Eğitim Bir-Sen Van Şube Başkanı Osman Ayşin 2018-2019 eğitim öğretim yılında sistemde var olan sıkıntıların giderilmesi ve karma eğitim sistemine müdahale edilmesi gerektiğini ifade etti.

Konuyla ilgili İLKHA mikrofonuna konuşan Eğitim-Bir-Sen Van 1 Nolu Şube Başkanı Osman Ayşin, Bir eğitim sisteminin uzun vadede verimli olabilmesi, bütünü oluşturan parçaların birbiriyle uyumuna bağlıdır ve Türkiye'de istekli veya isteksiz devam eden karma eğitime bir çözüm bulunması gerektiğini söyledi.

"eğitime ilişkin ezberlerin gözden geçirilmesi gerek"

Ayşin, "Okullaşma oranlarının artmasına, okulların fizikî ve teknolojik kapasitesinin gelişmesine, öğretmen sayısında artış yaşanmasına, eğitime ayrılan kaynağın artmasına rağmen eğitiminin hâlâ istenilen seviyede olunmamasının temel sebebi organizasyonsuzluk, sistemsizlik ve bulma arayışlarının bitmemesidir. Eğitimde başarı, hangi yol, yöntem ve tekniklerin kullanılacağına, nasıl bir yol haritası izleneceğine ilişkin pratik ve kapsamlı bir teorik arka planla mümkündür. Eğitim sisteminin inşası, eğitime ilişkin ezberlerin gözden geçirilmesi ve mevcut paradigmanın sorgulanmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Aksi takdirde müfredat, öğretmen, öğrenci ve okul üzerinden yürütülen bütün tartışmalar yüzeysel kalacaktır. Bu bağlamda yapılması gereken şey, insan odaklı bir ekol inşa etmektir. Daha sonra bunu referans alan eğitim politikaları, öğretim programları ve eğitim kurumları oluşturulup eğitimci kadrolar yetiştirilebilir. Bu, uzun soluklu, sabır ve azim gerektiren bir süreçtir. Ama bu süreçte adım atılması gereken alanlar, çözüme kavuşturulması gereken pek çok sorun bulunmaktadır. Eğitim çalışanlarının sorunlarına çözüm bulmadan eğitimde yol almak, başarıyı yakalamak pek mümkün görünmemektedir. Bu çerçevede, sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının yeniden hayata geçirilmesi, atamaların hâlâ mülakatla yapılması, erkek kamu görevlilerine dayatılan darbe ürünü kılık ve kıyafet yönetmeliğinin varlığı, kariyer basamaklarına ilişkin belirsizlik, ek ders esaslarındaki adaletsizlikler eğitimin temel sorunları oluşturmaktadır. Bunlarla birlikte atama ve yer değiştirme süreçlerindeki istikrarsızlık, yönetici görevlendirme süreçlerinde mahkeme kararlarının doğurduğu sıkıntılar, vaat edilen 3 bin 600 ek gösterge konusunda halen adım atılmamış olması, eğitimcilerin şiddete maruz kalması ve okullara ayrılan bütçe eksikliği gibi çözüme kavuşturulması gereken sorunların yeni eğitim öğretim yılı içerisinde aşılmasını bekliyoruz. "dedi.

 "Ülkede yaklaşık 100 bin öğretmen ihtiyacı bulunmaktadır"

