FETÖ ve Adnan Oktar grubu üzerinden, algı operasyonlarıyla cemaat ve tarikatlara yönelik başlatılan karalama kampanyalarına tepki gösteren Saadet Partisi Diyarbakır İl Başkanı Fesih Bozan, "Din ile mücadele eden hiçbir ülke ayakta duramamıştır." dedi.
Bu ülkenin gerçek sahibinin Müslümanlar olduğuna dikkat çeken Bozan, laiklerin, ulusalcıların veya batı aşıklarının İslam'ı ortadan kaldırma girişimlerinin fayda vermeyeceğini belirtti.
Toplumları ayakta tutan şeyin inanç ve dini değerler olduğuna işaret eden Bozan, "Hiçbir zaman bir ülke, din ile mücadele ederek, savaşarak bir toplumu ayakta tutamamıştır. Batılı ülkeler kendi inançlarıyla, dinleriyle mücadele ederek başarılı olmamışlardır. Din, toplumu geri bırakan veya teknolojide, sanayide ilerlemesine engel olan değil, esasında teşvik edendir. Toplumun birlik ve beraberliğini sağlayan, milli ve manevi değerleriyle dış ülkelere karşı o milleti ayakta tutan ana unsurdur. Türkiye'ye baktığımız zaman özellikle batılılaşma hareketinin başlamasından ve cumhuriyet döneminden sonra, son 80-90 yıldır İslam'ı hayattan çıkartma, seküler ve laik bir toplumun oluşması için büyük mücadeleler yapılmıştır. Yapılan devrimlerle tekkeler, cemaatler ve tarikatlar kapatılmıştır. İslam'ın hayattan çıkartılması, insanların İslam'dan uzaklaştırılması ve batı kimlikli bir nesil oluşması için büyük mücadeleler verilmiştir. Maalesef bu, bir noktada başarılı da olmuştur. Devlet dini ile bu şekilde savaşınca, oluşan boşlukta insanlar kendilerini hoca olarak ilan eden kimselerin dini istismar etmesine alet olmuşlardır." dedi.
"Devletin cemaatleri muhafaza ederek rahat bir şekilde çalışmalarına imkân sağlaması lazım"
Kur'an ve sünnete uygun olan dine müsaade edilmediği zaman dini istismar eden zümrelerin ortaya çıkacağını belirten Bozan, sözlerine şöyle devam etti:
"Bizler gerçek anlamda Kur'an ve sünnete uygun, Allah tarafından gönderilmiş olan bir dine müsaade etmediğimiz zaman, uydurulmuş olan dinler ortaya çıkacaktır. Dini, milli ve manevi değerleri suiistimal eden zümreler ortaya çıkacaktır. Elbette bizler devletin İslam'ı suiistimal edenlere karşı gerekli olan tedbirleri almasının uygun olacağını düşünüyoruz. Özellikle bu son olayda Adnan Oktar'ın İslami bir cemaat olmadığını, bir hoca efendi olmadığını herkes biliyor. En ufak bir ilmihal bilgisine sahip bir insan, onun etrafındaki kediciklerin giyim tarzının İslam ile alakasının olmadığını biliyordu. Ama buna rağmen yıllardır bu insanın, İslamiyet'i ve dini duyguları istismar etmesine, dine büyük bir zarar vermesine göz yumuldu. Bu anlamda devletin yapması gereken, Diyanet Kurumunun, Kur'an ve sünnete uygun olmayan bu tür yapıları gerekli şekilde rapor etmesiydi. Yani 'Bu din adına yapılıyor ama dinle bir alakası yok.' denilebilirdi. Devletin bunları görerek, gerçek anlamda İslami hizmet yapan ve bütün toplumu ayakta tutan, birleştiren, toplumun çimentosu konumunda olan cemaatlerin önünü açması, muhafaza etmesi ve rahat bir şekilde çalışmasına imkân sağlaması lazımdır. Yasaklamakla hiçbir yere varılmaz. Siz herhangi bir düşünceyi yasaklarsanız merdiven ve toprak altına girecek ve bu şekilde daha gizli çalışacaklardır. Yani bu çıkış yolu değildir. Şiddete bulaşmayan ve dini istismar etmeyen herkes rahat bir şekilde çalışabilir. Mevcut iktidara muhalefet yapabilir, rejimi eleştirebilir ama her şeyini açık yapmalıdır. Bunlardan korkmamak lazım. Dini toplumdan uzaklaştırdığımız zaman toplumun içine sürükleneceği erozyondan, sürükleneceği bataklığı görüp ondan korkmamız lazım."
"Toplumun dini noktada cahil bırakılması onların din istismarcılarının ağına düşmesine sebep olacaktır"
Türkiye'de suç oranlarının artması ve darbelere maruz kalmasını, İslam'ın Kur'an ve sünnete uygun bir şekilde öğrenilmemesi ve toplumun bu konuda cahil bırakılmasına bağlayan Bozan, "Toplum cahil bırakılınca da İslam'ı istismar eden insanların ağına düşüyorlar. Dolayısıyla Adnan Oktar üzerinden seküler anlayışa sahip olan insanların bu sefer 'fırsat bu fırsat' deyip bütün İslami kesimleri bir suçluymuş gibi göstermesi yanlıştır. İktidarın, devletin bu oyuna gelmemesi lazımdır. Bir grup herhangi bir suç işledi diye o çizgide çalışan, o paralelde olan insanlar da suçluymuş gibi bir ön yargıyla ortaya çıkmak büyük bir tehlikedir." İfadelerini kullandı.
"Bu ülkenin gerçek sahibi Müslümanlardır"
Laiklerin, ulusalcıların veya batı hayranlarının İslam'ı ortadan kaldırma girişimlerinin fayda vermeyeceğini belirten Bozan, sözlerine şöyle devam etti:
"Bu ülkenin gerçek sahibi Müslümanlardır. Birilerinin kalkıp da İslamiyet'i ortadan kaldırma ve Müslümanları yıpratma çalışmaları beyhude olacaktır, fayda vermeyecektir. Allah muhakkak nurunu tamamlayacaktır. Bu dinin sahibi Allah'tır. Eğer biz Allah'ın dinine yardım edersek kendimize yardım etmiş olacağız. Bizler gerçek, şuurlu bir Müslüman olarak İslamiyet'in bir hayat nizamı olduğunu, ahlak, ilim, tasavvuf, siyaset, yargı ve eğitim olduğunu, A'dan Z'ye Müslümanların bütün hayatını tanzim eden bir din olduğunun bilincinde olmalıyız. Müslümanlar bu ülkeyi ayakta tutmaya devam edecektir. Değerlerimizi muhafaza etmeye devam edecektir. Bu konuda devlete düşen görev de dinle mücadele değil dinle barışıp dini gerçek hüviyetiyle, Kur'an ve sünnete uygun şekliyle öğretmesidir. Devlet gerçek eğitim müfredatları hazırlamalı ki bu tür sapık fikirler, sapık düşünceler, sapık cemaatler oluşmasın ve dış mihraklara casusluk yapabilecek olan, ülkesini, milletini menfaatine satabilecek olan kötü niyetli insanlar çıkmasın." (Mehmet Çelik, Emrah Deniz-İLKHA)