HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Hüseyin Yılmaz, "OHAL'in devam etmesi iktidara ülkeyi kontrol altında tutma gibi bazı faydalar sağlıyordu. Bu faydaların devam etmesi adına daha önce 3 ay olarak ilan edilen OHAL'in ismi değiştirildi ve OHAL bu kez karşımıza 'Yeni Hal' olarak çıktı." dedi.
HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Hüseyin Yılmaz, OHAL'in sona ermesi ve OHAL sonrası hazırlanan yeni kanun teklifini İLKHA'ya değerlendirdi.
OHAL uygulamalarının, ilan edildiği her dönemde sorun ve sıkıntılara neden olduğunu belirten Yılmaz AK Parti'nin 2002 yılında iktidara geldiğinde vaatlerinden birinin de OHAL'in kaldırılması olduğunu hatırlattı.
AK Partinin bu vaadini gerçekleştirdiğini ve 15 Temmuz'a kadar da sürekli OHAL'i kaldırması nedeniyle övündüğünü belirten Yılmaz, "Kendilerini OHAL'i bitiren iktidar, parti olarak anlatıyorlardı. Ama 15 Temmuz sonrası maalesef bir paranoya oluştu. Güvenlik paranoyası nedeniyle OHAL tekrar ilan edildi. İlk anda OHAL'in ilan edilmesi normal karşılanabilirdi. Çünkü bir darbe girişimi söz konusuydu. Hatırlanacağı üzere OHAL ilk ilan edildiğinde 3 ay olarak ilan edilmişti. Hatta 'Gerek görülmezse 3 aydan önce de OHAL'i sonlandırabiliriz.' denilmişti. Bu üç ay, 2'nci üç ay, 3'üncü üç ay, 4'üncü üç ay şeklinde iki yıla kadar devam etti. Ülke iki yıl boyunca OHAL ile yönetildi." dedi.
"OHAL'in ismi değiştirildi ve bu kez 'Yeni Hal' olarak karşımıza çıktı"
İhtiyaç olmamasına rağmen iktidarın ülkeyi iki yıl boyunca OHAL ile yönettiğine dikkat çeken Yılmaz "Cumhurbaşkanı bir demecinde '15 Temmuz darbe girişimi, bizim için bir fırsat oldu.' demişti. Zaten bir sistem değişikliği söz konusuydu. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçiş olacaktı. Genel başkanlık yapmış, başbakanlık yapmış, hatta cumhurbaşkanlığı yapmış Sayın Erdoğan, bulunduğu makamda biraz sembolik bir konuma gelmişti. Malumunuz, OHAL dönemlerinde bütün yetki cumhurbaşkanına geçer. Bana göre OHAL'in ilan edilmesi ile birlikte Cumhurbaşkanı, fiili olarak ülkeyi yönetme konumuna geldi. Bu nedenle ihtiyaç olmamasına rağmen OHAL iki yıl boyunca uzatıldı. 24 Haziran sonrasında artık yeni bir sisteme geçtik. Bu yeni sistemde bütün yetkiler Cumhurbaşkanı'nda toplanmış durumda. Başkanlık sıfatı ile bütün yetkiler onda. Böyle bir durumda OHAL şartlarına artık gerek kalmıyordu. Yeni hükümet, OHAL'i kaldıracağını söyledi. Ayın 18'i itibariyle OHAL kaldırıldı. Ama OHAL'in devam etmesi Cumhurbaşkanı'na bazı faydalar sağladığı gibi hükümete de ülkeyi kontrol altında tutma gibi faydalar sağlıyordu. Bu nedenle bu faydaların devam etmesi adına daha önce 3 ay olarak ilan edilen OHAL'in ismi değiştirildi ve bu kez 'Yeni Hal' olarak karşımıza çıktı. 'Yeni Hal' 3 yıllık olacak. Yeni Hal, OHAL'in yumuşatılmış şekli, yeni bir yönetim şekli, sertliği alınmış bir halde karşımıza çıkarılıyor. Ama kamu kurum ve kuruluşları ile bürokrasinin, iktidar için tehlikeli olabilecek kişiler ve kurumlar üzerinde yetkisini rahatça kullanabileceği bir 'Hal' ile karşı karşıyayız." ifadelerini kullandı.
