Emin Pazarcı`nın köşe yazısı
Toplantıda konuşan Erbakan, ekonomik gelişmelerden bahsediyordu. Grafiklerle bazı örnekler veriyordu. Söz, basına aktarılan krediler ve reklamlara geldiğinde, Erbakan asker üyelere döndü. "Siz de gördünüz" dedi:
- Ben buraya gelirken baktım, kapıda 20`nin üzerinde canlı yayın ekibi var.
Kapıda bir gazeteci ordusu bekliyor.
Erbakan, komutanlara sordu:
- Sizce laikliği ve demokrasiyi mi bekliyorlar?
Hiç beklemeden kendi sorusuna kendisi cevap vermeyi tercih etti. "Hayır" diyerek konuşmasını sürdürdü:
- Onlar laiklik ve demokrasi için kapıda beklemiyorlar. Bakmayın bunların kopardıkları gürültüye. Bunlar, eski avantalarını devam ettirmek için kapıdalar!
Bunlar, Türkiye`nin 28 Şubat sürecine nasıl sürüklendiğini ortaya koyan son derece önemli sözlerdi. Başbakan, demokrasiye kasteden `sorumlular` arasında birinci sıraya medyayı oturtuyordu!
Erbakan`ın bu sözlerini 8 Mart 1997`de Akşam Gazetesi`ndeki köşemde yazdım.
* * *
Rahmetli Erbakan`la görüşmelerimiz devam etti...
Başbakan, medyayı iki ayrı gruba ayırıyordu:
1) Gerçekten görevini yapanlar.
2) Rantları kesilenler. Bu yüzden de bunalım peşinde koşanlar.
Erbakan`a göre, ülkede demokrasi ve laiklik sorunu yoktu. Laiklik problemi abartılıyordu. Suni bunalım peşinde koşuluyordu.
Laiklik problemi yoktu ama bir başka problem vardı. Başbakan Necmettin Erbakan, o günlerde bu `problemin` adını da koymuştu: `Medya Problemi!` O tespit de, yine köşemde yayınlandı.
* * *
Erbakan adını vermiyordu ama biz kimlerden bahsettiğini iyi biliyorduk. Sadece bazı rakamlar veriyordu.
Şimdi sıkı durun, kesildiğini söylediği `rantın` miktarını da ortaya koymuştu. Tam 6.2 katrilyon.
Erbakan, o günlerde, "Ordunun medyanın cenredesi altında bulunduğu" ifadesini kullanmıştı. "Türk Silahlı Kuvvetleri`nin komuta kademesi tazyikle karşı karşıya" demişti.
Desteğini istediği BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu`na da medya ile ilgili olarak, "Biz ne yaparsak yapalım, onlar üzerimize gelmeye devam edecekler.
Çünkü basının rantları kesildi" demişti.
O dönemde bunları da köşemde yazdım.
* * *
Arşivleri inceledim. Erbakan, 28 Şubat`ta demokrasiye yapılan müdahale ile ilgili olarak askerden çok muhalefet partilerine yüklenmişti. Hedefinde de ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz vardı. Demokrasiye sahip çıkmadığını söylüyordu. Yılmaz için aynen şu ifadeleri kullanıyordu:
- Maalesef Mesut Yılmaz, askerin şu andaki rahatsızlığını kendisi için bir fırsat gibi görüyor.
O dönemde bunlar da yazıp çizildi.
28 Şubat`ta kim ne yaptı, kim nasıl tavır aldı, kim kimin yanında yer aldı? Bunların hiç biri sır değil. Hepsi arşivlerde var.
* * *
Çevik Bir, 28 Şubat`ın sembol ismiydi.
Ancak, yalnız değildi. Mesela, yanında şu ana kadar ismi gündeme gelmeyen Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak vardı. Kartel medyası hem destekliyor, hem de Sincan`da tankların yürümesi dahil, atılan her adımı ayakta alkışlıyordu.
Biraz gazete arşivlerine bakılır, biraz karıştırılırsa, perde rahatlıkla aralanır. Altından neler çıkar neler!..
28 Şubat MGK`sındaki Tarihi Diyalog
28 Şubat postmodern darbesine adını veren tarihi MGK`da alınan kararların görüşülmemesi için saatlerde direnen Erbakan askerlerle girdiği tarihi diyalogta basına dikkat çekiyor
19.04.2012 13:52:00 / Güncel