Suudi Arabistan Başkonsolosluğuna gittikten sonra ortadan kaybolan Cemal Kaşıkçı'dan 6 gündür haber alınamadı.

Türkiye, son olarak Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'nda arama yapılabilmek için Suudi makamlarından izin talep etti.

Türkiye`nin konsolosluktaki arama için atacağı birkaç adım var  ancak bunun 1963 tarihli 'Konsolosluk İlişkileri Hakkında Viyana Sözleşmesi'ne uygun olma zorunluluğu bulunuyor.

Peki, Türkiye, Viyana Sözleşmesi kapsamında hangi adımları atabilir?

1) Viyana Sözleşmesi nedir?

Devletler arasındaki uluslararası hukuku düzenleyen sözleşme, Viyana'da 23 Mayıs 1969'da akdedildi. Sözleşme, uluslararası ilişkiler tarihinde anlaşmaların rolüne vurgu yapıyor.
Sözleşme, "Milletlerarası barış ve güvenliği muhafaza etme, milletler arasında dostane ilişkilerin geliştirilmesi ve işbirliğinin sağlanmasını" amaçlarken, “serbest rıza ve iyi niyet ile ahde vefa kuralını" uluslararası olarak tanıyor.

2) Hangi şartlarda konsolosluk binası aranabilir?

Türkiye`nin Cemal Kaşıkçı soruşturmasında atacağı önemli adımlardan biri konsolosluğun aranması. Türkiye, bu maddeden doğan hakkını kullanarak 'konsoloslukta arama' yapmayı talep etmişti.
Ancak Viyana Sözleşmesinin 31. maddesine göre konsolosluk binalarının dokunulmazlığı var. Devlet makamları konsolosluk binalarının münhasıran işleri için kullanılan kısmına giremiyorlar. Suudi Arabistan makamları izin vermediği takdirde, Türkiye`nin arama yapması söz konusu olamayacak. Ancak Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, "Türkiye'nin İstanbul başkonsolosluğumuzu aramasına izin vermeye hazırız" diyerek, günler öncesinden bu konuda yeşil ışık yakmıştı.

3-) Konsolosluklara ceza davası açılabilir

Viyana Konvansiyonu'nun 41. maddesi ise, konsolosluk memurlarına suç davası açılmasına ve tutuklanmasına imkan tanıyor.
Ancak Türkiye`nin ceza davası başlatması için Cemal Kaşıkçı`nın kaçırıldığına ya da cinayete kurban gittiğine dair kanıtlara ulaşması gerekiyor.

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Uluslararası Hukuk Bölümü ve UHAM Araştırma Görevlisi Deniz Baran, 41. maddenin sağladığı imkana dikkat çekerek “Suç şüphesi varsa ve kanıt ortaya çıkarsa, konsolosluklara karşı ceza davası açılabiliyor. Konsolosluk ile büyükelçiler temel farkı bu. Büyükelçilere ceza davası açılamazken, konsolosluklara bu ikame edilebilir” diyor.

Baran, konsolosluğa ceza davasın şatlarını taşıması gerektiğinin altını çizerek şu ifadelere yer veriyor:
"Şartlar taşınırsa konsolosluk mensubu yargı makamlarının önüne çıkmak durumunda. Ağır suç işlediğine dair bir hükme de varılırsa, konsolosluk mensubu gözaltına alınıp, tutuklanabilir. Ceza davasının açılması ev sahibi ülkeye verilen önemli bir hak. İlaha dava açılmak zorunda değil, oradaki şüpheli durumla ilgili tanıklığı çağırma hakkı da var. Tanık istemiyorsa ‘ben gelmiyorum` diyerek, ifade vermeme hakkı da bulunuyor”

4-) Yoruma açık 55. madde: Haklar kötüye kullanılamaz

Viyana Sözleşmesi'nin 55. maddesinde ise, 'diplomatik haklar kötüye kullanılamaz' deniliyor.
Bu maddenin konsolosluğun aranması konusunda açık kapı bırakmadığına ilişkin ise, Deniz Baran şu ifadelere yer veriyor:
"55. madde bütün bu faaliyetlerin kötü kullanılmasına dair engel ortaya koyan bir madde. Bu madde ile kapsamına göre 'kötü faaliyet yapılırsa, bu korumalar kalkar' yorumu yapılabilir ama bu genel doktrinin kabul ettiği bir şey değil ve marjinal bir yorum olur"

5-) Uluslararası soruşturma da bu sözleşmeye tabi

Washington Post gazetesi yazarı Cemal Kaşıkçı için başta İnsan Hakları İzleme Örgütü olmak üzere birçok kuruluş 'uluslararası soruşturma' çağrısı yapmıştı.
Baran, uluslararası soruşturma açılması halinde bile Viyana Sözleşmesi'nin geçerli olacağının altını çizerek "Konsolosluk binasının dokunulmazlığı dair kurallar geçerli olacak. Uluslararası hukuka göre, konsolosluk bağlı olduğu ülkenin egemenliği alanında. Türk makamları için geçerli olan her kural, uluslararası soruşturma için de geçerli olur" değerlendirmesinde bulunuyor.

Kaynak: Dünya Bülteni