"OHAL'in vatandaşa karşı ilan edilmediğini söylemişlerdi ama işin ucu vatandaşa dokundu"
15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde sonra hükümet yetkililerinin, "Biz OHAL'i devlete ilan ediyoruz, vatandaşa karşı OHAL ilan etmiyoruz." dediklerini aktaran Yılmaz, şunları söyledi: "Vatandaşın, bundan etkilenmeyeceğini söylemişlerdi. İlk üç aylık dönemde vatandaş belki OHAL'den etkilenmedi. Ama gittikçe ucu vatandaşa dokunmaya başladı. Derken güvenlik paranoyası ile artık vatandaş suçlanmaya başlandı. En küçük bir şüphede ihbar sistemi devreye girdi. İhbarlarla, şikâyetlerle insanların işlerine son verildi. OHAL dönemlerinde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile sadece FETÖ'cüler değil bunlarla herhangi bir alakası olmayan insanların da işlerine son verildi. OHAL'i, silahlı olan PKK ve FETÖ ile mücadele etmek için çıkardıklarını söylemişlerdi. Ama FETÖ ve PKK dışında, Ergenekoncuların, FETÖ'cülerin, Ulusalcıların, 28 Şubatçıların ve darbecilerin oluşturmuş olduğu devletin kirli hafızasına göre örgüt kabul edilen İslami camia ve cemaatler de bundan nasiplendi."
"Suiistimale açık bir kapı olarak 'iltisaklı' kelimesi mevzuata girdi"
Kamudan ihraçlarda kullanılan "örgütle iltisaklı" kelimesine de tepki gösteren Yılmaz, bu tabirin suiistimale ve keyfiyete açık olduğuna dikkat çekti.
Yılmaz "Suiistimale açık bir kapı olarak 'iltisaklı' kelimesi mevzuata girdi. OHAL'de olduğu gibi 'Yeni Hal'de uygulanacak yasalarda da yine 'iltisaklı' kelimesi geçiyor. İltisaklı kelimesi FETÖ'nün daha önce kullandığı 'örgüte müzahir' ya da 'örgütün amacı çerçevesinde hareket etme' kelimeleri gibi muğlak kelimelerin farklı versiyonudur. FETÖ döneminde, Kutlu Doğum etkinlikleri, yasal basın açıklamaları, legal dernek çalışmaları 'örgütün amacı çerçevesinde faaliyet' diye değerlendirilerek dernekler kapatıldı, insanlar cezaevine konuldu ve kendilerine cezalar verildi. OHAL döneminde literatüre giren 'iltisaklı' kelimesi, yeni dönemde de aynen devam ediyor. Bu tabir, suiistimale ve keyfiyete açık bir kelimedir. Bu kelime, kanun Meclis'e geldiğinde mutlaka yasal düzenlemeden çıkarılmalıdır. Öyle ki kurum yöneticileri 'örgütle iltisaklıdır' diye istedikleri kişilerin işlerine son veremesinler. Hele hele Türkiye gibi bir ülkede, ilgili bürokratlar, zamanında kirli bazı örgütlerin devlet adına dindar kesimleri, cemaat ve camiaları fişlediği devletin kirli hafızasına dayanarak 'iltisaklı' kelimesi ile muhalif gördüklerini rahat bir şekilde tasfiye edemesinler." diye konuştu.
