Cumhuriyetin ilk yıllarında çıkartılan Harf İnkılabı, Şapka Kanunu, Tekke ve Zaviyeler Kanunu gibi birçok kanun tepeden inmeci bir anlayışla çıkartılarak halka dayatıldı.
30 Kasım 1925'te 677 sayılı kanunla "Tekke ve Zaviyeler" kapatılarak, ilim ve irfan adamları itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Yaklaşık 90 yıldır yürürlükte olan bu kanunun arkasına sığınanların günümüzde bile ilim ehli insanlara dil uzatarak saldırılarına devam devam ettiği belirtiliyor.
Özellikle 2012'den sonra sıkça gündeme gelen söz konusu kanunun yürürlükten kaldırılacağı yönünde hükümet yetkilileri tarafından birçok kez demeç verilmesine rağmen halen kaldırılmaması tepkilerine neden oluyor.
Konu hakkında İLKHA'ya değerlendirmelerde bulunan Sosyolog Müfit Yüksel, tekke ve zaviyelerin kapatılmasına ilişkin kanunun bir an önce yürürlükten kaldırılması gerektiğini söyledi.
Kanun kaldırılarak tekke ve zaviyelerin tekrar açılması gerektiğini savunan Yüksel, ancak bunların denetlenmeye de açık olması gerekliğini söyledi.
Sosyolog Yüksel, "Osmanlı döneminde tekke ve dergâhlar denetleniyordu. 19 yüzyılda 1868'de Meclis-i Meşâyihe kurulmuş ve Meclis-i Meşâyihe bu gibi yerleri denetliyordu. Bu denetim Osmanlı'nın sonuna kadar devam etti. Daha sonra Cumhuriyet kurulduğunda bu denetim Diyanete devredildi. Ancak daha sonra 1924'te hilafet kaldırıldı, 25'te ise Şeyh Said hadisesi gerekçe gösterilecek bütün tarikatların yasaklanmasına, tekke ve zaviyelerin kapatılmasına karar verildi. O tarihten günümüzde kadar yapılan uygulamalar ortada. 1925'ten sonra tekke ve zaviyeler baskı altına alındı, tarikatlar yasaklandı. O dönemde basılı kitaplar dahi yasaklanıyordu. 40-50'li yıllarda ise Millî Eğitim Bakanlığı Mevlâna'nın kitaplarını yeniden bastı, böyle çelişki de o dönemde yaşandı." dedi.
"Ciddi itibarsızlaştırma kampanyası var"
Söz konusu yasağın halen devam etmesiyle beraber ilim ve irfan ehli insanlara karşı ciddi bir itibarsızlaştırma kampanyasının yürütüldüğünü belirten Yüksel, "Bu yasak sürdüğü müddetçe bu coğrafyanın ana hamurunu meydana getiren irfan ve tasavvuf geleneği yer altına itilmeye devam edecek. Bu şekilde denetlenemiyor da. Bu yüzden kanun kaldırılmalı ve tarikatlar yasal zemine çekilmelidir. Osmanlı'daki benzer denetim mekanizması kurumu da kurulmalı ve bu kurum bunları denetlemelidir. Tabi bir de ciddi bir şekilde itibarsızlaştırma kampanyaları da yürütülüyor. Son dönemlerde Mevlâna Halid'e yapılan iftiraların haddi hesabı yok. Hatta Selahaddin'i Eyyubi'ye yönelik bile ciddi itibarsızlaştırma kampanyası var. Bunun önüne geçilmesi için söz konusu kanun kaldırılmalı ve iade-i itibar yapılmalıdır." diye konuştu.
"İslam'ın yayılışı daha çok bu kurumlar aracılığıyla olmuştur"
İslam'ın birçok beldeye yayılmasında tekke ve zaviyelerin büyük rol oynadığını ifade eden Yüksel, son olarak şunları söyledi:
"Tarihimiz boyunca tarikatların mekânları olan tekke ve zaviye; toplumun, fertlerin manevi ve ahlak terbiyesinde temel teşkil etmişlerdir. Mezopotamya'dan, Anadolu'ya, Rumeli'ye ve Kuzey Afrika'ya kadar İslam'ın yayılışı daha çok bu kurumlar aracılığıyla olmuştur. Coğrafyamızda da İslam medeniyeti ve irfanının köşe taşları olmuşlardır. Gerek Anadolu Selçuklu Devleti'nde gerekse Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda ve hatta Selahaddin'i Eyyubi'nin yanında haçlılara karşı cihad ediyorlardı." (M. Salih Keskin - İLKHA)