FETÖ ve 28 Şubat yargısının mağdur ettiği kişilerin halen cezaevinde olduklarına dikkat çeken Avukat Hüseyin Kurşun, devletin kendisine karşı işlenen suçları affetme yetkisine sahip olduğunu, böyle bir af durumundan en başta İslami hizmetlerinden cezaevinde olan mahkumların faydalanması gerektiğini söyledi.
MHP'nin gündeme getirdiği af konusu, CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tahliye edilmesi ve 25 yılı aşkındır cezaevinde olan FETÖ ve 28 Şubat yargısı mağdurları yeniden yargılama taleplerini İLKHA'ya değerlendiren Kurşun, "Ergenekon ve Balyoz Darbe Planı" davalarına gösterilen hassasiyetin İslami dava mahkûmlarına da gösterilmesi gerektiğini belirtti.
"Devlete karşı işlenmiş suçlarda devletin affetme yetkisi vardır"
Hukukta suçların iki kategoriye ayrıldığına işaret eden Kurşun, "Devlete karşı işlenen suçlar bir de şahsa karşı işlenmiş suçlar vardır. Türkiye'de genel af bazen çıkıyor. Tabi genel af derken istisnalar da öne sürülüyor. Ama genel af kapsamında sürekli devlete karşı işlenmiş suçlar bu kapsamın dışında tutuluyor. MHP'nin vermiş olduğu önerge devlete karşı değil de şahsın hukukuna ilişkin ve şu anda cezaevlerinde bulunan adli suçlardan dolayı cezaevinde bulunan kişilerle ilgili bir başvurudur. Ancak bu hukuk ile bağdaşan bir durum değil. Biz hukukçular her zaman şunu ifade ediyoruz: Asıl olan şahsa karşı işlenmiş olan suçlarda mağdur olan şahısların rızasıdır. Yani şahsa karşı işlenmiş suçlarda şahsın rızası alınmaksızın af mümkün değildir. Devlete karşı işlenmiş suçlarda ise devletin affetme yetkisi vardır. Dolayısıyla af müessesesinin özel hukuk değil de kamu hukuku yani devlete karşı işlenmiş olan suçların açısından değerlendirmenin daha uygun olacağını düşünüyorum. Bu anlamda devlet kendine karşı suçları af etmeye sahiptir." dedi.
"İnancından dolayı cezaevinde bulunanların mahkumiyeti af ile ortadan kaldırılabilir"
Sırf inancından ve siyasi düşüncesinden dolayı yıllardır cezaevlerinde olan kişilerin, devletin af kapsamına alma yetkisinin olduğunu anımsatan Kurşun, "Bu kişilerin de af kapsamına alınması gerekir. Bu af kapsamı belli suçlarla sınırlı olabilir. FETÖ gibi 15 Temmuz darbe girişimine katılmış olan kişilerle ilgili ya da PKK ile alakalı suçlarda kapsam dışı bırakılabilir. Ama diğer tarafta salt düşüncesinden ve inancından dolayı cezaevinde bulunup da 'siyasi mahkûm' dediğimiz kişilerin bu mahkûmiyetleri bu af ile ortadan kaldırılabilir." ifadelerini kullandı.
"Yaşlı ve hastalar affa gerek kalmaksızın serbest bırakılmaları mümkündür"
Özellikle yaşlı ve hasta olan mahkûmların bu aftan yararlanması gerektiğini belirten Kurşun, "Yaşlı ve hasta olma durumları zaten af kapsamı değil özel kanun var. Kişiler eğer sağlık durumlarından dolayı ve yaşlarından dolayı cezaevi şartlarında kalmaları zor ise onların sağlığının daha da kötüye gitmesine neden olacaksa bu zaten yasa ile düzenlenmiştir. Bu kişilerin hiç affa gerek kalmaksızın şartla tahliye edilmeleri ya da denetimli serbestlik ile serbest bırakılmaları mümkündür." şeklinde konuştu.