Öğretmen sayısı her geçen yıl artmasına rağmen, yaklaşık 100 bin öğretmen ihtiyacı bulunduğuna dikkat çeken Ayşin konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Öğretmen eksikliğinin uzun vadede bir milletin kaderini etkileyebileceği düşünülerek, öğretmensiz bir sınıf bile kalmayacak şekilde eğitim kadrosu tam olmalıdır. Ücretli öğretmenlik uygulamasıyla öğretmen ihtiyacının giderilmeye çalışılması ucuz çözüm yoludur.2016'da çıkarılan KHK ile birlikte sözleşmeli öğretmen uygulamasına tekrar dönülmesi büyük sorunlara kapı aralamıştır. Farklı istihdam şekilleri, sorunları çeşitlendirmiş, yeni sorunlar ortaya çıkarmıştır. Öğretmenlerin aile bütünlüğünü bozmuş, insani mazeretleri ortadan kaldırmış, temel insan haklarına aykırı cebri bir model olmuştur. Kadrolu ya da sözleşmeli ayırımı yapılmaksızın öğretmenlerin yer değişikliği talepleri karşılanmalı, öğretmen açığının kapatılması ve bölgesel farklılıkların giderilmesi hedefleri bir arada yürütülmelidir. Bakanlık, anayasal hak olan mazerete bağlı yer değişiklikleri ve isteğe bağlı yer değişikliği ile yaşa ve tecrübeye dayalı bölgeler arası adil bir öğretmen istihdamını birlikte yürütmek zorundadır. Zorunlu hizmet, sözleşmeli öğretmenlik vb. cebri uygulamalardan istenilen sonucun alınamadığı ve bunların yeni sorun alanları hâline geldiği bilinmektedir. Bu nedenle Bakanlık, maddi teşvikler ile norm kadro esaslarının bölge okul bazlı esnek hâle getirilmesi, kariyer basamaklarında pozitif ayrımcılık gibi uygulamaları bir arada yürütmek suretiyle esnek çözümler geliştirmelidir. Farklı istihdam biçimleri son bulmalı ve sözleşmeli öğretmenler kadroya alınmalıdır. Eğitim kurumlarında öğretmenler arasında kadrolu/sözleşmeli şeklinde ortaya çıkan ayırım kurum içi çalışma barışını bozmaktadır. Bu durum öğretmenlerin verimliliğini düşürmekte, aynı niteliklere sahip ve aynı görevi yapan insanlar arasında bir nevi kast sistemi oluşturmaktadır. İstihdamda güçlük çekilen illerde, öğretmen ihtiyacının karşılanması amacıyla getirilen sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına son verilmeli ve sözleşmeli öğretmenler kadroya geçirilmelidir."

"Mülakatla öğretmen atama yönteminden vazgeçilmelidir"

Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasıyla birlikte Türkiye'deki öğretmen istihdamı süreçlerine sözlü sınav aşaması da ilk kez dâhil edildiğini ifade eden ve birçok defa İLKHA mikrofonuna mülakatın torpil olduğunu dile getiren Ayşin, "Özellikle, çok sayıda sözlü sınav komisyonu olması, sınav komisyonunda bulunanların yeterlilikleri, sınavlarda sorulan sorular vb. konular kamuoyunda sıklıkla gündeme gelmektedir. Tek başına sözleşmeli öğretmenlik uygulaması çok ciddi bir problemken, atanacak öğretmen seçiminin mülakatla yapılması ve yapılan mülakatlar çerçevesinde adayların kazanma ya da kaybetme nedeninin objektif bir şekilde izah edilememesi üzücü bir durumdur. Yıllarca emek vererek okumuş ve birçok yazılı sınavdan geçmiş öğretmen adaylarının farklı komisyonlarca bir kaç dakikalık mülakatla elenmesi, adalet duygusunun zedelenmesine neden olmaktadır. Mülakatla öğretmen atama yönteminden vazgeçilmeli, toplum vicdanında karşılığı olan kadrolu istihdam modeli tercih edilmelidir. "dedi.

"36 bin ek gösterge konusunda verilen sözün gereği yerine getirilmedi"

Konuşmasına devam eden Ayşin, "Öğretmenlere 36 bin ek gösterge verilmesi başta olmak üzere, seçim sürecinde kamu görevlilerine verilen vaatler ivedilikle yerine getirilmeli. Kamu görevlilerinin ek gösterge rakamları 600 puan artırılmalı, yardımcı hizmetleri sınıfı çalışanlarına da Genel İdare Hizmetleri Sınıfı kadroları için öngörülen en düşük rakamdan aşağı olmamak üzere ek gösterge hakkı verilmelidir. İstihdamda zorluk çekilen bölgelerde teşviki yöntemler uygulanmalıdır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri başta olmak üzere, istihdamda güçlük çekilen yörelerde en büyük eğitim sorunu, kalıcı öğretmen istihdamının sağlanamamış olmasıdır. Bugün söz konusu bölgelerde bir öğretmenin ortalama görevde kalma süresi 1,5 yıldır. Bu durum, ilkokul dönemi başta olmak üzere, eğitim ve öğretimde ciddi sıkıntılara yol açmaktadır. Öğretmen açığının kapatılması amacıyla zorunlu hizmet yükümlülüğü getirilmiş olsa da bunun soruna kalıcı bir çözüm getirmediği görülmektedir. Biz, eğitim çalışanlarına yönelik zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapmaları hâlinde illerin mahrumiyet durumlarına göre ilave özel hizmet tazminatı ödenmesini istiyoruz. Bu durum, hem bölgenin eğitim çalışanı açığının kapatılması bakımından hem de bölgenin zorluğuna göre eğitim çalışanının yaşamış olduğu mağduriyeti gidermesi bakımından zaruret arz etmektedir. Toplu sözleşme taleplerimiz arasında da yer alan 'İlave Özel Hizmet Tazminatı'nın hayata geçirilmesi, öğretmen açığı sorununu büyük oranda çözecektir." diye konuştu.

