DOĞRUHABER/HASAN IŞIK/ANALİZ

Bildiğiniz gibi; ABD Başkanı Donald Trump mayıs ayında İran ile P5+1 (ABD, Çin, Rusya, Fransa, İngiltere ve Almanya) arasında 2015'te imzalanan nükleer anlaşmadan çekildiğini açıkladı. Ve yeniden İran'a yönelik yaptırımlar uygulanacağını duyurdu. Yaptırımlar çerçevesinde para ve altın ticareti için 90 gün, ham petrol ve petrol ürünleri ticareti için ise 180 günlük geçiş süreci öngörüleceği duyuruldu.

Bu konuyla ilgili olarak; geçen hafta Ankara'ya gelen ABD heyeti, İran'a uygulanacak yaptırımlar konusunda perşembe günü Türkiye`nin iş dünyasından temsilcilerle, cuma günü ise Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ile bir araya gelmişti. ABD Terörizmin Finansmanıyla Mücadeleden Sorumlu Hazine Bakan Yardımcısı Marshall Billingslea da söz konusu heyette bulunuyordu.

Yaptığı görüşmeler hakkında bir medya kuruluşuna bilgiler veren Billingslea`nın konuşmaları önceki gün ABD Ankara Büyükelçiliği sitesinden bir Basın Brifingi olarak duyuruldu. Bu brifing okununca ABD`nin nasıl bir kibir içinde olduğunu, nasıl dünyaya kafa tuttuğunu, İslam ülkelerine karşı nasıl kabadayılık tasladığını anlamak kolaylaşıyor.

Okuyucularımıza brifingin tamamını okumaları için yazımızın sonunda bir link adresi vereceğimizi hatırlatıyor ve brifingden bize göre manidar olan kısımları paylaşmak istiyoruz.

DÜNYANIN EN BÜYÜK TERÖRİZM DESTEKÇİSİ İRAN`MI?

Söz konusu Basın Brifingi; ismi verilmeyen bir medya kuruluşunun soruları ve ABD Terörizmin Finansmanıyla Mücadeleden Sorumlu Hazine Bakan Yardımcısı Marshall Billingslea`nın bu sorulara verdiği cevaplardan ibaret.

Billingslea, söze terörizmle mücadele konularını görüşmek için Türkiye`ye geldiğini söyleyerek başlıyor ve devam ediyor:

“Ayrıca, ziyaretimizin önemli bir özelliği de dünyanın en büyük terörizm destekçisi olan İran`ı tartışmaktır. Ve Amerika Birleşik Devletleri içinde bize olduğu kadar, Türkiye ve diğer NATO müttefiklerine de doğrudan bir tehdit oluşturan, İran rejiminin içinde bulunduğu çeşitli faaliyetler ile ilgili Amerika Birleşik Devletlerinin yaptığı değerlendirmeyi tartışmak. Ve ben burada özellikle onların Hizbullah, Hamas, Taliban ve El Kaide`ye olan desteklerinden bahsediyorum. Aklınıza gelebilecek bir terör grubundan bahsederseniz, buna İranlıların karışmış olması büyük bir olasılıktır” diyor.

Billingslea, “… Ve mukabilinde, kendi tarafımızda soruşturduğumuz terör grupları hakkında bilgi alıyoruz ve buna PKK, DAEŞ ve diğerleri de dâhildir” ifadelerini de kullanmayı ihmal etmiyor.

ABD TERÖRÜ HİÇ DESTEKLEMİYOR MU?

Yukarıdaki paragrafı okuyunca ABD`nin aslında bir barış güvercini olduğunu ve Türkiye`yi kötü-kaka terörist örgüt ve ülkelerden korumak için şefkatle çaba sarf ettiğini düşünmemek elde değil.

Fakat bu tatlı hülyamızı 15 Temmuz gecesi savaş uçaklarından yurdumuzun üstüne yağan hain bombalar paramparça ediveriyor.

Yine “dünyanın en büyük terörizm destekçisinin İran” olduğunu bize yuttururmaya çalışırken daha kısa bir süre önce asıl “dünyanın en büyük terörizm destekçisi olan siyonist israil`in” başkentinin Kudüs olduğunu kabul eden ABD başkanlık kararını ve BM nezdinde yenilgiye uğradıkları imza savaşını unutturmaya çalışıyor.

Yine ABD tarafından PKK`ya gönderilen tırlar ve uçaklar dolusu silahları niçin ülkemizin sınırlarına yığdıklarını hiç anlatmıyor Mister Billingslea! Ve sihirli sözlerine devam ediyor…

TÜRKİYE İRAN`IN KOMŞUSU MU?

