Tarihi Bitlis Kalesi'nde 2002 yılında ilk kez Denizli Pamukkale Üniversitesi tarafından başlatılan ve bir müddet sürdürülen kazı çalışmaları 2015 yılında durdurulmuştu. 16 yılı aşkındır turizme kapatılan tarihi Bitlis Kalesi'nde yeniden kazı çalışmalarına başlandı. Çalışmaları yerinde inceleyen Bitlis Valisi İsmail Ustaoğlu, uzun soluklu olan bu çalışmaları belli bir noktaya getireceklerini belirtti.

Kaledeki kazı çalışmalarıyla ilgili açıklamalarda bulun Ustaoğlu, "Kalemizdeki kazı çalışmalarımız başlamış durumda. İlk olarak Denizli Pamukkale Üniversitesi tarafından başlatılan ve belli bir süre devam eden kazı çalışmasından sonra Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi bünyesinde kazı çalışmaları sürdürülmüştü. Ama maalesef 2015 yılında beri yaklaşık 3 yıldır kazı çalışmaları durmuş durumdaydı. Geldiğimiz günden itibaren ilimizin farklı sektörlerinde ve farklı alanlarında arkadaşlardan aldığımız bilgi çerçevesinde, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüz bünyesinde ve himayesinde buranın da kalan kazı çalışmalarını bir an önce başlatmamız gerektiğini, yaptığımız paylaşımlar sonucu bugün Ahlat Müze Başkanlığı himayesinde kazı çalışmalarını başlatmış olduk." dedi.

"Kazı çalışmaları uzun soluklu bir iştir"

Ustaoğlu, "Bu uzun soluklu bir süreçtir. Ama belli bir noktaya getireceğiz. Tabi bunun yanında bizim için en önemli değer olan, her şehre nasip olmayan bu tarihi kale, Bitlis'in kalbinde tüm ihtişamı ile binlerce yıldır ayakta duran tarihi bir eserdir. Bunu halkımızın hizmetine sunmak, ülke insanının istifadesine sunma adına bir taraftan kazı çalışmalarını sürdürürken, diğer taraftan ise tüm ihtişamı ile ayakta duran bu kalemizin aydınlatılması da çok önemliydi. Maalesef kalemizin aydınlatması yoktu. Bunu da projelendirdik. Bu ay içinde kuruldan geçmesini bekliyoruz. Önümüzdeki dönemde de Bitlis Kalesi'nin aydınlatmasını gerçekleştireceğiz. Diğer taraftan ülke turizmi açısından büyük bir potansiyele sahip olan bu ilimizin kalesi maalesef vatandaşlarımızın ziyaretine kapalıydı. Yapacağımız çalışma ile karşılama merkezini yaparak bir taraftan kazı çalışmaları sürdürülürken, diğer taraftan buraya gelen yabancıların da gelip görmesine olanak sağlayacak alt yapı hizmetini de bu dönem içinde gerçekleştirmiş olacağız. Tüm bu çalışmalar her zaman vurguladığımız gibi bu tarihi şehrin geçmişinde, yüzyılla meydan okuyan tarihi eserlerin ayağa kaldırılması çok önemliydi. Devletimizin desteği ile inşallah ayağa kaldıracağız." şeklinde konuştu.

"Osmanlıya ait bulgulara ulaşabiliyoruz"

Bitlis Eren Üniversitesi Aştırma Görevlisi Kazı Çalışması Bilimsel Danışmanı Doktor Korkmaz Şen ise başlattıkları çalışmada ulaştıkları tarihi bulguları inceleyeceklerini, bu sürecin 20-30 yıl sürebileceğini belirtti.

Şen, "Tarihi milattan önce 330'lu yıllara dayandığını tahmin ettiğimiz Bitlis Kalemizde, kazı çalışmalarına bir ara verilmişti. Biz bu kale kazısına yeniden başlamış olduk. Burada ilk yapılması gerekenleri yapmış bulunmaktayız. Bunların başında kalemizin jeoradar ve jeofizik haritasının çıkarılmasıydı. Daha sonra topogratif haritası çıkarıldı. Ayrıca drone çekimleri yapılmış oldu. Biz bu çekimleri ile daha önce yapılmış olan çalışmaları üç boyutlu canlandırmaya çalışacağız. Diğer bir işlem ise daha önce Bitlis'te bir kazı evi bulunmuyordu. Şu anda tadilat aşamasında olan kazı evimiz de 10 güne kadar faaliyete geçecek. Kazı alanları sürprizlere sürekli gebedir. Çıkacak buluntulara göre kazının hızı ve yavaşlaması buna bağlıdır. Ancak tahmini olarak 20 veya 30 yıl boyunca devam edecek. Kazı çalışması bittikten sonra restorasyon ve konservasyon işlemi başlayacaktır. Bu da başlı başına ayrı bir uzmanlık gerektiren bir işlemdir. Şu anda kazı çalışmalarımızda Osmanlı dönemine rastlıyoruz. Fakat katmanlar aşağı doğru indikçe Emeviler, Abbasiler ve yerel beylikler olan Dilmaçoğulları, Ahlat Şahları ve Selçuklulara da ait yapılar bulabiliriz." ifadelerini kullandı.

Kazı çalışmalarını sürdüren Jeofizikçi Yunus Levent Ekinci ise şu bilgileri paylaştı: "Kalemizde jeoradar çalışması yaptık. Üstüne de elektrik özdirenç tomografi adını verdiğimiz yer altı görüntüleme tekniğini uyguladık. Bu iki tekniğin birbiri ile kolerasyonu sonucunda alanda birçok mimari yapının belli farklı derinliklerde bulunduğunu tespit ettik. Kazı aşaması çok yavaş işleyen bir prosedür olduğundan dolayı o yapıların da gün yüzüne çıkarılması belli bir süre alacaktır. Bizim yaptığımız jeofizik çalışmaları ile hangi yüzyıla ait olduğu belirlenemez, fakat yapının yeri konumu ve durumunu belirleyebiliyoruz." (Şükrü Tontaş-İLKHA)