Taşlar ilah olmuştu âleme. Önünde meleklerin secde ettiği insan taşlara secde eder olmuştu. İnsanlar İblis’in ateş-toprak üstünlüğü iddiası gibi; zengin-fakir, soylu-köle tartışmasına girerek şeytani bir üstünlük yarışına girmişti. Adem’in dert ortağı Havva’lar utanç kaynağı olmuş, daha ölmeden toprağa gömülerek babaların utanç kaynağı(!) yeryüzünden Havva’nın ilk meskeni cennete yol alır olmuştu. İnsanlık, İbrahim’in duasını, İsa’nın müjdesini gözler olmuştu.

Allah vaat ettiği gibi dinini kemale erdirecek gün için Hira’yı nurla aydınlatacak ve halife seçtiği insanlığa görevini hatırlatacaktı. Putları yüzüstü etme, Havva’lara dünya nimetlerini tattırma günüydü. Hz. Muhammed(s.a.v) önderliğinde tevhid bayrağı dalgalanmaya hazırdı artık. Öyle bir bayraktı ki bu “La İlahe İllallah” lafzıyla bütün batıli Rabb’leri “La” süpürgesiyle süpürecekti. Yük ağırdı ve meşakkatliydi. Allah’ın adı her anıldığında ve yapılacak bütün işler onun adına yapıldığında şeytan üçgeni saracaktı sancak sahiplerini ve bu dava, uğruna şehadet şerbetini içmiş cihad erlerini çıkaracaktı meydana. Hubel’i inkar eden Sümeyye alacaktı listenin başındaki yerini. Ebuzer Kabe’de Kur’an okuyacak ve kandan bir boya ile boyanmış gibi allanacak, Habbab kor ateşe sırt üstü yağı derisini yakıncaya kadar yatırılacak ve nice sahabe gibi Süheyb Allah resulüne kavuşmak için bütün malından ve servetinden vazgeçecekti. Ve kalbi Allah sevgisiyle dolmuş nice sahabi sürdürecekti bu kervanı. Bu kervanın başı vardı ama sonu görünmüyordu. Çünkü; Allah aşkı ile çarpan kalp vücudunun her zerresinde onu hissediyor, Muhammed’i bir yolda ayaklara batan dikenler zevk vererek azmini arttırıyordu bu sancak sahiplerinin.

Ve devam ediyor bu Muhammed’i sevda. 14 asır sonrasında bile ilah-i rıza için tağuta rağmen sancağa varis olmuş, kemale ermiş din uğruna gözlerini kırpmadan talip oluyorlar cennete. 14 asır sonrasında Habbab ruh buluyor bu sevdada. Habbab bir Abdusselam oluyor ve işkenceler altında ruhunu Allah’a teslim ediyor. “La İlahe İllallah” lafzını baş tacı ettikleri için Muhammedi’ler bugün ömür boyu zindana atılıyor ve imtihanlarını “Yusuf-İ Medreselerde” veriyorlar. Bir Mus’ab ruhuyla tebliğ öğretmenliğine sarılarak kapı kapı ümmeti Muhammedi sevdayla yüceltmek için azmediyorlar. Kitap ve sünnet ipine sımsıkı bağlanarak ziya oluyorlar çağımızın kapkaranlık ücra köşelerine. Ve hepsinin ağzında bir tek cümle “Şehadet Bir Çağrıdır Tüm Nesillere Ve Çağlara”. Bu çağrıya kulak verme dileğiyle..

HAFTANIN YAZISI
AHMET URAL  DENİZLİ - YAŞ: 20