Son zamanlarda artan intihar vakıaları hakkında açıklamalarda bulunan Akademisyen ve Yazar İbrahim Dağılma, yaşanan olaylar üzerinde ciddiyetle durulması gerekliğini söyledi.

İntiharların ancak manevi kazanımlarla önlenebileceğini ifade eden Dağılma, hiç kimsenin intihar olayları karşısında duyarsız kalmaması gerektiğini dile getirdi.

Bingöl'de de son bir ayda yaklaşık 10 intihar vakıasıyla karşılaştıklarını belirten Dağılma, "Dindar kimliği parmakla gösterilen Bingöl gibi bir ilde son bir ayda ona yakın intihar olayının olması bizi hem derinden sarstı hem de bu olay üzerine tekrar tekrar durup düşünmeye sevk etti." dedi.

Yaşananların endişe verici olduğuna vurgu yapan Dağılma, "Verilere göre Bingöl'ün intihar sıralamasında ilk sıralarda yer alması ister istemez bizleri endişelendiriyor ve 'Bu gidiş daha ne kadar ve nereye kadar sürecek?' sorusunu sormamızı hem Bingöl hem de ülkemiz geneli için ciddiyetle gerektiriyor. Bazen bazı sorunlara karşı nemelazımcı olunabilir, duyarsız kalınabilir ya da ateş düştüğü yeri yakar kabilinden aldırmaz bir tavır sergilenebilir ki bu tür tutumlara çokça şahit oluyoruz. Gel gör ki bazı konular sorun olarak karşımıza çıkınca hiçbirimiz duyarsız kalamayız, kalmamalıyız." ifadelerini kullandı.

Toplumun huzurunu, ahlakını ve yaşama arzusunu zedeleyen sorunların her geçen gün artığına dikkat çeken Dağılma, "Çünkü böylesi sorunlar artık bireysel veya dar bir alandan çıkıp toplumsal bir yaraya, kangrene dönüşmüştür. Kangrenli bir uzvun çaresi de ehil bir elin neşterinin dokunmasından başka bir şey değildir." diye konuştu.

"Kötülük teşvik ediliyor"

"Şu güzide şehrin insanlarına böylesi acılar yaşatmak, bence en büyük ıstıraptır." diyen Dağılma şunları söyledi:

"Acılar yaşatmak, diyorum; çünkü ya şeytani niyetle ya da menfaat kazanmanın getirdiği hırsla her türlü kazancı meşru gören zihniyet, tefecilik, ahlaksızlık, gayri İslami yaşantı; anne-babaların, çocukların, gençlerin etrafında bir aldatma, yanıltma, güvensizlik çeperi ördü! Birileri bir tarafta mantar biter gibi internet kafeler açmış, bir diğeri öbür taraftan köşe başlarında, okul yakınlarında leblebi satar gibi uyuşturucu pazarlamakta, başka bir yerden kumarı albenili hale getiren iddia bayileri gözlerin içine sokulmakta."

"İnsanlar, ahlaksızlık ve günahkârlık çemberine çekilmektedir"

Maneviyattan mahrum kişilerin ruhi bunalımlara düştüğünü ve bunun da kişileri yanlış kararlara ittiğini kaydeden Dağılma, "Ahlaksızlık ve günahkârlık çemberine ha bire çekilen insanımızın maddi beklentilerini hadi doymuş kabul edelim! Peki, manevi boşluğu iliklerine kadar yaşayan bu insanlar en ufak bir sıkıntı, bunalım, stresle karşılaştıklarında nereye sığınacaklar? Neyle ve kimle teselli bulacaklar ve şeytani ağırlık, günah vebaliyle kirlenen benliklerini nasıl temizleyecekler? İman dediğimiz, huzur ve moral dopinginden yoksun ya da bunu geleneksel bir formatta gören bir neslin hayata tutunma veya her şeye rağmen Yüce Allah'ın bahşettiği güzide can emanetine kıymamasını nasıl önleyebiliriz?" ifadelerini kullandı.

"Herkes sorumluluk almalı"

Toplumun tüm sorumlu kesimlerine seslenen Dağılma, "İşte bu noktada camideki din görevlileri, okuldaki öğretmen, ailedeki reis bilmeli ki bu konu, artık minberi, kürsüyü ve ataerkil bir otoriterliği aşan bir şekilde ilgiye ve masaya yatırmaya muhtaç bir konudur. Anne babalar için gözbebekleri olan çocuklarına her zaman sağlıklı bir şekilde yaklaşma, onları anlama ve onlara model olma boyutudur. Rehberlik uzmanları için gençlere doğru hedefler belirleme, kazanımları özellikle mana boyutuna dönük aktiviteler düzenleme ve onları sağlıklı arkadaş çevrelerine kazandırma boyutudur. Şehir veya mahalle sakinleri bu soruna nerden el atmalıdır, derseniz; bize ve onlara düşen 'Suç üreten, günah kokan, ahlaksızlık yayan böylesi yer ve kişilere etki alanımızda sözümüzle, özümüzle, vizyon ve misyonumuzla oluşturacağımız sivil oluşumlarla' meydan vermemektir." diye konuştu.

"Maneviyattan uzak bir birey veya toplum sadece bir cesettir"

Maneviyattan uzak bireylerin veya toplumun bir ceset mesabesinde olduğunun altını çizen Dağılma, konuşmasını şöyle tamamladı:

"İdareci ve yöneticilere de düşen kalkınmayı, gelişmeyi sadece maddi ve ekonomik boyuttan görme basitliğinden kurtulup bu toplumun sağlıklı ve huzurlu yarınları adına manevi, ilmi ve dini çalışmalara, yasal düzenlemelere ve bu çerçevedeki pratik ortamlara yönelmektir. Aksi halde imanımıza, beldemize göz diken batılı emperyalistlerin bizi silahla, bombayla yok etmesine gerek kalmayacaktır. Bilmek lazımdır ki ruhi yönden fıtrat ve maneviyattan uzaklaşmış ve uzaklaştırılmış bir birey ve toplum sadece bir cesettir, ötesi değildir!" (Nihat Kanat-İLKHA)