Billingslea, “… Nükleer Anlaşma`dan çekilme kararını vermiş olan Başkan, Hazine Bakanlığına, Tahran`daki İran rejimi tarafından yaratılan tüm problemleri çözmeye yönelik yeniden düzenlenmiş müzakerelerin şartlarını getirmek için, İran`a karşı yaptırımların yeniden başlatılmasına yönelik talimat verdi. Ve bunu yapmak için buradayız. Açıkçası, Türkiye`nin İran`ın komşusu olması nedeniyle, İran`la ticaret konusu ile ilgili meseleler hakkında konuşmamız gereken çok şey var. Fakat bunun Türk ekonomisi üzerinde yaratabileceği etkilere de çok duyarlıyız ve bu nedenle her iki ülkeyi ilgilendiren çok, çok özel konuları tartışıyoruz. Bu aşamada, muafiyetler ya da istisnalar ya da bu tür şeyleri verdiğimizi ileri sürecek bir konumda değiliz. Benim bunu tartışmam için daha erken...” diyor.

Billingslea`nın tüm sözleri içinde tek hakikat Türkiye`nin İran`ın komşusu olduğu gerçeğini söylemek olmuş.

Fakat bu hakikati de şu sözleri ile sümen altı ediyor: “… İran Türkiye`nin bir komşusu olabilir, ancak onlar ne bir dost ne de bir müttefiktir. Bu hataya düşmeyelim. Fakat Amerika Birleşik Devletleri Türkiye`yi hem bir dost, hem de bir müttefik olarak görmektedir; ayrıca Türkiye ile önemli olan çok derin ekonomik bağlarımız var. Özellikle bankacılık ilişkilerimiz çok çok önemlidir.”

TÜRKİYE VE İRAN DÜŞMAN MI? YOKSA GERÇEK FARKLI MI?

Billingslea`nın “İran Türkiye`nin bir komşusu olabilir, ancak onlar ne bir dost ne de bir müttefiktir. Bu hataya düşmeyelim” sözü ne demek? Türkiye ve İran düşman mı? Yoksa gerçek farklı mı?

İran, ülke sınırlarımızın 1639 yılında imzalanan Kasr-ı Şirin Anlaşması`yla belirlenen ve 400 yıla yakın süredir değişmeyen 560 km`lik bir sınırı paylaştığımız önemli bir komşumuz değil mi?

İran, üye ülkeler arasındaki ticareti ve işbirliğini artırmak için kurulan ve Türkiye`nin de üyesi olduğu D-8 ülkelerinden biri değil mi? Yine D-8`in üye ülkeleri aynı zamanda İslam Birliği Örgütü`nün de üyeleri durumunda değil mi?

İran Müslüman bir ülke değil mi?

TÜRKİYE İLE İRAN TİCARETİNİN KESİLDİĞİNE İLİŞKİN KANITLAR GÖRMEK İSTİYORMUŞLAR!

Billingslea, yaptırımlarla ilgili olarak Türkiye'ye istisna ya da muafiyetler sunmak için gelmediklerini açıkladı. İran'a yönelik yaptırımların bir kısmının ağustos ayı başında, bir kısmının ise kasım ayında başlayacağını hatırlatan Billingslea,

"Dolayısıyla, petrol meseleleri ve diğer şeyler üzerinde az bir vaktimiz kaldı, fakat tartışmalarımızı yoğunlaştırmamız gerekiyor ve özellikle de Türk şirketleri ve Türk bankalarının takdir etmelerini isteriz ki, şirketlerin işlerini yavaş yavaş kapatmalarına izin vermek için yaptırımların başlamasına tam 180 gün zaman verdik. Bu nedenle, ticaretin kesilmekte olduğuna dair kanıtlar görmek istiyoruz ve bu da bizim daha sonraki kararlarımızı etkileyecek" ifadelerini kullandı.

Üsluba bak! Ne kanıt göreceksin, biz sömürge miyiz?

VE EKONOMİK TEHDİT!

Billingslea Türkiyeli şirketlere yönelik uyarılarını şu sözlerle dile getirdi: “Yaptırımların yeniden yürürlüğe girdikleri andır ve bu noktada şirketlerin işlerini kesinlikle sona erdirmelerini teşvik ediyoruz. 180 günü tam da bu yüzden vermiştik. Tekrar söylüyorum, gerçekten, iş kararlarını vermek şirketlerin kendilerine kalmış. Türk şirketlerine ne yapacaklarını dikte etmeye çalışmıyoruz. Türk şirketlerini bilgilendirmek istiyoruz fakat ayrıca, hangi alanlarla yaptırımların uygulanacağı konusunda çok açık olmak zorundayız, böylece firmalar bilinçli iş kararları alacaklar.