 "Okulların ödenek ihtiyacı karşılanmalıdır"

Ayşin, "ilkokul ve ortaokullara doğrudan ödenek verilmemesi, bu okulları İl Özel İdaresinin kaynak aktarımına ve okul aile birliğinden sağlanacak gelire bağımlı kılmaktadır. Okulların zaruri harcamaları için okul aile birlikleri tarafından üretilmeye çalışılan çözümler, başvurulan yollar yetersiz kalmaktadır. Okul yöneticilerinin eğitim liderliği yapmalarının önündeki en büyük engel olan ödenek sorunu; öğretmeni, yöneticiyi ve veliyi karşı karşıya getirmekte, bundan da en fazla zararı yine öğrenciler ve okul yönetimleri görmektedir. Velilerden para talep etme dönemi sona erdirilmeli; öğrenci sayısı, okulun büyüklüğü, donanım ihtiyacı gibi faktörler esas alınarak öğrenci başına belirlenecek tutarda doğrudan ödenek aktarımı yapılmalıdır."

Eğitim yöneticiliği profesyonel bir kariyer mesleği haline getirilmesi gerektiğini söyleyen Ayşin konuşmasına şöyle devam etti:

"Eğitim yöneticiliği ve okul yöneticiliği, ikincil bir görev olmaktan çıkarılarak meslekleşmeyi sağlayacak çalışmalar yapılmalı, bununla ilgili olarak yetiştirme programları hazırlanmalıdır. Eğitim kurumu yöneticiliğinin eğitim liderliğine dönüştürülmesi, yöneticiliğin profesyonel bir meslek olarak ele alınarak kadro unvanlı bir uzmanlık mesleği hâline getirilmesiyle mümkündür. Eğitim yöneticilerinin bir eğitim ve okul lideri olarak inisiyatif alanları genişletilmeli, eğitim öğretimle ilgili rolleri öne çıkarılmalıdır."

"Karma eğitim sisteminden vaz geçilmelidir"

Son olarak karma eğitim sistemine karşı açıklamalarda bulunan Ayşin, "karma eğitim sistemi çocukların okul okumalarına, normal bir şekilde meslek edinmelerine bir engeldir, hem iç içe kaldıkları zaman lise çağlarında nefsi olarak, ilkokulda ise kızlı erkekli bir içtenliğe kendini alıştırmış hissediyor çocuklar, Maalesef karma eğitimi Türkiye de hala devam etmektedir. Bizler sivil toplum kuruluşları olduğumuzdan dolayı bu gibi şikâyetler bizlere sürekli gelmekte. Çocuklarımız erkek ve kızların bir birinden ayrı okumalarıyla daha fazla verim alabileceklerini düşünüyorlar. Çocuklarımız bizim için geleceğin bilim ve ilim adamlarıdır. Bilim adamların tespitine göre, karma olmayan eğitim, karma olan eğitimden daha fazla başarılıdır." dedi.

İlgili kurum ve kuruluşlara burada çağrıda bulunan Ayşin, "Karma eğitiminden bir an önce vazgeçilmesini istiyoruz. Bu yolda nasıl bir yol gerekiyorsa o yol takip edilsin. Biz inanıyoruz ki bu konuda halkımız da hükümetimizin yanında olacaktır. Bazıları farklı bakabilir, farklı tarafa çekebilir ama bu çocuklar hepimizin geleceğidir. Bu ülke hepimizin ülkesidir. Karma eğitimin isteğe bağlı olarak her velinin kendi çocuğunu, hangi eğitim şekliyle okutacaksa kararı kendisine bırakılmalıdır. İmam Hatip okulları bunlar için bir örnektir. "şeklinde konuştu. (Yunus Tuğrul-İLKHA)