumetli taraflar arasındaki husumet ve düşmanlığın giderilmesi, toplumsal huzurun sağlanmasına da yardımcı olur. Bu şahısların yargılandığı dönemin şartları ve yargılama usullerinin nasıl olduğu bilinmektedir.” şeklinde konuştu..

SORUN ADALETİN İKAMESİDİR

Sorunun adaletin ikamesi sorunu olduğuna dikkat çeken Sağlam, “Sorun, mağduriyetlerinin giderilmesi, anne-babaların evlatlarına, evlatların babalarına kavuşması veya eşlerin hasretinin bitmesi sorunu değildir. Sorun adaletin ikame edilmesi sorunudur. Bir şahsın hakkının gasp edilmesi sadece mağduru ve yakınlarını üzer. Ancak adalet mekanizması yanlış işletilir veya usul kaideleri işletilmezse bütün insanlara karşı zulüm edilmiş olur. Bu bakımdan 28 Şubat ve FETÖ yargısı mağduru şahıslara karşı yapılan hukuksuzluklar sadece onlara ve ailelerine değil, tüm insanlara karşı yapılmış bir hukuksuzluktur. Bu nedenle bu sorun sadece onların ve yakınlarının değil vicdan taşıyan her insanın sorunudur. Bu meselede herkese sorumluluk düşmektedir. Her vicdan sahibi bu zulmün bitmesi için uğraşmak durumundadır. Tabi bu sorunun asıl muhatabı iktidardır.” ifadelerini kullandı.

HUKUKEN, MANTIKEN VE SİYASETEN BUNUN İZAHI YOKTUR

“28 Şubat ve FETÖ yargısı mağdurlarının özgürlük çağrılarının ısrarla görülmek istenmediği” konusunu da yanıtlayan Sağlam, “Bunun nedenini bu mağduriyetlere gözünü kapatanlara sormak gerekir. Hukuken, mantıken ve siyaseten bunun izahı yoktur. Hukuken değerlendirildiğinde AİHM, AYM ve emsal birçok Yargıtay içtihadının ortaya çıkardığı gerçek, yargılama usulleri ve verilen kararlar hukuka uygun olmamıştır. Birçok dosyada hak ihlallerinin tespit edilirken ortaya konulan gerekçeler 28 Şubat ve FETÖ yargısı mağdurları dosyalarında da fazlasıyla vardır. Bu açık gerçeğe rağmen mahkemeler bu konudaki itirazları neden dikkate almıyor? Bunun mantıklı izahı yoktur.” şeklinde konuştu.

GÜVENLİK SORUŞTURMALARI SUÇ VE CEZANIN ŞAHSİLİĞİ İLKESİNİ ORTADAN KALDIRAN BİR UYGULAMADIR

Güvenlik soruşturmalarının oluşturduğu mağduriyetlere de dikkat çeken Sağlam, son olarak şunları söyledi; “Güvenlik soruşturmalarına karşı baştan beri itirazlarımızı dile getirdik. Suç ve cezanın şahsiliği ilkesini ortadan kaldıran bir uygulamadır. Şu anda suç örgütü olarak kabul edilen FETÖ mensuplarının oluşturduğu devlet arşivleri ve hafızası esas alınarak değerlendirme yapılmaktadır. Herhangi bir kuruma eleman alınırken önceden aranan nitelikler belirtilmektedir. Önceden tespit edilen kriterlere göre şartlarını tamamlamış, belirlenen sınavlarda başarılı olan şahıslar için sonradan ek şartlar getirme anlamına güvenlik soruşturması uygulamasından vazgeçilmelidir. Bu uygulama kişinin işlemediği suç nedeniyle cezalandırılması şekline dönüştürülmemelidir. Hiç kimse babası, amcası, kardeşi veya herhangi bir akrabasının işlediği cürümlerden sorumlu tutulmamalıdır. Daha önce mevzuatla belirlenen şartları yerine getirenlerin başka bir şarta bağlanmadan göreve başlatılması gerekir. Bu uygulamalar büyük istismarların da önünü açar. Mağduriyetleri daha da artırmadan bir an önce güvenlik soruşturması uygulamasından vazgeçilmelidir.”