Teknolojinin ilerlemesi ve sosyal medyanın günlük hayatın merkezinde yer bulması, hayatı kolaylaştığı gibi bazı değerleri de arka plana itiyor. Örf, adet, gelenek ve görenekler arka plana itildikçe; insani ve İslami duygu ile düşüncüler azaldıkça; değerler de kaybedildikçe suç oranları artıyor, toplamdaki güven azalıyor.
Yürürlüğe girdiği günden beri tartışmalara neden olan 6284 sayılı Aileyi Koruma Kanunu, toplumun dini ve kültürel değerleriyle uyuşmuyor. Aileyi koruma adına çıkartılan kanunlar, ailelerin parçalanmasına sebep oluyor. Nitekim evlenme oranlarında ciddi bir düşüş yaşanırken, boşanma oranları da artıyor.
Resmi verilere göre, Türkiye genelinde boşanan çiftlerin sayısı 2016 yılında 126 bin 164 iken 2017 yılında yüzde 1,8 artarak 128 bin 411 oldu.
Ağrı'da minik Leyla'nın kaçırılıp öldürülmesi ve Ankara Polatlı'da 8 yaşındaki Eylül Yağlıkara'nın istismar edilip katledilmesi olayı hafızalardaki canlılığını koruyor. 2017 yılında 387 çocuk cinsel istismara uğradı. TÜİK verilerine göre, 2008-2016 yılları arasında 104 bin 531 çocuk için kayıp başvurusu yapıldı, 2016 yılında ise 11 bin 691 çocuk kayıp olarak bildirildi.
Toplumdaki bu gidişle alakalı değerlendirmelerde bulunan Mardin Dostluk Eğitim, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (Dost-Der) Başkanı Fesih Memiş, refah seviyesinin yükselmesiyle manevi bir boşluğun oluştuğunu söyledi.
Memiş, "Son 15 yıldır ekonomik yönden bir sıçrama yaptık. Dünya genelinde teknolojik yönde baş döndüren bir gelişme var. Maddi refah seviyesi üst seviyeye çıkmış. Bu maddi refah seviyesi ile birlikte materyalist düşünce ne yazık ki şu an Müslüman ülkelerde yaşayan Müslümanların kafasında da yer etti. Bu maddi yükselişten dolayı manevi yönden bir boşluğun olduğunu görüyoruz. Geçmiş yıllarda görmediğimiz ahlaki yozlaşmayı maddi refah seviyesinin yükseldiği bu dönemde görüyoruz." dedi.
"Ahlaksızlığa dur demek gerekiyor"
Toplumda görülen ahlaksızlıkların önüne geçirilmesi gerektiğini kaydeden Memiş, "Müslümanca düşünen bir iktidarın şu an iktidarda bulunduğu bir dönemde çocukların kaçırılması, öldürülmesi, bununla beraber tecavüzlerin artması, içkinin had safhada kullanılıyor olması, kumarhanelerin had safhada çalışıyor olması, hırsızlığın, arsızlığın, edepsizliğin artması düşündürücüdür. Şu an ben kendi şehrimde mecbur kalmadıkça çarşıya çıkmak istemiyorum. Çünkü çıktığım o sokak, pazar, çarşı bana hitap etmiyor. 15-16 yaşındaki kızımız, gencimiz kol kola, diz dize parklarda, cami bahçelerinde sarmaş dolaş oturuyorlar. Bu ahlaksızlığa bir dur demek gerekiyor. Bunun için önlemlerin alınması gerekiyor." ifadelerini kullandı.
"Tehlike çanları çalıyor"
Bölgede sayıları hızla artan gençlik merkezleri ile millet park ve bahçelerinin maneviyat kokması gerektiğini sözlerine ekleyen Memiş, "Mevcut iktidarın belediyelerinde birçok yerde gençlik merkezleri ve millet park ile bahçeleri kuruluyor. Fakat bu gençlik merkezinde gençlik merkezini yöneten, oraya gözetmenlik yapan, eğitmenlik yapan insanların bu saydığımız mukaddes değerlerle barışık olması lazımdır. Orada insanlarla olan diyaloglarında, o gençlerle olan ilişkilerinde, o gençlere hitap etme üsluplarında İslam, maneviyat, mukaddesat kokmalıdır. Dolayısıyla halkımızı, gençlerimizi bilinçlendirip, öz değerleriyle tanıştırıp barıştırmamız gerekiyor. Gençlik merkezleri ve millet parkları aslında bugün için bir nimettir. Fakat sanki ehil olmayan kişilerin elinde ve üzülerek bunları görüyoruz ki bu gençlik merkezlerinde, dışarıda kafelerde oturan gençlerin oturuşu gibi sıradan oturuş tarzı, kız ve erkek karışık bir şekilde şakalaşmalar geleceğimiz için tehlike çanlarının çaldığını gösteriyor." şeklinde konuştu. (M. Salih Keskin, Mehmet Aslan - İLKHA)