Ülkelerindeki savaş, çatışma ve işsizlikten dolayı Türkiye ve Avrupa ülkelerinde, daha iyi bir hayat yaşamak için yola çıkan Afgan ve Pakistanlı göçmenlerin yaşadıkları, acı durum görenlerin yüreğini sızlatıyor.

Aralarında bebek, çocuk, kadın ve gençlerinde bulunduğu yaşları 0-2 ile 80 arasında değişen binlerce mültecinin çok kötü şartlarda umuda yolculuğu devam ediyor.

Her gün yüzlerce Afgan ve Pakistanlı mülteci, İran üzerinden sarp ve ıssız dağları aşarak Türkiye'ye giriş yapıyor. Binlerce kilometrelik yolu gece gündüz demeden yürüyen mülteciler, insan tacirlerinin kıskacına düşüyor.

Kimi göçmenler Türkiye'yi tercih ederken, kimileri de Afganistan'dan İran'a, oradan da Irak ve Suriye güzergâhını izleyerek Libya'ya; buradan da Akdeniz'in mavi sularını aşıp Avrupa'ya ulaşıyor.

Umuda çıkılan bu zorlu yolculukta, binlerce göçmene Akdeniz suları mezar oluyor. Küçücük bedenler Akdeniz kıyılarına vuruyor. İnsanlığın öldüğünü dedirten manzaralar... Ortadoğu'daki savaşlar ve göç yolları üzerinde bulunan ülkelerdeki savaş, umut yolculuğuna çıkan mültecilerin işini zorlaştırırken, insan tacirlerinin işini kolaylaştırıyor.

Kimi mülteciler, tacirler tarafından 'İstanbul'a götürüyoruz' vaadiyle Türkiye sınırında bırakılıp terk ediliyor. Tüm paralarını tacirlere kaptıran Afgan mültecileri, aç ve susuz olarak yollara düşüyor. 25 günlük yorucu ve ölümle pençeleşen yolculuğun ardında, kendilerini bir otogarın bahçesine atıyorlar. Sovyet Rusya'nın, 1979 yılında Afganistan'ı işgaliyle başlayan mültecilerin dramı, ABD'nin 2001 yılındaki işgaliyle aratarak devam ediyor. Bu dram; kimi zaman havasız kalan bir kamyonun kasasında, kimi zaman ıssız ve sarp dağlarda, kimi zaman dikenli tellerle çevrilen mayınlı tarlalarda, kimi zaman ölümle pençeleşen mavi sularda, kimi zamanda aç ve susuz kalınan sokak ve otogarların çevresinde yaşanıyor.

İnsan tacirleri mültecilerin umuduyla oynuyor

Mültecilerin son zamanlarda kendilerine güvenli liman olarak görerek tercih ettikleri ülkelerin başında ise Türkiye geliyor. Türkiye'de, Suriyelilerden sonra en çok mülteci Afganistanlılardır. Türkiye'nin farklı illerinde kendilerine yeni ve rahat bir hayat kurmak için gelen Afgan ve Pakistanlı mülteciler, yolculuk boyunca büyük dramlar yaşıyor.

İran'dan kaçak yollarla sınırı geçerek Türkiye'ye giren mülteciler; Ağrı, Erzurum, Van, Bitlis illerinin üzerinden, İstanbul başta olmak üzere batı illerine gitmeye çalışıyorlar. Kendilerini İstanbul'a götürmek vaadiyle mültecilerden binlerce dolar para alan insan tacirleri, sınırı geçtikten sonra mültecileri kendi haline bırakıyor. Parasız ve çaresiz kalan aralarında bebek, kadın ve çocuklarında bulunduğu yüzlerce mülteci; otogarlarda, yollarda ve sokaklarda hayatta kalmanın mücadelesini veriyor.

Artık savaş bitsin, ülkemizde rahat bir hayat yaşayalım

Umut yolculuğuna çıkmak için geldikleri Bitlis'in Tatvan ilçesindeki otogarda, günlerdir yaşam mücadelesini veren mülteciler, hayırseverlerin verdiği yemeklerle hayatlarını sürdürüyor. Kimileri insan tacirlerine tüm parasını kaptırmış, kimi pasaportunu kaybetmiş. Yatacak bir yeri olmayan mülteciler, gecenin soğuğunda toprak üzerine atıkları bir parça kartonun üzerinde yatıyor. Gündüzün sıcağında ise bir ağacın gölgesindeki toprakların üzerine uzanarak, gitmek istediklerin İstanbul'un hayalini kuruyorlar. Kiminin ayağında ayakkabı, kiminin üzerinde bir gömlek bile yok. Bu dramların en büyük acısını ise hastalanan yavrularının başında çaresizce gözyaşı döken anneler oluyor. Hepsinin ağzında çıkan tek söz ise 'Artık savaş bitsin. Ülkemizde rahat bir hayat yaşayalım.' nidalarıdır.