"Kamudan ihraç kararlarına bu kez bu komisyonlarda karar verilecek"
OHAL sonrası hazırlanan yeni kanun teklifinin içeriğine değinen Yılmaz sözlerine şöyle devam etti:
"Yeni HaL'de valiler artık 'Süper Vali' gibi olacak. En yetkili kişiler, valiler ile kurum amirleri olacak. Valiler istedikleri zaman toplantı ve yürüyüşleri yasaklayabilecek. Tehlikeli gördükleri kişileri şehre sokmayabilecek. Şahıslarla birlikte, derneklerin, sivil toplum kuruluşlarının da şehre girmesi yasaklanabilecek. Örneğin bir sivil toplum kuruluşu, bir şehirden başka bir şehre, bir etkinlik ya da programa destek amaçlı gidecekse o şehrin valisi buna engel olabilecek, o şahısları şehre almayabilecek. Vali, etkinliklerin saatlerini istediği gibi düzenleyebilecek. Ve bütün bunları çok rahat bir şekilde yapacak. Yeni dönemde örgütsel suçlarda gözaltı süresi her ne kadar 4 gün olarak tayin edilse de bu gözaltı süresi 2 kez daha uzatılabilecek ve toplamda 12 güne çıkarılabilecek. Savcının talebi ve hâkimin kararıyla böyle bir yola gidilebilecek. Yeni yasa ile birlikte savcılara gözaltı süresinin iki kez uzatılmasının yanı sıra şahsın tekrar gözaltına alınması yetkisi de veriliyor. Öte yandan şirketlere 3 yıl boyunca kayyum atamaları devam edecek. Dolayısıyla geçtiğimiz 2 yıl boyunca devam eden OHAL ile 3 yıl daha sürecek 'Yeni Hal' ile birlikte toplam OHAL süresi 5 yıla çıkmış olacak. Türkiye, 5 yıl boyunca olağanüstü şartlara göre yönetilmiş olacak. Daha önce ihbarlarla, şikâyetlerle, KHK'larla görevlerinden uzaklaştırılan, ihraç edilen insanlar, bu kez KHK'lara gerek kalmadan görevlerinden ihraç edilebilecek. Yeni yasa ile birlikte her kurum kendi bünyesinde bir komisyon oluşturacak ve bu komisyon kendi biriminde çalışmasını sakıncalı gördüğü kişileri ihraç edecek. KHK'lar yerine, ihraç kararlarına bu kez bu komisyonlar karar verecek. Bu da kanaatimce keyfiliğin önünü tamamen açacak. Alınan kararlar yasal güvenceden yoksun bir şekilde icra edilecek. Normalde bir insan örgüt üyesi ise bunu mahkeme kararıyla ispatlamanız lazım. Buna mahkemenin karar vermesi lazım. Şu anda yürürlükte olan normal yasalara göre bir şahıs örgüt üyeliğinden gözaltına alınır ve tutuklanırsa yine de maaşının tamamı kesilmiyor, maaşının bir kısmı kendisine veriliyor. Dolayısıyla kendisinin eşi ve çocukları da kendisiyle birlikte mağdur olmuyor. 'Yeni Hal' ile birlikte söz konusu şahıs, kurum komisyonu tarafından ihraç edilebilecek. Kendisi ile birlikte eşi ve çocukları da mağdur olacak. Maaşı kesilecek, elindeki bütün imkânlar alınacak. Mahkemede beraat edene kadar hiçbiri hakkında istifade edemeyecek. Ekonomik açıdan da perişan bir duruma düşecek."
"OHAL'le birlikte mülakat ve güvenlik soruşturmaları da kaldırılmalıydı"
Bugün insanların, yakın akrabaları nedeniyle cezalandırıldıklarını söyleyen Yılmaz "Normalde suçluluğu ispatlanana kadar herkes masumdur. Suçluluğu ispatlanmadan, siz insanları zan ile iltisaklı diye irtibatlı diye işten atamazsınız." ifadelerini kullandı.
Yılmaz "İltisaklı kelimesi daha önce de ifade ettiğim gibi suiistimale açık bir kelimedir. Kişinin babası, amcası, teyzesi veya halası herhangi bir örgüte, yapıya, ya da cemaate mensuptur diye kişi işinden ihraç edilmişse bu haksızlıktır. OHAL'in kaldırılmasıyla birlikte mülakat sistemi ile güvenlik soruşturmalarının da kaldırılması gerekirdi. Meclis bu tasarıyı kanunlaştırırken bunu düşünmeli ve bu yönde karar vermelidir. Mülakat sistemi ve güvenlik soruşturmaları da 'iltisaklı' kelimesi nedeniyle suiistimale açık bir kapı bırakıyor. Bunun önünün alınması lazım. Mahkeme kararıyla suçluluğu ispatlanmayan herkes masumdur. Görevine devam edebilmelidir, açığa alındığında da haklarının bir kısmı korunmalıdır. İşine son verilecekse de mahkeme kararına göre verilmelidir. Hem geçtiğimiz OHAL döneminde hem de yeni dönemde insanlar, istendiği zaman kapının önüne konabiliyor ve bu konuda mahkeme kararına da ihtiyaç duyulmuyor. Söz konusu şahıslar mahkemeye başvursa ve haklı bulunsalar 3 yıl, 5 yıl sonra bu şahıslara 'Pardon.' diyerek tekrar iş alacaklar. Ama işe almada da sorun ve sıkıntılar yaşanacak. Örneğin İstanbul, Ankara ya da İzmir'de üniversitede hocalık yapmış biri göreve iade edildiğinde eski üniversitesine gidemeyecek. Ancak yeni üniversitelere atanabilecek. Şahıslar ihraç edilmeden önceki iş pozisyonlarına da dönemeyecek. Son pozisyonlarından bir önceki pozisyonlarında ve başka bir yerde istihdam edilecek. Bu da bir hak ihlalidir ve kazanılmış hakkın gasp edilmesidir. Siz mahkeme kararı ile beraat etseniz dahi devlet nezdinde suçlu olmaya, suçlu görülmeye devam ediyorsunuz." şeklinde konuştu.
