DİYARBAKIR (AA) - Diyarbakır'da 6-7 Ekim 2014'te Kurban Bayramı'nda et dağıtırken terör örgütü PKK yandaşlarınca vahşice katledilen gençlerin ailelerinin acısı dinmiyor.

Vahşice katledilen gençlerden Hasan Gökguz'un babası Mehmet Gökguz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, oğlunun çok yardımsever biri olduğunu belirterek, oğlundan geriye kalan fotoğraflarıyla hasret giderdiklerini, torunlarının ise baba hasretiyle büyüdüklerini söyledi.

Torunu Furkan'ın bu yıl okula başladığını dile getiren Gökguz, "Oğlum onu çok seviyordu. Okulda arkadaşları babalarından bahsetmiş ama Furkan ise 'benim babam yok' demiş. Torunum okula gidiyor ama boynu bükük." dedi.

Böyle bir acıyı başkalarının yaşamasını istemediğini anlatan Gökguz, oğlunu kaybetmenin acısını ilk günkü gibi yaşadıklarını aktardı.

"Biz artık Hasan gibi bir evladı bulamayız. Ölene kadar Hasan Hasan diyeceğiz. Çok şükür ki fakirlere yardım ederken öldürüldü. Bu da bize teselli veriyor, gurur duyuyoruz. Yokluğuna dayanamıyorum, her gün mezarlığa gidiyorum, mezarını suluyorum, sanki Hasan ile sohbet ediyormuş gibi oluyorum." diyen Gökguz, her geçen yıl acılarının daha da derinleştiğini, mezarını ziyaret ederek teselli bulmaya çalıştığını anlattı.

 "Demirtaş Kürtlere darbe yapmak istedi"

Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın Kürtlere darbe yapmaya çalıştığını aktaran Gökguz, şöyle konuştu:

"15 Temmuz'da FETÖ Türkiye'ye darbe yaptı, tanklar sokağa çıktı. O gün de Selahattin Demirtaş Kürtlere bir darbe yaptı, tanklar sokaklara çıktı. Kürtlerin başına darbe yaptı, 'belki başarırım' diye ama nasıl ki 15 Temmuz başarılı olmadıysa 6-7 Ekim olayları da başarılı olmadı. Kürtlerin hakkını aramak adı altında dış ülkelere çalışıyordu. FETÖ ABD'de yaşarken darbe yapmaya çalıştı, Demirtaş da ABD'ye gidip geldikten sonra Kürtlere darbe yapmaya çalıştı. İkisi de aynı yerden emir aldı. Ama ne oldu, bizi bitiremediler, başaramadılar."

 "Yapılan vahşet basit bir şey değildi"

Riyad Güneş'in kardeşi Hüseyin Güneş de ağabeyinin çevresindeki insanlar tarafından çok sevildiğini, kimseyi incitmediğini söyledi.

Ağabeyi ile dekor işiyle uğraştıklarını belirten Güneş, ağabeyinin elinden geldiğince fakir ve muhtaç insanlara yardım etmeye çalıştığını anımsattı.

Güneş, "Şehit Hasan Gökguz ile sürekli beraberdi. Muhtaç insanların yardımına koşuyorlardı. Yaşantısı örnek alınabilecek bir yaşantıydı. Sürekli ağabeyimle birlikte olduğum için unutamıyorum onu acısı halen içimde." diye konuştu.

Çocuklarının babalarını özlediğini, sürekli nerede olduğunu sorduklarını aktaran Güneş, aradan geçen 4 yıla rağmen acılarının aynı olduğunu kaydetti.

Güneş, şöyle dedi:

"Yapılan vahşet basit bir şey değildi. Ağabeyim birinin malını çalmadı, haksızlık yapmadı sadece ihtiyaç sahiplerine kurban eti dağıttı. Bu neyin vahşetidir, bu neyin kinidir? Size ne yaptık da bize bunları reva gördünüz? Bu tarihte görülmemiş bir şeydir. Öldürdün tamam eyvallah, parçalamak, arabayla üzerinden geçmek ne demek? Bu kadarı da olmaz."

Ailede kimin erkek çoğu olursa adını Riyad koyacağını, ağabeyinin anılarını ve hatırasını sürekli yaşatacaklarını anlatan Güneş, ağabeyine saldıranları azmettirenlerin de yargılanmasını istediklerini sözlerine ekledi.

 "Hiçbir zaman unutmayacağız"

Ahmet Dakak'ın babası Öztekin Dakak ise 4 yıl boyunca acılarının hiçbir zaman dinmediğini, her gün oğlunu andıklarını dile getirdi.

"Oğlum eve geldiği vakit Allah'ın selamını verirdi. Ben onun o selamını özledim. Onu rahmetle anıyoruz, hiçbir zaman unutmayacağız." diyen Dakak, oğlunun fotoğrafları ile avunmaya çalıştığını bildirdi.

Dakak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Benim çocuğum içki içmiyordu kumar oynamıyordu fakirlere yardımcı oluyordu. Bundan daha büyük bir şeref var mıdır? Oğlumun tamir çantası vardı, evde iş oldu mu hemen yapardı. Ondan geriye tamir çantası kaldı. Ona bakıp şehit böyle yapardı, böyle kullanırdı diyoruz. Unutulacak gibi değil. Allah kimseye evlat acısı vermesin."