İranlılarla bu saptanmış alanlarda iş yapmaya devam etmek istiyorsanız, bu sizin verebileceğiniz bir iş kararı. Fakat bunu yapmaları halinde, ABD pazarında ya da ABD finans sistemi ile iş yapmayacaklarını da bilmeliler. Bu, sadece Türkiye`deki değil, Hindistan ve diğer her yerdeki firmalar tarafından yapılabilen ve incelenebilen tamamen makul bir iş hesabıdır. Ticareti sona erdirmelerini ummaktayız… Ancak aynı zamanda, bu yasaklanmış ticari işlemlere katılan herhangi bir firmanın, bunları yapmaya Ağustos ya da Kasım yaptırımlarının yürürlüğe girmesinden sonra da devam ederse, ticari risk taşıdıklarını vurgulamak zorundayız.”

“TÜRKİYE`DE YAPILAN BÜYÜK ALTIN ALIMLARINI TAKİP EDİYORUZ!”

"Hazine Bakanlığı yaptırımlarının bu kez çok, çok agresif ve çok kapsamlı bir şekilde uygulanacağına inanıyorum" diyen Billingslea, "Yaptırımlardan kaçınma çabaları ile ilgili olarak, bu çabalarda bulunmamasını kesinlikle destekleriz. Ve (Türkiye`nin) İran ile altın ticareti yapmaya çalışma konusunda çok, çok endişe duyarız. Bu, ağustos ayı başında yaptırıma dâhil olacak bir şey. Bugünlerde, Türkiye`de yapılan büyük altın alımlarını takip ediyoruz ve bunun neden olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Ama bunun bir kısmı para birimi sorunları ve diğer şeyler ile ilgili; fakat birinin İran ile altın yoluyla ticaret yapabileceğinin ve bu şekilde ABD'nin mücadelesinden kaçınabileceğini düşünmesinin çok kötü bir fikir olduğu apaçıktır."

Hâsılı Billingslea`nın da ağzı var ve çok konuşuyor.

Konuşmanın tamamına: https://tr.usembassy.gov/tr/basin-brifingi-terorizmin-finansmaniyla-mucadeleden-sorumlu-hazine-bakan-yardimcisi-marshall-billingslea/  adresinden ulaşabilirsiniz.

ÇÖZÜM: “15 TEMMUZ`DA GÖSTERDİĞİMİZ ASİL VE MÜBAREK DURUŞTA”

Bu adamları anlamak ve Nasrettin Hoca gibi “sen de haklısın” demek lazım…

Niye derseniz, adamlar canhıraş kendi işlerini yapıyorlar da ondan.

Bu sözler bizim de asıl yapmamız gerekenlere yönelmemizde bizi motive etmeli.

Onlar ne kadar ulusalar; “Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar, Benim îman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, "Medeniyyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?” Diyebilmeliyiz.

Şeytana "şeytanlık yapman yanlış", "gel namaz kıl" desen ne yazar! Velev ki dedin kime ne?

Önemli olan; şeytanın şeytani projelerini akamete uğratmak, İslam`a ve Müslümanlara yönelik emelleri konusunda avucunu yalamasını, kuyruğu ile avunmasını sağlamaktır.

Bu adamlar uluslararası üst aklın yönettiği uluslararası emperyalist bir örgütün ameleleridir.

Buradan Marshall Billingslea ve arkasındaki ağababalarına kızsak bağırsak ne olur? Hiç…

Önemli olan bu tayfanın ülkemize, insanımıza, değerlerimize, zenginliklerimize, özgürlüğümüze olan saldırılarına ve tehditlerine karşı aynı 15 Temmuz`da gösterdiğimiz asil ve mübarek duruşu gösterebilmektir.

Bu emperyalist tayfa Türkiye`yi henüz iyi tahlil edip tanıyamamışlar. Eğer tanısaydılar 15 Temmuz hezimetine uğramazdılar.

Sonuç olarak; siyaset ve ekonomi yönetimi bu güruha karşı, 15 Temmuz direniş ve zaferinin ruhuna uygun bir stratejiye göre hareket ederse yine Hakk`ın ve halkın desteğini arkasında bulacaktır.