Kurşun, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 25 yıl hapis cezasına çarptırılan ve mahkemede tutuklanmasına karar verilen CHP Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tahliye edilmesini "Hukuk skandalı" olarak nitelendirerek, şunları söyledi:
"Çünkü ceza Yargıtay tarafından onaylanmış, buna rağmen kişi eğer içerde olması gerekirken tahliye ediliyorsa bu hukukun altüst olması demektir. Çünkü ceza infaz yasasında hakkında hüküm verilmiş olan ve mahkûmiyet kararı onanmış bir kişinin tahliye edilmesi mümkün değildir. Ama burada hukuki anlamda bir sıkıntı, bir hukuksuzluk söz konusu. Çünkü Yargıtay'ın vermiş olduğu onama kararının hiç bir anlam ifade etmediğini ortaya koymaktadır. Örgüt liderliğinden veya üyeliğinden yargılanan birçok insan var. Biz yıllardan beridir bunu hep dile getiriyoruz. İnsanlar bırakın affı yeniden yargılama talep ediyor. Çünkü bu insanlar bir suç işlediklerine inanmıyorlar, sadece bir yeniden yargılama talep ediyorlar. İktidar bunu bile bugüne kadar masasına koymadı. Somut bir çözüm üretemedi."
"Hiçbir hakim ve savcı bağımsız karar veremiyor"
Yargı müessesesinin vesayet altında olduğunun altını çizen Kurşun, "Biz bir hukukçu olarak önümüze gelen siyasi dava kararlarını hukuki tecrübemizi veya bilgimizi insanlarla paylaşırken biraz duraksıyoruz. Çünkü maalesef her şey kitaplarda, kanunlarda yazıldığı gibi olmuyor. Bu, hukuk sisteminin gerçekten bir kaos içerisinde olduğunu veya bir siyasi baskının altında ezildiğinin somut bir göstergesidir. Türkiye'de maalesef Ergenekonculara farklı bir hukuk ve İslami davalardan da yargılanan kişilere farklı bir hukuk uygulanıyor. Türkiye'de çifte standartlık halen devam ediyor. Enis Berberoğlu olayı bunun en son örneğidir. Bu olaydan önce olan birçok hukuksuzluk da var. Ergenekoncuların yeniden yargılama taleplerini kabul edilip, tahliye edilmeleri bazılarının mahkumiyet almışken tam aksi bir yönde bir beraat kararı verilmesi, üstüne bir de yüklü bir şekilde tazminat verilmesi gibi hususlar da şunu açık ve net bir şekilde göstermektedir ki; Türkiye'de hukuk sistemi talimatla yürüyor. Bu siyasete bağımlı, endeksli hiçbir hakim ve savcı bu tür davalarda bağımsız karar veremiyor. İnanıyorum onlarda bu kararı verdikleri zaman bir vicdan azabı duyuyorlar." diye konuştu.
"Hukuk güvenilirliğini yitirdi"
"28 Şubat döneminde bile böyle hukuksuzluklar yoktu." diyen Kurşun, "Eğer İslami davadan yargılanan bir kişi farklı bir kefeye, MİT TIR'larının durdurulması davasında, Ergenekoncuların darbe girişimi ile alakalı görülen bir davada farklı kararlar verebiliyorsanız, yani eğer özgürlükleri farklı farklı değerlendirebiliyorsanız burada bir ciddi anlamda bir hukuksuzluk var demektir. Oysa insanlar adalet karşısında eşittir. Yargılamalar bağımsız, tarafsız olmalıdır. Fakat biz bu yargılama sistemi ile maalesef tarafsızlığımızı ve bağımsızlığımızı da kaybetmiş olduk. Maalesef şu anda hukuk güvenilirliğini yitirdi. Artık hukuk kitapları ve hukuk mevzuatları bir anlamda hukukçuların yol haritasını içermekten uzak. Çünkü uygulama çok farklı gelişiyor." diye belirtti.
Bütün yargılamaların adil olması gerektiğini ifade eden Kurşun, "Önce bu yargı sisteminin düzeltilmesi gerekiyor. Hakkında kesin kanıt ve her türlü şüpheden uzak delilleri olan kişilerin ceza almaları elbette hukukun bir gereğidir. Ama diğer taraftan suçu olan cezaevinde bulunan insanlar ister FETÖ'cü olsun veya olmasın, kim olursa olsun beraat ise beraat mahkumiyet ise mahkumiyet verilmelidir. Bu toplumun ortak vicdanını temsil eden ve inanç değerleriyle kurulmuş, bu topluma dini anlamda bir katkı sunmaya çalışan ahlaklı veya İslami bir yaşamın önünü açmak için gecesini gündüze katan insanların hiçbir somut delil yokken cezaevine konulması, yıllarca çürümesi gerçekten vicdanları kanatmaktadır." değerlendirmesinde bulundu. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)