İnsan Hakları ve Adalet Hareketi (İHAK) ve Enkaz-ul Bakiye, Suriye hapishanelerinde yaşanan insan hakları ihlallerini konu alındığı ortak panel düzenlendi.
Fatih ilçesi Ali Emiri Konferans Salonu'nda düzenlenen panel öncesi İLKHA'ya değerlendirmede bulunan İHAK Başkanı Av. Cihat Gökdemir, savaşlarda çatışan tarafların haberlerinin yapıldığını, fakat savaşında asıl mağdurları olan kadın ve çocukların gündeme getirilmediğini söyledi.
Gökdemir, "Biz bugün Suriye'de özellikle rejimin cezaevlerine koyarak mağdur kadınların yaşadıklarını anlatan bir belgesel filminin Türkiye'deki ilk gösterimini yapacağız. Cezaevlerinde yaşanan zulümler tecavüzler, işkenceler ve kadınların kendi yaşadıkları gerçek hikâyeleri anlatacaklar." dedi.
'Mezarda Yaşamamak' adlı belgesel filminin Türkiye'de ilk defa gösterime sunulmasıyla başlayan program, Avukat Gülden Sönmez'in moderatörlüğünü üstlendiği panelle devam etti.
Panelistler, Suriye zindanlarında kalanlardan oluşurken, katılımcılar cezaevlerinde kaldıkları süre boyunca Esed rejiminin uyguladığı insanlık dışı işkenceleri anlattılar.
Siyasi alanda çalıştığı süre boyunca birçok farklı ülkeyle görüşmeler sağlayan ve Suriye'de yaşanan insan haklarına ihlallerine bizzat tanıklık eden Dr. Alptekin Hocaoğlu, bu işi dünya çapında ses getirecek sevide sivil alanda büyütmek gerektiğini ifade etti.
80'li yıllardaki ortamın şimdikinden daha farklı olduğunu belirten Hocaoğlu, "O dönemde Şam'da, Hama 'da, Halep'te çok sınırlı sayıda başkaldırılar oldu ve rejim başta 'Müslüman Kardeşler' olmak üzere muhaliflere karşı çok geniş bir saldırı başlattı. Ben o zaman 14 yaşındaydım. Babam tabipler hareketinin başındaydı. Yaptığı faaliyetler sebebiyle tutuklandı ve beni de baban seni görmek istiyor diyerek alıp istihbarat binasının bodrumunda 6 ay beklettiler. Sonra işbirliği yapmak için serbest bıraktılar. Ben işbirliği yapmayınca tekrar tutuklayarak, bu sefer 1,5 yıl cezaevinde kaldım." dedi.
Hocaoğlu, "Yanıma yeni tutuklanan birisini getirdiler. Sonradan paraşütçü olduğu ve Yaser Arafat'a korumalık yaptığını öğrendik. Daha önce İsrail hapishanelerinde de tutuklu kaldığını fakat burada iki günde yapılan işkencenin oranın iki ayına bedel olduğunu söyledi. Bu şahıs ertesi gün işkenceden battaniye ile getirdiler ve ölü bir şekilde yanıma bırakıldı." diye konuştu.
Suriye zindanlarında 25 yıl hapis yatan ve iki ay süre boyunca kesintisiz olarak işkence gören panelistlerden Türkiye vatandaşı Riyad Avlar, henüz 18 yaşındayken Suriye'ye okumak için gittiğini ve gördüklerini bir yazı halinde yayımlamak isteyince tutuklanarak cezaevine konulduğunu söyledi.
Tutuklandıktan 15 yıl sonra ilk defa ailesiyle görüştürüldüğünü belirten Avlar, şunları söyledi:
"Suriye rejiminin bu kadar istihbaratçı bir rejim olduğunu bilmiyordum. O zamanlar yeni evlenmiştim. Eşimle beraber bizi cezaevine attılar. Yazdığım notlara el koydular ve beni Türkiye adına çalışan biri olarak biliyorlarmış fakat ben neden tutuklandığımı bilmiyordum. Gözümün önünde eşime işkence ediyorlardı. Fiziki yapılan işkenceye insan tahammül edebilir ancak psikolojik işkence çok daha kötü. Eşimin tutuklanması için hiçbir gerekçe yoktu. Zavallı kadına işkence yapılıyordu. Tek hücrede kaldığım için tam olarak ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum. Ama 1 yıl kadar sonra olsa gerek eşimin açlık grevine başladığını söylemek için hücreme geldiler. Çok şaşırdım çünkü onun çoktan serbest bırakıldığını düşünüyordum. Ben neden böyle bir yola başvurduğunu sordum. O da 'ölmek bazen yaşamaktan daha iyidir' dedi. Kırk gün olmuştu açlık grevine başlayalı, çok zayıflamıştı" ifadelerine yer verdi. (Nizamettin Aşkın - İLKHA)