Anne Zerife Dakak ise oğlunun anılarının sürekli canlı olduğunu belirterek, "Oğlumun şehadetinin üzerinden 4 yıl geçti ama uzun yıllar geçse de bu acı asla unutulmuyor. 2014'teki acımız nasılsa bugün de aynıdır. Gözüm hep onu arıyor. Oğlumu artık geri getiremem ama sonuna kadar onun gittiği yolun arkasındayım. Allah hakkımızı HDP'ye, Selahattin Demirtaş'a bırakmasın." ifadelerini kullandı.

 "En büyük vahşet ve katliam provasıydı"

Cumali Güneş'in ağabeyi Ali Yaşar Güneş ise 6-7 Ekim olaylarının planlı ve projeli bir şekilde yapıldığını, yapılmak istenenin hem devlete karşı bir başkaldırı hem de Müslüman Kürt halkına yapılan bir darbe girişimi olduğunu söyledi.

Acılarının ilk günkü gibi taze olduğunu vurgulayan Güneş, "Acımız sürekli tazeleniyor. Yapılan o vahşeti, o katliamı unutmak, o gün yaşananları hafızalardan silmek mümkün değil. Çünkü o gün bu coğrafyada yaşanan en büyük vahşet ve katliam provasıydı. Hamdolsun ki istediklerini elde edemediler." dedi.

Kardeşinin yufka yürekli ve fakirlere yardım etmeyi seven bir insan olduğunu anlatan Güneş, çevresinin kardeşini çok sevdiğini belirtti.

Güneş, "Kardeşim karıncayı incitmeyen bir insandı. O gün yaralanan insanların yardımına koştuğu için, bu alçak saldırıya maruz kalıp şehit oldu. Sekiz kardeşin en küçüğü ve evin en sevileni oydu. Çok terbiyeli, beyefendi bir insandı. Çok mazlum bir duruşu vardı. Kimsenin kalbini kırıp incitmezdi. Katillerinin bulunmasını istiyoruz." diye konuştu.

Kardeşinin bayram için Şanlıurfa'dan Diyarbakır'a geldiğini, onu nişanlamayı planladıklarını ifade eden Güneş, 6-7 Ekim'de yaşanan vahşetin hiçbir zaman unutulması mümkün olmayan bir olay olduğunu vurguladı.

Güneş, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"PKK-HDP Kürt halkının en büyük düşmanı. Komünizmi, sosyalizmi ve sapık fikirlerini kabul etmeyenleri yok etmek istiyorlar. Kendilerinden olmayan herkesi yok etmek istiyorlar. 'Ya bana boyun eğeceksin ya bu toprakları terk edeceksin ya da seni öldüreceğiz.' diyorlar. Biz bunların hiçbir isteklerine uymayacağız ve karşılarında dimdik duracağız. Ne Yasinler ne Cumaliler ne Aytaçlar ne Hasanlar ne Riyadlar ne de Turanlar bitmez."

Kendi çocuklarını en iyi okullarda okutup el bebek gül bebek yetiştirenlerin milletin çocuklarını kandırıp adeta vahşi bir canavara dönüştürdüğünü ifade eden Güneş, bu olaylarını talimatını verip yönlendirenlerin, bu soruşturma kapsamına alınmadığını belirtti.

"Bunların gülmeye hakkı yok. Onların çağrısıyla, nice annelerin ciğerleri yandı. Gençleri kandırıp sokaklara vahşi köpekler gibi salıp katliam yaptırmak hangi kitapta yazar? Yola bomba döşeyip 8 güvenlik görevlisini şehit ettiler. Bunların parmağı var bu işin içinde. İçişleri Bakanımıza sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Bu kan emicilere karşı gösterdiği kararlı tavır ve mücadeleyle içimizi bir nebze olsun ferahlattı." diyen Güneş, onlara karşı mücadelenin devam etmesini istediğini aktardı.

6-7 Ekim'de cahil insanları sokağa döküp katliama sebep olan HDP'lilerin, kendi çocuklarıyla tatile gidip, karıştırdıkları sokakları televizyondan seyrederek keyif çattıklarını aktaran Güneş, şöyle konuştu:

"Onlar için kimin öldüğü, kimin kaldığı önemli değil. Çünkü onların çocuklarına birşey olmuyor. Bunca katliamın emrini verip, kandırdıklarını sokağa dökeceksin, insanların ölümüne sebep olacaksın, ondan sonra utanmadan sıkılmadan gülebileceksin. 6-7 Ekim olayları olduğunda bu katliamın talimatını verenler kendi çocuklarıyla tatildeydiler. İçki masalarında, otel havuzlarında, keyif çatıyorlardı. Bunların bu şekilde rahat davranmasının sebebi yüreklerini acıtan bir acının olmamasından kaynaklanıyor."

 "Çocuğum olursa arkadaşlarımdan birinin adını vereceğim"

Saldırıdan yaralı kurtulan Yusuf Er, arkadaşlarının sürekli aklında ve yüreğinin bir köşesinde olacağını dile getirdi.

Acısının ilk günkü gibi taze olduğunu anlatan Er, "Çünkü arkadaşlarım vahşi bir şekilde şehit edildi. Normal bir ölüm değildi insanın kanını dondurucu işkenceyle katledildiler. Sürekli arkadaşlarımla geçirdiğim zamanlarım aklıma geliyor. Onlar aklıma geldikçe de üzüntü duyuyorum. Geçen yıl evlendim. Allah bize erkek çocuk nasip ederse arkadaşlarımın adını yaşatmak amacıyla onlardan birinin adını vermeyi düşünüyorum." ifadelerini kullandı.

PKK'nın Kürt halkına zulüm, acı ve gözyaşıdan başka birşey bırakmadığını ifade eden Er, 6-7 Ekim olaylarında da bunun canlı şahidi olduklarını kaydetti.