"OHAL'in devam etmesini gerektirecek şartlar söz konusu değildir"
Hâlihazırda OHAL'in devam etmesini gerektirecek şartların söz konusu olmadığını da belirten Yılmaz, "OHAL, darbe girişimini engellemek ve kontrol altına almak amacıyla ilan edilmiştir. Normalde yasal bir düzenleme yapıldığında, bu düzenlemenin, amacının dışına çıkarılmaması gerekir. Kanaatimizce şu anda OHAL'in devam etmesini gerektirecek şartlar söz konusu değildir. Gerek PKK, gerek FETÖ'nün faaliyetleri sınırlandırılmıştır. Geriletilmiş ve birçok alanda çalışamaz duruma getirilmiştir. Özellikle FETÖ'nün yeni bir darbe yapma ihtimali kanaatimce kalmamıştır. Ama darbeyi önleme adımı, şu anda bir paranoyaya dönüşmüş durumda. İktidarın yetkileri yasalarla artırıldığı için ülkeyi yönetmek, kontrol etmek, onlar için çok daha kolay olduğu için hükümet işin kolayına kaçıyor. Muhalefeti susturabilme ve toplumu kontrol altına alabilme adına, sistemin bekası adına, iktidarlarının devamı adına darbe girişimini suiistimal ediyorlar. Şu anda OHAL şartlarını devam ettirmenin tek nedeni, ülkeyi daha kolay idare etmek, muhalefeti, muhalif yapıları ve unsurları kontrol altında tutabilmek içindir. Yoksa olağanüstü şartları gerektiren durumlardan hiçbiri şu anda mevcut değildir. Ne kamuda ne toplumsal hayatta ne sokakta olağanüstü hali oluşturabilecek şartlar yoktur. Sokakta kaos yoktur, anarşi yoktur. Kamu kurum ve kuruluşlarında kontrol, zaten devletin elindedir." diye konuştu.
"Bürokratik vesayeti sonlandıracak tedbirler alınmalıdır"
Yılmaz, sözlerini şöyle sonlandırdı: "FETÖ'yü tasfiye etme adına iktidarın yanına aldığı, iktidar nimetlerini paylaştığı, bürokrasiyi teslim ettiği bazı çevrelerden hükümete 'bürokrasi darbesi' gelebilir. Askeri vesayet sonlandığı için TSK'nın şu anda darbe yapma ihtimali ortadan kalktı. 15 Temmuz'a destek veren kişi, kurum ve İslami camia ile dindarların kamudan tasfiye edilmesi sürecine girildi. İktidar nimetini paylaşan ulusalcılar, Kemalistler ve milliyetçilerin şu anda bürokraside palazlandıkları ve paralel bir yapı oluşturarak iktidarı çalışamaz hale getirebilecek bir konuma geldiklerinden belki de iktidarın haberi yoktur. Eğer bir tedbir alınacaksa vatandaşa OHAL'i uygulama yerine, bürokrasideki bu tehlikeyi görüp bürokratik vesayeti sonlandıracak tedbirler alınmalıdır. Maalesef yeni düzenleme ile bürokratik vesayet güçlendiriliyor. Bürokratik kurumları elinde tutan kişiler ve yapıların yetkisi arttırılıyor. İstedikleri kişiyi kamudan ihraç edebilecek, istediklerini kamuya almayabilecek bir pozisyona getiriliyorlar. AK Parti istediği kadar 'Ben iktidardayım.' desin. Şu an bürokrasiye teslim olmuş durumda. Bürokrasi bu yetkilerle ileride hükümeti çalışamaz duruma getirir. Ya da hükümeti devirecek konuma gelecektir. Biz buradan, bugünden uyarmış olalım." (Mehmet Çelik-İLKHA)