"40 yıldır devam eden savaşın artık bitmesini istiyoruz"

Ülkelerindeki savaştan kaçarak buraya geldiklerini belirten Ahmet Abdullah, 15 günlük yolda büyük sıkıntılar yaşadıklarını, yaşanan ölümleri şahit olduklarını dile getirerek, umuda çıkılan yolculukta yaşanan dramı anlattı.

Abdullah, "Afganistan'dan kaçarak geldik Türkiye'ye. Türkiye bizim Müslüman kardeşlerimiz. Ülkemizde savaş var. Savaş olmazsa niye buraya gelelim? Burada çalışıyoruz, başka bir şey yapmıyoruz. Çaresiz kaldık. Ülkemizde Erdoğan gibi bir cumhurbaşkanımız yok. Öyle bir başkanımız olsa başımızın tacı yaparız. 40 yıldır savaş devam ediyor. Artık savaşın bitmesini istiyoruz. 15 gündür yoldayım. Aç ve susuz kaldık. İran sınırında kurşun sıktılar hemen yanımdan geçti. Bana değseydi ölecektim. Yürüyemeyen 20-30 kişi öldü yollarda. 3 buçuk sene önce gelip, Ankara'da çalıştım. Memleketime gittim iş yoktu tekrar geri döndüm. İnsan tacirleri bizi burada bırakıp gittiler. Arabaya 100 kişi bindirdiler. Arabada oturacak yer yoktu. Ayakta kalarak, nefes almadan geldik. Bir yıl oldu evleneli. Savaş var, iş yok, kaçarak geldik buraya." dedi.

"2 yaşındaki çocuğum, annem, babam arkamda bırakarak geldim"

25 günde, 25 saat yaya yürüyerek geldiğini belirten mültecilerden Muhammed Sabir ise yaşadıklarını şöyle anlattı:

"25 günde ulaştım buraya. 25 saat yürüdüm. Hırsızlar, insan tacirleri beni kovaladılar. Beni tutamadılar. Eğer beni tutsalardı, tırnaklarımı çekeceklerdi. Dövüp bin dolar isteyeceklerdi. Ama ben yakalanmadan kaçtım. Bizi soyanları tanımıyoruz. Yüzlerini kapatıyor, gözlerine gözlük takıyorlar. Talibanlar, 'Eğer bizimle beraber kalmasan seni öldürürüz.' bizi kardeşimizle savaştırmak istiyor. 2 yaşındaki çocuğum, annem, babam kaldı. Bu zulümleri yaşamasaydım gelmezdim. Başka çarem kalmadı. Türkiye'ye teşekkür ediyoruz. Bizi bir daha Afganistan'a geri yollamasın."

"70-80 yaşındaki mülteciler açlıktan yürüyemiyorlar"

Afganistan'dan Pakistan'a, oradan da Türkiye' ye geçiş yaptığını dile getiren mültecilerden Muhammed Habibullah, bu yolculukta insan tacirlerine paralarını kaptırdığını, çok açlık çektiğini belirterek, 40 yıldan bu yana ülkelerinde devam eden savaşın artık bitmesini istedi.

Gençlerle birlikte 70-80 yaşlarındaki ihtiyarların da bu yolculukta büyük acılar çektiğini dile getiren Muhammedullah ise  "Pakistan'da insan tacirleri benim telefonumu, paramı ve tüm malzemelerimi aldı. 3 kişilik arabaya 15-20 kişiyi bindirdiler. Bizimle beraber bebekler, çocuklar, 70-80 yaşında yaşlı bayanlarda var. Her yaşata mülteci var. Yaşlılar açlıktan yürüyemiyorlardı. Çok acı çekiyorlardı. Artık ülkemizdeki savaşın bitmesini istiyoruz." dedi.

Artık bu acıları kaldıracak takatim kalmadı

4 çocuğuyla birlikte çıktığı umut yolcuğunda, hastalanan çocuklarıyla birlikte sokakta yaşam mücadelesini veren mültecilerden Şaniye ise artık yaşanan bu acıları kaldıracak takatinin kalmadığını ifade etti.

Tek endişesinin çocuklarının sağlığı ve gelecekleri olduğunu ifade eden Şaniye, şunları söyledi:

"Kaç gündür bizler acı çekiyoruz. 4 çocuğumda hasta oldu. Yolda su yok, ekmek yoktu. Çok acı çektik. Türkiye'ye teşekkür ediyoruz. Ülkemizde savaş var. Savaştan kaçarak geldik. Hamile halimle tel örgülerin üzerinde geçme imkânım yoktu. Çok zorlandık. Tek endişem çocuklarımın sağlı ve geleceğidir. Artık savaşın bitmesini, bu acıların son bulmasını istiyoruz." (Şükrü Tontaş-İLKHA)